Penisin dölyoluna girmesiyle iki vücudun birleşmesine cinsel birleşme ya da Latince adıyla “koitus” denir. İnsanlarda cinsel birleşmenin iki amacı vardır: çocuk yapmak ve zevk almak. Bu iki amaç birlikte olabileceği gibi birbirinden kopmuş da olabilir.
Cinsel birleşmenin en kısa tanımı şöyle yapılabilir: kadın ve erkeğin duygusal ve fiziksel uyarılması ve gerilimin sürekli olarak artması cinsel organların kanla dolarak şişmesine ve birleşmeye hazır duruma gelmesine yol açar. Bu sürecin belli bir noktasında kadın uygun bir vücut pozisyonu alarak dölyolu ağzını girişe elverişli duruma getirir. Penis dölyolu boşluğuna sokulur. Eşlerin isteğine ve yeteneğine göre değişebilen bir sürtünme süresinin sonunda erkek vücudundaki meni parçacıkları sıkışır ve penisdeki kasılıp açılmalarla dölyoluna akıtılır.
Artık birleşme sona ermiştir; eşler ayrılır cinsel organlar olağan durum ve büyüklüklerine dönerler. Ancak bu basit fiziksel eylem kendisini çevreleyen duygusal gerilim ve hazdan ötürü aslında çok daha karmaşık ve yoğun bir deneydir. Hayvanların cinsel birleşmesi çok daha basit bir eylem olarak görülür; bu basitliğinden ötürü ona birleşme değil “çiftleşme” adı verilmiştir. Ancak hayvanlarda bile çiftleşmeye çoğu zaman açık ve belirgin bir haz alma ve coşku gösterisi eşlik eder. Hatta zaman zaman çiftleşmeden önce hazırlık ve “flört” süresine de (koklaşma sürtünme) rastlanabilir.
İnsanlarda gerek bu hazırlık süresi gerekse alınan haz bilinç ve kişisellik öğelerinin işin içine girmesinden ötürü hayvanlardan çok daha yoğun ve geniştir. İnsanların birleşmesinde söz konusu olan sadece bedensel dürtülerin doyurulması değil birleşmeden önceki aşk oyunlarıyla da vurgulanan bir yakınlaşma bütünleşme fıziksel ve duygusal zenginleşmedir. Kuşkusuz insanlarda da bunun sadece bir çiftleşme edimi olarak yaşanması mümkündür. Gerçek anlamda cinsel birleşme iki insan arasında karşılıklı bir duygusal ve fiziksel çekimi ve sevecenliği içerir. Oysa çiftleşme herkesle yapılabilir. Çiftleşmek için eşlerin birbirlerinin cinsellikleri hakkında mahrem bilgilere sahip olması gerekmez; çünkü olay zaten iki kişinin birbirlerinin cinsel organlarını kullanarak masturbasyon yapmalarından öteye geçmez.
Utangaçlık çekingenlik ürkeklik bilgi yetersizliği acemilik veya hayalgücü yoksunluğu gibi nedenlerle bazı eşler bir türlü çiftleşmeden öteye gidemezler. Olayın çok sık yaşanması da bunu değiştiremeyebilir; bütün ömürlerinde hiçbir doyurucu birleşme yaşamamış insanlar yok değildir. Cinsel birleşmede önemli olan kişilerin haz alma kadar haz vermeyi de istemeleridir. Ancak bu şekilde çiftleşme aşılarak gerçek cinsel birleşmeye ulaşılabilir. Bunun için gerekli olan kişinin hem kendine özgü ruhsal ve bedensel gereksinimlerini ve kendi cinsel kimliğini hem de eşinin gereksinim ve eğilimlerini kavramasıdır. Cinsel birleşme çiftleşmeden farklı olarak iki insan arasında ruhsal ve bedensel bir alışverişi içerir.
