Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil ‘in yazısıdır
Harem-i Hümayûn’un En İtibarlı Hanımı
VALİDE SULTAN
Valide Sultan’ın arabası has fırın kapısının önüne ulaşınca padişah, vakarlı adımlarla yürüyerek gelir, annesini iki veya üç temenna ile selamlar ve onun sağ taraftaki pencereden uzanan elini öperdi. Bu sırada çavuşlar hep birlikte alkış tutarlardı…
Osmanlılarda cülus merasiminden bir kaç gün sonra saray, yeni bir törene daha sahne olurdu. III. Murad Han´ın cülusundan itibaren düzenlenen bu merasim padişahın annesinin Eski Saray´dan alınarak Topkapı Sarayına nakli hadisesidir.
Valide Alayı ismi verilen bu tören şu şekilde gerçekleşirdi.
Yeni padişah cülusundan bir kaç gün sonra validesinin Eski Saraydan Topkapı Sarayına naklini emrederdi. Bir gün öncesinden rikâb-ı hümayun ve şikar ağaları, kapıcıbaşılar, sultan kethüdaları, padişah evkafı mütevellileri, haremeyn vakfı erkanı, harem-i hümayun ağaları, baltacılar, darüssaade ağası ve yeni tayin olunan valide kethüdasına haber gönderilerek hazır olmaları istenirdi.
Valide Alayı, Bayezid kolluğu (karakolu) önüne geldiği vakit yeniçeri ağası, şayet o seferde ise sekbanbaşı tarafından karşılanırdı. Araba burada bir müddet durur, bu sırada ağa yer öperek hürmet ve tazimlerini arzederdi. Ağaya bir hil´at giydirilir, yine ona ve maiyyetine önceden belirlenen hediyeleri dağıtılırdı. Bu şekilde her kulluk geldikçe oradaki görevli neferlere hediyeleri verilirken alaydan etrafa çil çil paralar saçılırdı. Alay cebehane önüne gelince cebecibaşı valide sultanı selamlayarak hediyesini alırdı.
El Öpme
Bu şekil merasimlerle bâb-ı hümayundan saraya girilirdi. Hastane kapısı köşesinde bekleyen bostancı başhasekisi ile hasekiler ellerinde değneklerle dizilip ilgililer dışında kimseyi ileriye geçirmezlerdi.
Valide sultanın arabası has fırın kapısı önüne gelince padişah vakarlı bir şekilde yürüyerek gelir, validesini iki veya üç temenna ile selamlar ve annesinin sağ tarafdaki pencereden uzanan elini öperdi. Bu sırada çavuşlar hep birlikte alkış tutarlardı.
Valide Sultan´ın arabası orta kapıdan içeri girdikten sonra alay sona ererdi.
Valide sultan saraya gelişinin ertesi günü sadrazama bir hükümnâme ile kürk ve hançer gönderirdi.
Bu şekilde saraya yerleşen valide sultan haremin en itibarlı hanımıdır. Valide sultanın herkesten üstün konumu harem müessesesinin esasıydı. O hem sultan ailesinin vesayetinden hem de harem hanesinin günlük işleyişinin idarî denetiminden sorumluydu. Onun haremin en güçlü üyesi olduğunu maaşı açık bir şekilde yansıtmaktadır. Zira devlet hazinesinden harem üyelerinin her birine ödenen günlük maaş (mevacib), harem kurumunun hiyerarşisini ortaya koyar ve simgelerdi.
Kanuni sonrası dönemde, haremi idare eden ilk valide sultan olan Nurbanu Sultan´a günlük 2.000 akçelik bir maaş bağlanmıştı. III. Mehmed´in annesi Safiye Sultan da ise, bu rakam 3.000 akçeye çıkmıştır. Valide sultan maaşları, kısa süreli istisnai dönemler dışında bu yüksek seviyeyi muhafaza etmiştir.
Genelde Osmanlı haremini anlatan Avrupa kaynaklı tasvirlerde valide sultandan hiç söz edilmeyip, padişah kadınları ön plana çıkarılmaktadır. Harem kısmındaki gücün valide sultanın değil de hasekilerde olduğunu savunmak, yabancı gözlemcilerin saray hayatına dair cinsel fantazi ve entrika senaryolarını daha rahat kurabilmenin bir ürünü olmalıdır.
Harem-i hümayun konusunda arşiv belgelerine dayalı ciddi bir eser ortaya koyan Amerikalı tarihçi Lesli Peirce, bu durumu ; büyük ölçüde kendi kraliçelerinin karşılığını arayan ve dolayısıyla Osmanlı haremindeki en büyük güç ve statü sahibinin valide sultan olduğunu anlamaya hazır olmayan Avrupalı gözlemcilerin kültürel at gözlüklerine bağlanması gerekir diyerek açıklamaktadır.
Padişahlar ve Anneler
Padişahların validelerine karşı son derece hürmetkar davranmaları onların saraydaki hüküm ve nüfuzlarını daha da arttırmıştır. Bunda muhakkak ki, İslamiyetin ana hakkı konusundaki müessir prensiplerinin büyük rolü olmuştur.
Cennet anaların ayağı altındadır; Ana babaya iyilik etmek nafile namaz, oruç ve hac faziletlerinden daha faziletlidir; Allahü Teâlâ´nın rızası ana ve babanın rızasındadır vb. Hadis-i şerifler ana-babaya gösterilecek hizmet ve hürmeti açık bir biçimde ifade etmektedir.
