Hicret bir yerden başka bir yere göç etme demektir. Müşriklerin zulümleri yüzünden Mekke’de Müslümanlar barınamaz hâle gelmişlerdi. Bu sebeple 2’inci Akabe Bîatinde Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanların Medine’ye hicretleri de kararlaştırılmıştı. Peygamberimiz “Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara taşlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi…” diyerek Müslümanların Medine’ye hicretlerine izin verdi. İkinci Akabe Bîati, Peygamberliğin onikinci yılının son ayı olan Zilhicce’de yapılmıştı. onüçüncü yılın ilk ayı Muharrem’de (Temmuz 622) Medine’ye hicret başladı.
Mekke’nin fethine kadar geçen süre içinde, dini uğruna, evini-barkını, malını-mülkünü, âilesini, kabîlesini, akrabasını, bütün varlığını Mekke’de bırakarak Peygamberimizin izniyle Medine’ye göç eden Mekke’li Müslümanlara “Muhâcirler” adı verilmiştir.
Medine’de muhâcirleri misâfir eden, onlara bütün imkânları ile yardımcı olan Medine’li Müslümanlara da “Ensâr” denilmiştir. Muhâcirler ve Ensâr, Kur’ân-ı Kerîm’de bir çok konuda övülmüşlerdir.
Muharrem ve Safer aylarında Müslümanlar, âileleri ile birlikte hicret ettiler. Birer, ikişer, gizlice Mekke’den ayrılıp Medine’ye gittiler. Ensâr tarafından Medine civârındaki “Avâlî” denilen köylere yerleştirildiler.
Hz. Ömer Mekke’den gizli ayrılmadı. Kılıcını kuşandı, Kâbe’yi tavâf etti. Bütün müşriklere meydan okuyarak:
İşte ben Medine’ye gidiyorum. Analarını ağlatmak, karılarını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyenler peşime düşsün… dedi. Ömer’in hicreti Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hicretinden 15 gün kadar önce olmuştu.
Kısa zamanda, Mekke’li Müslümanların hemen hepsi Medine’ye göç etti. Yalnızca Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ali’yi Rasûlullah (s.a.s.) Mekke’de alıkoymuştu.(123) Ebû Bekir hicret için izin istediğinde, Rasûlullah (s.a.s.):
“Acele etme, Allah sana hayırlı bir arkadaş verecek…” diyerek hicretini geciktirmiştil(124). Mekke’de Müslümanlıkları yüzünden âileleri tarafından hapsedilmiş olanlar ile köle ve câriyelerden başka Müslüman kalmamıştı. Peygamberimiz, düşmanları arasında, en büyük tehlike karşısında yapayalnız bulunuyordu.
Peygamberimizin Hicreti
a) Dâru’n-Nedve’nin Korkunç Kararı
Akabe görüşmeleri ile Müslümanlık Medine’de yayılmağa başlamış, müşrikler korktuklarına uğramışlardı. Üstelik Mekke’deki Müslümanlar da Medine’ye göç etmişlerdi. Şimdi Hz. Muhammed (s.a.s.) de Medine’ye gider, Müslümanların başına geçerse, Mekkelilerin Şam ticâret yolu kapanabilirdi. Mekke müşrikleri Müslümanlara son derece kötü davranmışlar, târihte eşine az rastlanan işkence ve hakarette bulunmuşlardı. Bunlar Medinelilerle birleşip, kuvvetlendikten sonra kendilerinden öç alabilirlerdi. Durumun ciddiliğini anlayan Kureyş müşrikleri, Mekke’de yapayalnız kalan Peygamber Efendimize ne yapmak gerektiğini kararlaştırmak üzere Dâru’n-nedve’de toplandılar. Müslümanlık tehlikesinin önlenmesiyle ilgili çeşitli fikirler ileri sürdüler. Ebû Cehil:
– Kureyş’in bütün kollarından birer temsilci seçelim. Bunlar aynı anda hücûm edip Muhammed (s.a.s.)’i bir hamlede öldürsünler. Kimin vurduğu, kimin darbesiyle öldüğü belli olmasın. Böylece kanı bütün Kureyş kabîlesine dağılsın, Hâşimîler bütün Kureyş kollarına karşı çıkamayacaklarından kan davasına kalkışamazlar. Çâresiz diyete (kan bedeline) râzı olurlar. Bu iş böylece kapanır… dedi. Ebû Cehil’in teklifi ittifakla kabûl edildi. Diğer teklifler beğenilmedi. Hemen Kureyş kollarında 40 yeminli kişi seçip toplantıyı bitirdiler.