Coşkulandırma yöntemleri ve ön oyunların da anlamı ve amacı budur. Bütün zevkli duyum ve deneylerde olduğu gibi insanlar cinsel birleşmenin de bazı belirli yönleri ya da kısımlarına daha çok eğilimli olabilirler. Ama bu eğilimler sonuçta yerleşir ve çiftler çok alışılmış ve değişmez bir cinsel birleşme biçimine saplanıp kalırlarsa bu zevkli deney giderek heyecansızlaşabilir. Çiftler çoğu kez birleşmeyi öyle kalıplar içinde sınırlarlar ki başlangıçta heyecan verici olan bu bedensel temas sonuçta hiç istenmediği halde çiftleşmeye dönüşebilir. Bu çoğu evliliklerin kaçınılmaz kaderi gibi görünmektedir. Erkek cinsel birleşmenin kendi doğal hakkı olduğuna inanmakta kadın da bunun biraz rahatsız bir görev olduğunu düşünmektedir. Böylece akşam yemeği yenir biraz TV seyredilir ve belli bir saatte yatağa girilip alışılmış hareketlerle cinsel birleşme tamamlanır.
Her iki tarafda sırtlarını döner uykuya geçerler. Her iki eş de güzel gözükmeye bir cinsel çekim ve heyecan merkezi haline gelmeye ve doyurucu ‘bir cinsel üslup geliştirmeye çalışmadıkları takdirde cinsel birleşme eylemi kaçınılmaz olarak sıkıcı ve fazla özlenmeyen bir yaşantıya dönüşecektir. Oysa cinsel birleşmenin kendisi kadar düşünülmesi ve beklenmesi de son derece uyarıcı bir duygusal güç ve enerji kaynağı olabilir. Yakından tanınan sevilen bir eşle yeni hazlar yaşanacağının düşünülmesi kadın ve erkeklerin günlük işlerini daha güvenli bir zemin üzerinde ele almalarını bile sağlayabilir. Bir çok sıkıntı ve ruhsal çöküntülerin kaynağı cinsel doyumsuzluktur. Bu cinsel doyumsuzluk sadece hiçbir ilişkide bulunamamanın değil kalıplaşmış sıkıcı ve tek boyutlu bir cinsel birleşmenin de sonucu olabilir. İnsanın bütün varlığıyla katıldığı bir sevişme ve cinsel birleşmenin sıcaklığını ve huzurunu başka hiçbir şey veremez. Ama bunun böyle olması isteniyorsa çok temel iki kurala da uyulması gerekir:
birincisi kişinin kendine olduğu kadar eşine de haz vermeyi amaçlamasıdır. Eşin neyi sevdiğini öğrenmek zorunludur. Sözgelimi kadın eş penisin ağır ağır ve derin girişlerinden mi hoşlanmaktadır yoksa hızlı hızlı ve kısa girişler mi ona zevk vermektedir? Erkek üstüne çıkılmasından hoşlanmakta mıdır; dizler üzerine çökerek arkadan girmekten zevk almakta mıdır? Bunların sezilmesi araştırılması hiç değilse açıkça sorulması gerekir. İkinci kural da eğer mümkünse zevk almadığınız hiçbir şeyi yapmamaktır.
Bir temas biçimindenbir aşk oyunundan siz zevk almıyorsanız giderek eşiniz de zevk almayacaktır. Sözgelimi erkek birleşme sırasında kendi makatıyla oynanmasından o kadar huzursuz olabilir ki gerilimin en yüksek noktasında birden bire kesilebilir. Bu her iki taraf için de çok tatsız bir durum olur. Bununla birlikte insan kendisi zevk almadığı halde eşine haz veren bir tekniği bir temas biçimini başlangıçta kendini zorlayarak olsa da uygulayabilir ve sırf eşinin haz duyduğunu görmekten ötürü kendisi de sonuçta bu uygulamayı sevmeye başlayabilir. Öyleyse ikinci kuralı şöyle değiştirmek gerekir: insan kendisine zevk vermeyen hiçbir şeyi yapmamalı ama zevkin sınırlarının da genişleyebildiğini unutmamalıdır. Cinsel birleşmenin sadece üremeyle ilgili sayıldığı ön oyunların çeşitlemelerin ve yaratıcılığın ahlaksızlık olarak görüldüğü hatta yasaklandığı toplumlar ve dönemler olmuştur. Günümüzde bile birçok insan hala bu tür düşüncelerin etkisi altında birleşme eylemini mümkün olduğu kadar kısa tutarak çiftleşme ve boşalmaya indirgemektedir. Ama son yıllarda doğum kontrol yöntemlerinin gelişmesi ve güvenilirliklerinin artması bu durumun değişmesi için önemli bir maddi olanak sağlamıştır.