Nitekim Fatih Sultan Mehmed Hân kendisini yetiştiren ve hristiyanlık dininde kalmaya devam eden üvey annesi Mara´ya geniş bağışlarda ve temliklerde bulunmuştur. Yine ona ölünceye kadar, halini hatırını sormaya ve iyiliklerde bulunmaya devam etmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman Hân annesi Hafsa Sultanı çok sever, bir dediğini iki etmezdi. Hayırları ve iyi kalpliliğiyle ün kazanan Hafsa Sultanın Manisa´da cami, imaret, medrese, mektep ve hangâhı vardır.
III. Murad Hân, validesi Nurbanu Sultan´ın ölümünde matem elbisesiyle cenazeyi takip ile Fatih Camiine kadar gelmiş, orada namazını kıldıktan sonra sarayına dönerek ruhu için sadakalar dağıttırmıştır.
III. Mehmed Hân da babası gibi validesine çok riayet gösterirdi. IV. Mehmed´in annesi Turhan Sultan´a, III. Selim Hân´ın da Mihrişah Sultan´a karşı hürmet ve tazimleri pek fazla idi.
Bunun neticesi olarak valide sultanların saraydaki hüküm ve nüfuzları daha da artmıştır. Bu durum bazı valide sultanların, devlet işlerine de karışmasına da yolaçmıştır. Ancak istisnai olarak görülen bu çeşit olayların daha çok çocuk yaşta tahta çıkan padişahlar döneminde olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
Valide Dairesi
Otuz altı Osmanlı padişahından sadece yirmi üçünün annesi valide sultan ünvanını kullanmış, diğerleri oğulları tahta geçmeden vefat ettikleri için bu ünvanı alamamıştır.
Valide Sultanların kendilerine verilmiş paşmaklık denilen hasları vardır. Daha sonraları haslarından başka kendilerine darphaneden muayyen bir maaş da tahsis edilmiştir.
Validelerin kalabalık bir maiyyetleri vardı. Haremi, Haznedar Usta vasıtasıyla idare ederlerdi. Haremdeki bütün kadınlar, sultanlar, ustalar ve cariyeler kendisinden çekinirler onu sayarlardı. Haremdeki bütün işler onun emriyle yapılırdı. Göçler, gezintiler onun emriyle ve arzusuna uygun olarak haznedar ve kalfalar tarafından uygulanırdı. Törenlerde ve hareme kabullerde baş rolü valide sultan oynardı. Hariçteki işlerin Valide Kethüdası denilen bir memur bakardı. Validelerin hasları ve mukataalarını da o idare ederdi.
Haremde valide sultan dairesi padişaha ait mekanlardan sonra, en büyük ve en önemli mekândır. Daireyi valide taşlığından bir bekleme odası ile girilirdi. Girişte nöbetçi cariyeler beklerdi. Daire yüksek kubbeli bir sofa, daha küçük bir yatak ve ibadet odası ile iç içe üç bölüm halindedir. Sofanın duvarlarının alt kısımları çinili, üst bölümleri ise 19. yüzyıl hayali panoramik manzara resimleriyle dekorlanmıştır. Sedef kakmalı gömme dolapları ve kapı kanatları eskidir. Bir ocak ve çeşmeye de sahip olan odaya kadife sedirler ve sofra takımı da kurulmuştur. Valide Sultanlar yemeklerini burada yerlerdi.
Yatak odası kapısının yanında mermer üzerine yazılmış olan;
Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah
Dem bedem saat be saat
bâd ikbâlet fizûn
Düşmenet çün
şişe-i saat bemişe ser nigûn
Bu ocağın dûd-i dâim
sünbül izhâr eylesün
Sahibine hazret-i Hak
nârı gülzâr eylesün
Açıklaması:
Allahü Teâlâ´dan başka ilah yoktur, Muhammed “aleyhisselam” O´nun Resûlüdür. Her an her saat talihin yükselsin, düşmanın, saat şişesi gibi baş aşağı olsun. Bu ocağın daimi olan dumanı sünbül gibi görünsün. Sahibine Hazret-i Hak, ateşi gül bahçesi eylesin.
Anlamına gelen bir beyit yeralmıştır. Yatak odasının 17. yüzyıl İznik çiniciliğinin son kaliteli ürünleriyle kaplı duvarlarında, çiçekler fışkıran şadırvan motifleri kullanılmıştır. Solda ahşap altın yaldızlı, kabartmalı ve üstü dört sütuna dayalı parmaklıkla çevrili alanı yatak yeridir.
Yatak odasından mermer şöveli ve demir şebekeli bir zar ile geçilen dua odası da benzer görünüşlüdür. Duvarında çiniden bir Kabe tasviri de vardır.
Ölen ya da tahttan indirilen padişahların anneleri, merindeki cariyeleri ile birlikte bu daireyi boşaltarak yeniden Eski Saray´a yerleşir ve kendilerini tamamen hayır işlerine verirlerdi.
Bibliyografya:
Atâ Bey, Târih-i Enderûn, c.3, s.65.
Vasıf Edendi, Târih, İstanbul 1219, c.1, s. 35, 42, 44, 46
İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1984, s.154-158.
Çağatay Uluçay, Harem II Ankara 1985, s. 61-66.
Leslie P. Peirce, Harem-i Hümayun (çev. A. Berktay), İtanbul 1996, s. 158, 169-171.
Esad Efendi, Osmanlılarda Töre ve Törenler (Teşrifât-ı Kadime), sad. Y. Ercan. İstanbul 1979, s. 111, 112.
Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi (trc. Atâ bey), İstanbul 1330, s.7, s13, 41, 103, 213, 244.
M. Anhegger (Eyüboğlu), Topkapı Sarayında Padişah Evi: Harem, İstanbul 1987, s.31-33
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.