b) Peygamberimizin Evinin Müşrikler tarafından Kuşatılması
Müşriklerin bu korkunç plânını Cebrâil (a.s.) Peygamber Efendimize haber verdi. “Bu gece, her zaman yatmakta olduğun yatağında yatmayacaksın, evini terkedeceksin…” dedi. Böylece Peygamberimize de hicret için izin verildi. Peygamberimiz Hz. Ali’yi çağırdı.
“Ben Medine’ye gidiyorum. Sen bu gece benim yatağımda yat, hırkamı üstüne ört. Müşrikler beni yatıyor sansınlar, onlara bir şey sezdirme. Sabahleyin şu emânetleri sâhiplerine ver. Ondan sonra sen de hemen gel” dedi.
Ortalık kararınca, Kureyş’in seçme cânileri evin etrâfını sardılar. Sabahleyin evinden çıkarken hep birden saldırıp öldüreceklerdi. Hz. Ali, Rasûlullah (s.a.s.)’in yatağına yattı. Hz. Peygamber (s.a.s.) eline bir avuç kum alıp, evini çeviren müşriklerin üzerine saçtı. Saçılan kum taneleri cânilerden herbirine isâbet etmiş, hepsi de derin bir uykuya dalmışlardı. Rasûlullah (s.a.s.) “Yâ-Sîn Sûresi”nin başından:
“Biz onların önlerine ve arkalarına birer sed çektik, böylece gözlerini perdeledik. Onlar artık elbette görmezler” anlamındaki 9’uncu âyetine kadar olan kısmı okuyarak, aralarından geçip gitti. Müşrikler Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yatağında yattığını sanıyorlardı. Sabahleyin, yatakta yatanın Ali olduğunu görünce, donakaldılar, ne yapacaklarını şaşırdılar; hiddetlerinden çıldıracak hâle geldiler. Hemen her tarafı aramağa koyuldular. Mekke’yi alt üst ettiler. Fakat Hz. Peygamber yoktu.
Muhammed (s.a.s.)’i bulana 100 deve verilecek, diye ilân ettiler. Bu haber duyulunca, ne kadar mâceracı, cânî, katil varsa, hepsi etrâfa yayıldı. Mekke’de ve Mekke dışında, harıl harıl Hz. Peygamber (s.a.s.)’i arıyorlardı.
Rasûlullah (s.a.s.), gece evinden ayrıldıktan sonra Kâbe’yi tavâf etti. “Ey Mekke, sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı ve bana en sevimli yerisin; eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım, senden ayrılmazdım”, dedi. Ertesi gün öğle sıcağında Hz. Ebû Bekir’in evine vardı. Allah’ın emri ile, berâber hicret edeceklerini bildirdi. Hz. Ebû Bekir, sevinç göz yaşları ile, 4 aydır dışarıya bırakmayıp, ağaç yaprakları ile beslemekte olduğu iki cins devesini işâret ederek: Dilediğini seç, Yâ Rasûlallah, dedi.
c) Mağarada Gizlenmesi
Gece olunca, her ikisi evin arka penceresinden çıktılar. Ayakkabılarını çıkarıp, ayaklarının uçlarına basarak ıssız yollardan Mekke’nin güneyine doğru ilerlediler. 1.5 saat (3 mil) mesafede Sevr Dağı’nın tepesindeki mağaraya vardılar. Kureyş’in araması bitinceye kadar, (perşembeyi cumaya bağlayan geceden pazar gününe kadar) üç gün bu mağarada gizlendiler.