Artık pek çok kadın istenmeyen gebelik korkusuyla cinsel birleşmeden kaçınmak ve sınırlı tutmak zorunda değildir. Bu durum özellikle kadın cinselliğinin ortaya çıkmasına gelişmesine ve zenginleşmesine yol açmaktadır. Bu da ilk bakışta erkeklere bir “tehlike” gibi görünse bile haz olanaklarını son derece genişletmektedir. Artık çok sayıda çift birleşmenin aktif bir erkeğin pasif bir kadın üzerinde kendini doyurması demek olmadığını ancak birlikte birşeyler yaparlarsa ya da değişerek aktif rolü üstlenirlerse doyumlarının artacağını görmektedir.”koitus”a başlamak oldukça basit olduğu halde karşılıklı doyumun elde edilebilmesi için belli bir deney ve pratik gereklidir. Oysa genç çiftler kısa sürede çok şey becermeyi umarlar. İlk deneylerinden önce konuyu o kadar çok düşünmüş konuşmuş ya da hayal etmişlerdir ki çoğu kez gerçek dışı umutlar ve korkular yüzünden ilk deneyin tam bir başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmaz olur.
Örneğin kızlık zarının yırtılması başlı başına bir sorun olabilir. Mastürbasyon atletik hareketler veya bazı kazalar sonucu kızlık zarı istenmeden yırtılabileceği halde genellikle penisin dölyoluna ilk girdiği ana kadar sağlam kalır. Kızlar örf ve gelenekler gereği evlenmeden önce farkına varmadan kızlıklarını yitirip yitirmediklerini düşünerek korkulu anlar yaşarken genç erkekler de penislerinin zarı yırtabilecek kadar sertleşip sertleşmeyeceği endişesiyle kendilerini başından başarısızlığa mahkum ederler. Erkeklerin sert ve kaba davranmalarına hiç gerek yoktur çünkü nemlenmiş bir dölyoluna penis kayarken zar da kendiliğinden yırtılacaktır. Keza bu ilk birleşmenin büyük acı vereceği düşüncesi de gerçek dışıdır. Ufak bir kanama ve hafif bir ağrı olacaktır ama büyütülecek bir durum değildir . Ancak bazı kızlarda zar çok kalın olabilir Bu durumda hekimin yapacağı basit bir müdahale sorunu çözer. Yeni çiftlere genellikle ani ve acele “koitus”lardan kaçınmaları salık verilir. Gerçekten de bir takım oral ya da elle birleşme yöntemleriyle “koitus” için hazırlık yapılması yerinde olur; Bu aşk oyunları sıra sında kadın coşkulandıkça dölyolu duvarları penisin kayganca girişini sağlamak üzere bir sıvı salgılar. Bu salgı olmadan cinsel birleşmede bulunmak iki tarafa da ama özellikle kadına acı verir.
