Ebeveynlerin en çok yaptığı hatalardan biri de çocuğu bir ferd olarak kabul etmemeleridir. Oysa çocuk da olsa her insanın kendine ait duygu ve düşünceleri vardır. Bu nedenle fikirlerine saygı gösterilmelidir. Ancak bu, çocuğun yanlışlarına göz yummak anlamına gelmez. Hataları görmezden gelmekle, fikirlerine saygı duymak ayrı şeylerdir. Mesela kış mevsiminde kısa kollu giymek isteyen çocuğun dediği yapılmaz, fakat renk seçimi konusunda anne babanın çocuğa saygı duyması gerekir.
Çocuğun kendine ait odası veya eşyalarına, ebeveyn bile olsa kimse tarafından izinsiz dokunulmaması gerektiği bilinmelidir ki, o da başkalarının eşyalarına saygı duymayı öğrenebilsin. Bu tarz davranışlara dikkat edilmezse saygıyı öğretmek için söylenen sözler havada kalır. Özellikle “Bu ne biçim davranış! Ne yapmaya çalışıyorsun sen! gibi olumsuz ifadeler, yüksek ses tonu ile konuşma ve kaba tutumlar çocuğu ebeveynden uzaklaştırır.
Anne babaların en çok şikayet ettikleri konulardan biri de konuşurken çocukların söz arasına girmesidir. Bu durumdan rahatsız olan ebeveynler çocukların bazı olaylar karşısında heyecana kapılıp, anne baba veya büyükler sohbet ederken dahil olmak isteyebileceklerini unutmamalılar. Bu gibi durumlarda kızıp bağırmak yerine, Bak kızım, şimdi babanla konuşuyorum. Sözüm bitince seni dinleyeceğim” demeliler. Konuşma biter bitmez de Evet kızım, şimdi seni dinliyorum diyerek çocukla konuşma ortamını geciktirmeden sağlamalılar. Çocuk bu şekilde duygularına ve kendisine önem verildiğini hissedecektir. Yeni konuşmaya başlayan ve sürekli sorular sorup bir şeyler öğrenmek isteyen çocukları sabırla dinlemek gerekir. Anne ve babası tarafından ilgiyle dinlenen bir çocukta, başkalarına saygı duyma ve değer bilinci gelişir.
Eşler arası saygısızlık çocuğu etkiler
Eşlerin birbirine karşı takındıkları kötüleyici ve küçük düşürücü tavırlar, saygıyı ve aile birliğini bozan şeylerdendir. Çocuğuna verdiği sözleri tutmayan, ev içinde veya toplulukta birbirine saygısızca bağıran, küçümseyici tavırlar takınan ebeveynler, çocuklarının kendilerine duymakta olduğu saygıyı ortadan kaldırır. Çünkü onun için en değerli varlık ebeveynidir. Anne babası arasında saygı olmadan onun ebeveynini gerçekten beğenip sevmesi mümkün olmaz.
Profesör Dr. Nevzat Tarhan, çocuklara saygı bilincini kazandırmada anne baba tutumlarının önemli bir etken olduğunu söylüyor ve ekliyor: Büyükler rehberlik rolünü doğru üstlenebilirlerse çocuk hayatı tanır. Nerede, nasıl davranacağını öğrenir. Aileler saygısızlık, haksızlık yapan çocuğa mutlaka müdahale etmelidir. Fakat bunu çocuğa konuyla ilgili farkındalık kazandırarak, yaptığının neden yanlış olduğunu anlatarak yapmalıdırlar. Çocuğun saygısızlık yapmayı bir yöntem haline getirmemesi ve huy edinmemesi için çaba göstermek gerekir.
Açıklama yapın
Davranışları eleştirilen çocuk soru sorarak itiraz ettiğinde anne veya babasından doğru ve açıklayıcı cevaplar almalıdır. Kendi fikirlerini oluşturmayı, mantık yürütmeyi, muhakeme etmeyi öğrenmesine fırsat verilmelidir. Çocuğun kendine olan saygısını artırmanın bir diğer yolu da, onun tercihleri ve duygularını kabul etmektir. Daha faydalı gördüğü konularda veya kendi düşüncesine yakın olanı tercih etme noktasında çocuğunu zorlayan anne baba, çocuğunun olumsuz tavırlar sergileyebileceğini ve özgüvenini olumsuz etkileyeceğini bilmelidir.
