OSMANLILARDA DEVLET ANLAYIŞI
Osmanlı Devlet anlayışı ve yönetim sisteminin temellerini;
Uç beyliğinin gelenekleri
Eski Türk gelenekleri
İslam Hukuku
Fethedilen yerlerin daha önceki uygulamaları oluşturmuştur.
Ülkenin her yanında padişahın otoritesi geçerli olmuştur. Hükümdarlık makamına sadece Osmanlı hanedanının erkek bireyleri geçebiliyordu. 17. yüzyılın başlarına gelinceye kadar tahta kimin geçeceğine ilişkin kesin bir belirleme yoktu. Ailenin bütün erkek bireyleri, taht üzerinde hak sahibiydi. Padişah ölünce, oğullarından hangisinin tahta geçeceği konusunda, devlet yönetiminde etkili grupların (ümera, ulema vb.) tercihleri önemli rol oynuyordu. Eski Türk Devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem (Kut anlayışı) taht kavgalarına neden oluyordu.
I. Murat Döneminde ülke padişah ve çocuklarının ortak malıdır anlayışı geçerli olmaya başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet zamanında, başa geçen şehzadeye karşı kardeşlerinin karşı çıkmasını engellemek amacıyla (Nizam-ı Âlem için) kardeşlerini öldürebilme yetkisi verilmiştir. Bunun nedeni taht kavgaları nedeniyle devletin tehlikeye düşmesini ve parçalanmasını önlemek ve en güçlü olanın padişah olmasını sağlamaktı.
Osmanlı padişahları, Yavuz Sultan Selim’den itibaren halife unvanını alarak, İslam dünyasının da dini lideri konumuna gelmiştir(1517).
17. yüzyılın başlarında I. Ahmet zamanında Osmanlı ailesinin en yaşlı ve tecrübeli üyesinin (Ekber ve Erşed) başa geçmesi kuralı getirildi. Bu değişiklik sonucunda şehzadelerin sancağa çıkma uygulaması kaldırılarak yerine” Kafes Usulü” getirildi. Bu uygulama şehzadelerin tecrübesiz ve bunalımlı yetişmesine neden olmuştur. Bu sistemle tahta kimin geçeceği belli olmuş ve ilk dönemlerdeki taht kavgaları görülmemiştir.(Bu sistem şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu ortadan kaldırması bakımından olumsuz, taht kavgalarına son vermesi bakımından da olumlu sonuçlar doğurmuştur).
19. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin batıya ayak uydurma çabalarının olduğu bir dönemdir. Bu dönemde padişahın yetkilerini düzenleyen yeni kurumlar kurulmuştur. Bu kurumların başında parlamento (meclis) gelir. Ancak I. Meşrutiyet döneminde de padişahın yetkilerine bir sınırlama getirilmedi. Son söz yine padişahın idi. II. Meşrutiyetin ilanı ile padişahın yetkilerine az da olsa sınırlamalar getirildi ve meclisin yetkileri arttırıldı.
Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara Bey denilmiştir. Yine Hıristiyanlara karşı savaştıklarından Gazi de denilmiştir. I. Murat döneminden itibaren sultan unvanını kullanmaya başlamışlardır. Hükümdarların aldığı diğer başlıca unvanlar; Han, Hakan, Hüdavendigar, Hünkâr ve genellikle Padişah’tır.
Hükümdarlık sembolleri ise; hutbe, sikke, davul, sancak, tuğ ve kılıç kuşanmaktı.
NOT: Osmanlı padişahlarının erkek çocuklarına şehzade denilirdi. 16. yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14–15 yaşlarına gelince, Anadolu’daki sancaklara sancakbeyi olarak gönderilirlerdi. Şehzadeler, başlarında Lala denilen bilgili, tecrübeli devlet adamlarının gözetiminde sancaklara yönetici olarak gönderilirlerdi. III. Mehmet’ten sonra şehzadelerin sancağa çıkma usulü kaldırıldı. (Şehzadeler sarayda kafes hayatı yaşadılar).
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.