Cinsel birleşme sırasında tüm memeli hayvanlarda doğal olarak ortaya çıkan kasıktan itme hareketi insanlarda da görülür ve girişin derinliğini ayarlamaya yardımcı olur. Bunun en zevkli yolu kişinin sadece alt karın kaslarını ve kalçalarını hareket ettirmesi bütün gövdesi ve bacaklarıyla hareket etmemesidir. Bu şekilde vücut kendini doğal bir ritmin dalgalanışına bırakmış olur. Ne var ki cinselliği yeni yeni keşfe koyulan bebeklerde bile gözlemlenebilen bu içgüdüsel kasıktan itme hareketi daha sonraki cinsel bastırılma ve tutuklaşma döneminde kaybolmakta vücut bir anlamda kilitlenmekte ve ancak karın kasıklar ve butlarla birlikte hareket edebilir olmaktadır. İradi ve bilinçli olarak sağlanamayacak olan bu kasıktan itme hareketi ancak uzun süreli ve haz duyulan bir cinsel ilişki döneminden sonra yeniden elde edilebilmektedir.
Cinsel coşkunun artmasıyla birlikte dölyolunun iç kısmı genişlerken üçte birlik dış kısmı daralır. İşte dölyolunun penisi uyaran bölümü bu daralan üçte birlik bölümdür. Erkek ve kadın zaman içinde kasıktan itme hareketlerini ayarlamayı öğrenerek aldıkları hazzı en yüksek düzeye çıkarabilirler. Ama bu ancak kaslara kadar işlemiş olan cinsel önyargıları ve tutukluğu aşacak uzun ve rahat bir deneyden sonra gerçekleşebilir. Bunun için birleşmenin kitaplardan öğrenilecek bir teknik bilgi toplamı değil iki birey arasındaki mahrem bir alışveriş olduğunu kavramak gerekir. Özellikle kadın ne şekilde uyarıldığını nelerden zevk aldığını belirtmekten çekinmemeli kendini cinsel duygularının akışına bırakabilmelidir. Birçok erkek aşırı bir orgazm kaygısın dan ötürü birleşmeyi rahatça yaşayamaz. Erkekler görece daha erken orgazma ulaştıklarını bildiklerinden eşlerini tatmin edecek kadar kendilerini tutamamaktan endişelenirler.
Oysa erken orgazma neden olan da çoğu zaman bu tür endişelerdir. Öte yandan kadınlar da orgazmlarının fazla gecikmesinden. veya hiç doyuma ulaşamamaktan çekinirler. Bu tür gizli huzursuzluklar çiftlerin iletişimini büyük ölçüde kısırlaştırır. Her cinsel ilişkinin orgazmda son bulması gerektiğini bildiren bir kural yoktur. Zaten sevişen iki insanın kendilerini doğal ve kendiliğinden cinsel hazza bırakmayıp belli bir hedefe doğru iradi bir çaba harcaması kadar ters bir şey yoktur. Hele hele orgazm karşılıklı okşama öpüşme gibi aşk oyunlarının bir yana atılması pahasına elde ediliyorsa buna gerçek anlamda orgazm yani bedensel boşalma bile denemez. “Koitus”un anlamı “başarılı” finalinde değil paylaşılan fiziksel ve ruhsal hazdadır. Dolayısıyla deneyli çiftler için cinsel gerilim yükselişi boşalımın kendisi kadar hatta ondan daha önemlidir çünkü boşalmanın vereceği haz da bu gerilimin yüksekliğine bağlıdır. Wilhelm Reich’ın laboratuvar deneyleriyle de kanıtladığı gibi sağlıklı bir orgazm cinsel uyarılmanın tepe noktasında iradedışı olarak gerçekleşen bir olaydır uğraşıp kazanılacak bir ödül değildir. Mükemmel bir ilişkinin kanıtı olarak çiftlerin aynı anda orgazma ulaşmasını şart koşmanın da yanlış olduğu kabul edilmektedir. Erkek daha erken orgazma ulaşıp sonra elle ya da ağızla uyararak eşini doyuma ulaştırabileceği gibi kadın kendisi orgazma geldikten sonra da aynı şeyi yapabilir. Önemli olan kişilerin kendilerini hiç bir zorlamaya sokmamaları içlerinden gelen dürtülere bırakmalarıdır.