Ebû Bekir’in oğlu Abdullah, geceleri mağaraya gelip Mekke’de olup biteni anlatıyor, ortalık ağarmadan gene Mekke’ye dönüyordu. Kölesi Âmr b. Füheyre de koyunlarını otlatırken akşamları Sevr dağına götürüp onlara süt veriyordu.
Peygamber Efendimizi ve Ebû Bekir’i arayanlar, iz sürerek, nihâyet Sevr’deki mağaranın ağzına kadar geldiler. Ayak sesleri ve konuşmaları içeriden duyuluyordu. Hz. Ebû Bekir, başını kaldırdığı zaman onların ayaklarını görmüş ve heyecanla:
-“Yâ Rasûlallah, eğilip baksalar, bizi görecekler, demişti, bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
-“Korkma, Allah’ın yardımı bizimledir buyurdu.
Tâkipçiler Sevr dağı’na henüz çıkmadan, bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş, bir çift beyaz güvercin yuva yapıp yumurtlamıştı. Bu durumda Kureyşliler mağaranın içine bakmanın ahmaklık olacağını düşünerek bırakıp gittiler.
Peygamberimizin yola çıktığı Medine’de duyulmuştu. Bu yüzden Medineliler, onu karşılamak üzere her sabah şehir dışına çıkıp bekliyorlardı. 12 Rabiulevvel /23 Eylül 622 Pazartesi günü yine öğleye kadar beklemişler, sıcak bastırınca ümitlerini kesip dönmüşlerdi. Bu esnâda bir iş için evinin yüksek kulesinden etrafı seyreden bir Yahûdî, beyazlar giyinmiş bir kafilenin uzaktan gelmekte olduğunu gördü ve yüksek sesle:
İşte günlerdir yolunu beklediğiniz devletli geliyor, diye haykırdı.
Medine’ye Varış
a) Hz. Peygamber (s.a.s.) Kuba’da
Medineliler derhal silahlanarak, bir bayram sevinci içinde yollara döküldüler. Peygamberimizi Medine’ye bir saat uzaklıkta Kuba Köyünde karşıladılar. Peygamberimiz Kuba’da bir mescit yaptı ve burada namaz kıldı.
b) İlk Cuma Namazı ve İlk Hutbe
14 gün sonra, bir cuma günü Hz. Peygamber Efendimiz devesine bindi. Karşılamağa gelenlerle muhteşem bir alay içinde Medine’ye hareket etti. Yolda “Sâlim b. Avf oğulları”na âit “Rânûnâ Vâdisi”nde öğle vakti oldu. Rasûlullah (s.a.s.) burada arka arkaya iki hutbe okuyarak ilk Cuma Namazını kıldırdı.
c) Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Medine’de Karşılanışı
Cuma namazından sonra Peygamberimiz Medine’ye hareket etti. Medine, târihinin en önemli gününü yaşıyordu. Halk bayram sevinci içinde, Kuba’dan itibâren yolu iki taraflı doldurmuştu. Kadınlar şiirler söylüyor, çocuklar “Allah’ın elçisi geldi” diye bağrışıyor, küçük kızlar def çalarak şenlik yapıyorlardı. Medine halkı, Peygamberimizin gelişinden duyduğu sevinci, hiç bir şeyden duymamıştı.
Hicretin İslam Tarihindeki Önemi
Hicret, Müslümanları müşriklerin zulüm ve baskılarından kurtarmış, İslâm’a yayılma imkânı sağlamış, böylece İslâm inkılâbının başlangıcı olmuştur. Bu itibârla olaydan 17 yıl sonra, Hz. Ömer’in hilâfeti esnâsında Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hicret ettiği yılın 1 Muharrem’i olan 16 Temmuz 622 tarihi, Hicrî-Kamerî Takvim için “takvim başı” olarak kabûl edilmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.)’in hicreti Peygamberliğin 13’üncü yılında, 12 Rebiulevvel / 23 Eylül 622’de olmuştur. Bu tarih aynı zamanda Peygamber Efendimizin 53’üncü doğum yıldönümüdür.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.