Çözüm, saygı ve sevgi içinde verilen bir eğitim
Saygı ve sevgi kavramı her milletin örf, adet ve gelenekleriyle şekillenerek bir bütün oluşturur ve eğitimde etle kemik gibidir. Hadisi şeriflere göre çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de güzel ahlak sahibi olarak yetiştirilmektir. Efendimiz (s.a.v) bu hususta Bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha iyi bir miras bırakmış olamaz buyuruyor.
İnsan, fıtratından dolayı her çevreye uyabilecek kabiliyet ve yapıda yaratılmıştır. Yaratılmışların en mükemmeli olan insan, eğitilmediği takdirde en aşağılık duruma düşebiliyor. Terbiye edilerek yaradılışının özüne uygun yetiştirilirse paha biçilmez bir cevher olabiliyor. Bu anlamda, insanı bir inciye benzeten Mevlananın sözleri hepimiz için önemli mesajlar içeriyor: Sen samanla karıştırılmış balçık içinde gizlenmiş bir incisin. / Ey güzel yüzlü! Yüzündeki çamurları yıkasan ne olur.
Ev içinde veya toplulukta birbirine saygısızca bağıran, küçümseyici tavırlar takınan ebeveynler, çocuklarının saygısını zamanla kaybeder. Çünkü çocuk için en değerli varlık ebeveynidir. Anne babası arasında saygı olmadan onun ebeveynini gerçekten beğenip sevmesi mümkün olmaz.
Çocuk ne gördüyse onu taklit eder
Son Osmanlı hanımefendilerinden yetmiş beş yıllık bir ömrün tecrübesini bizlerle paylaşan Günay Selçuk Hanım, Osmanlıda öğretmenlik yapmış bir annenin kızı olarak Osmanlı aile yapısını şöyle anlatıyor: Osmanlı ev kültüründe aileler genellikle birlikte oturduğu için, dedeler ve ninelerin çocukların eğitimi konusunda müspet tesiri vardı. Dini yönde telkin olurdu. Sureler, dini bilgiler çocuklara küçük yaşta öğretilirdi. Çünkü yedi yaşından sonra zihin köreliyor. Küçük yaşta öğrenmek lazım. Evlatlarımızı iyi yetiştirmeliyiz. Tabii yabancı dil de öğretmek gerekir. Fatih Sultan Mehmetin yedi lisan bildiğini unutmayalım. Çocuklarımıza anlamaz öğrenemez diye bakmayalım. Onların beyni işlenmemiş bembeyaz bir kumaş gibidir. Ne yaparsak hepsini kaydediyor. Evde çok iyi olmak zorundayız. Aile içinde yalan söylememek lazım. Çocuk ne gördüyse onu taklit eder. Bundan bir şey olmaz deyip yanlış davranışlar yapmamak lazım.
Efendimizin çocuklara sevgi ve saygısı
Sahabeden Ebu Naim (r.a) çocukluk yıllarında yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: Peygamberin (s.a.v) kervanı Medineye yaklaşınca oyuna son verdik; sabırsızlıkla onun şehre girişini seyrediyorduk. Hiçbir şey bizi oyun oynamaktan alıkoymazken, onun mübarek ve güler yüzü bunu başarıyordu. Hz. Peygamber bizim için durdu ve sahabilerinden bize yolu açmalarını istedi.
Bazı arkadaşlarım kendilerini onun kucağına atıverdiler, bazıları da yaramaz çocuklar gibi omuzlarına çıkmak isterken, sahabiler onlara mani olmak istediler. Fakat Peygamber (s.a.v) onları engelledi, sabır ve şefkatle çocukları kucakladı. Ben de diğer çocuklar gibi ona yaklaşmak için sabırsızlanıyordum. Fakat utanarak bir köşede durup diğerlerini seyrediyordum. O arada Efendimiz (s.a.v) beni fark etti. Tatlı gülümseyişi ile bana yaklaştı. Daha da yakınlaşınca ellerini açtı ve ben de ona adım adım yaklaştım. Beni kucaklayıp öptü ve başımı sevgi ile okşadı. Büyük bir mutluluk içindeydim. Hayatım boyunca Hz. Peygamberin yanında olduğum o tatlı anları unutamam. Keşke o günlere geri döne bilseydim.
KADRİYE BAYRAKTAR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.