İnsani Müdahale ve Uluslararası Meşruluk

İnsani Müdahale ve Uluslararası Meşruluk

ABONE OL
Aralık 17, 2023 16:35
İnsani Müdahale ve Uluslararası Meşruluk
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İnsani ya da insancıl müdahale, en basit tanımıyla bir devletin başka bir devlete karşı geniş çaplı insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla kuvvet kullanmasıdır.[1]

İnsani müdahale doktrini, soğuk savaş sonrası dönemde ortaya atılan ve uluslararası topluma iç savaş, sivil çatışmalar ve baskıcı rejimlerin yarattığı ağır insan hakları ihlalleri gibi durumlarda ilgili ülkelere karşı askeri müdahalede bulunabilme hakkını meşrulaştıran bir yaklaşımdır.

İnsani müdahale, uluslararası hukukta tartışılmaya devam edilen bir kavramdır.

Genel olarak; insani müdahaleyi uluslararası hukuka aykırı bulanlar ve insani müdahale olgusunun kayıtsız kabulünü savunanlar olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

Kavramın tanımında henüz görüş birliği kurulmuş değildir.

Bu yüzden uluslararası düzeyde belirli bir standardın olmaması, müdahale olgusunun oluşum şartlarının keyfiliğe ve her ülkenin ulusal çıkarına göre belirlemesine neden olmaktadır.

Bugüne kadar uluslararası toplumda kitle iletişim araçları, sosyal medya ve diplomatik kanallar aracılığı ile elde edilen bilgiler, uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye ve gerekli ekonomik, siyasi ve askeri müdahalelerin önünün açılmasına neden olmuştur.

2003 yılında ABD tarafından Irak’ın işgali buna en güzel örnek olarak verilebilir.

Uluslararası iletişim araçları aracılığıyla servis edilen ve dünya kamuoyunun algısını değiştirmeye yönelik kitle imha silahlarının varlığı gibi yapılan yanlış haberler ABD’nin demokrasi ve insan hakları adına düzenlenen operasyonu ile son bulmuştur.

Ancak, işgalden sonra görülmüştür ki Ebu Gureyb, Guantanamo gibi insanlık dışı uygulamalar ‘insani müdahalenin’ haklılığının sorgulanmasına yol açmıştır.

Burada insanlık adına müdahale etmek ile bir ülkenin işgal edilmesi ayrı ayrı şeylerdir.

Yine sivil halkı korumak içi alınması gereken askeri önlemler ile modern uluslararası sistemin temel hâkim ilkesi olan egemenlik haklarına saygı ve içişlerine karışmama yükümlülüğü arasındaki nazik denge korunmalı; insan haklarının korunması veya demokrasinin desteklenmesi gibi yüksek ahlaki idealler bir ülkenin işgali için kullanılmamalıdır.[2]

Dünya’da Birleşmiş Milletlerin rolünün pratik olaylarda görüldüğü, bazı uluslararası sorunlarda devreye girdiği gözlenmektedir.

Örnek vermek gerekirse; 1991’de Irak’taki Saddam rejiminin saldırılarına karşı Kuzey’deki Kürt grupların ve güneydeki Şii grupların korunması için oluşturulan çekiç güç, Somali’deki iç karışıklıkları durdurmak için oluşturulan BM görev gücü(1992) ve son olarak ise 2011 yılında herkesin tanık olduğu yarım asırlık sürede görev yapan diktatör(!)

Muammer Kaddafi ve ülkesine karşı(Libya) alınan 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı da bu ülkede yaşanan ağır insan hakları ihlallerini ve kitlesel kıyımları önleme gerekçesiyle ‘insani müdahale’ doktrini çerçevesinde meşrulaştırılmıştır.

04.02.2012 tarihinde toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde, Suriye’de devam eden çatışmalarda ölen insanların haklarını korumak ve Suriye devletinin kınanmasına yönelik bir karar alınması beklenmekteydi.

Ancak, daimi üyelerden Rusya ve Çin’in vetosu ile herhangi bir yaptırım ile kınama kararı alınamadı.

Yaptırım kararlarının alınamamasının altında yatan neden, Çin ve Rusya’nın temel insan hakları yerine kendi ulusal çıkarlarını ve güvenlik sorunlarını merkeze koyan bir anlayışla hareket etmeleridir.

Böyle anlayış ile hareket eden Birleşmiş Milletleri, meşruluğunun ve geleceğinin sorgulanmasına olanak sağlamıştır.

Libya’da hayatını kaybeden insanların insan hakları ile Suriye’deki ölen insanların insan hakları aynı değil midir?

Libya olaylarında Kaddafi’nin halkına karşı sergilediği aşırı güç kullanımı, gerçekten de insani bir müdahaleyi gerektiren ağır insan hakları ihlali midir?

Eğer, uluslararası örgütler ile askeri müdahale edilen Libya ile kayıtsız kalınan Suriye arasında nasıl bir fark vardır? Evrensel insan hakları belirli ülkelerin çıkarlarına göre mi değişmektedir?

Bir müdahalenin yapılması için temel bir ölçüt var mıdır?

Bu süreçte temel belirleyici olan şey nedir?

Gibi sorular ile konunun daha iyi anlaşılması için sorulabilecek sorulardan bazılarıdır.

Sonuç olarak; bu tür müdahaleler güçlü ülkelerin tek taraflı kararları ile değil, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına dayandırılmalı; ilgili ülkeye karşı ancak tedrici bazı caydırıcı tedbirler alındıktan sonra son çare olarak başvurulmalıdır.

BM Güvenlik Konseyi üyelerince verilen kararlarda ne kadar uluslararası toplumun vicdani kanaatlerini ve beklentilerini, ne kadar Güvenlik Konseyi üyelerinin siyasi çıkarlarını yansıttığı ucu açık bir sorudur.

Dolayısıyla Libya kararı da siyasi bir karardır ve büyük devletlerin siyasi, ekonomik ve stratejik çıkarlarından bağımsız düşünülemez.

Özet olarak; insan hakları, gücü elinde bulunduran devletlere göre herhangi bir değer ifade etmemekte, sadece kendilerini ihya edecek ve stratejik hedeflerine ulaşmak için bir meşrulaştırma aracı olarak görülmektedir.

Süleyman GÖK

AFASAM Yurtiçi Koordinatörü

[1] Uluslararası İnsan Hakları Hukuku, Prof. Dr. Emin BOZKURT (syf-105)

[2] Stratejik Düşünce Dergisi, sayı:17, yıl:2 Prof. Dr. Birol AKGÜN, İnsani Müdahale mi, Petrol Aşkı mı? (syf-9)

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP
teslabahis casinoport pashagaming betkom mislibet casino siteleri
istanbul eşya depolama