Evvel zaman içinde kalbur saman içinde şehirlerin en karanlık en soğuk olanında büyük bir efsane varmış. Efsaneye göre bu şehirde doğan bir delikanlı uzak diyarlardaki en güzel prensesle evlenecekmiş. Fakat prensesin bulmak için araması gerekiyormuş. Bu şehirde hırslı mı hırslı güçlü mü güçlü bir delikanlı yaşarmış. Bu delikanlının hayali denizci olmak ve uçsuz bucaksız denizlere açılmakmış.
Çünkü delikanlı bu efsaneye inanıyor ve prensesini aramak için de denizci olması gerektiğini düşünüyormuş. Fakat yaşlı annesini bırakıp gidemiyormuş. Çünkü evde çalışıp para kazanacak başka hiç kimse yokmuş. Fakat bir gün kısa süreliğine gemide çalışacak ve çok para kazanacağı bir iş bulmuş. Düşünmüş taşınmış. Kısa süreliğine bu geminin yapımında çalışıp annesine yeterli miktarda para bırakıp geminin mürettebatına katılabilirdi. Her geldiğinde annesine bir miktarda daha bırakıp tekrar açılabilirdi. Böylece hem hayalini gerçekleştirecek hem de çok para kazanıp annesine de bakabilecekmiş.
Ertesi gün hemen işe başvurmaya gitmiş. Genç, güçlü ve dinamik olduğu için hemen işe almışlar. 2 hafta kadar gemi yapımında çalışan delikanlı çok para kazanmış. Onu çalışmasından memnun kalan denizciler onu mürettebata almış. Delikanlı eve dönüp yolculuk için hazırlıklara başlamış. Fakat annesi onun gitmesini istemiyormuş. Bu inancının sadece bir efsane olduğunu giderse başına kötü işler geleceğini düşünüyormuş.
Fakat delikanlı annesinin sözünü dinlememiş. O, annesine uzak diyarlardaki prensesle evleneceğini, buraya prensesle evli bir şekilde geri döneceğini ve çok mutlu olacağını anlatmış durmuş. Prensesi bulacağına o kadar çok inanıyormuş ki onunla ilgili hayaller kuruyormuş. Delikanlı ertesi gün annesine de yeteri miktarda para bırakarak denize açılmış. Delikanlı çok heyecanlıymış. Hayali gerçek oluyormuş. Gündüz gece demeden açılmışlar. Fakat bir gün hiç beklemedikleri bir fırtına çıkmış. Ne kadar uğraşsalar da gemi hızla su almaya başlamış ve batmış. Delikanlı gözünü açtığında kendini bir adada bulmuş. İlerde batmış geminin enkazı görünüyormuş. Çok korkmuş. Kendi başına bu ıssız adada ne yapacağını bilememiş. Bütün arkadaşlarının ismini seslenmiş.
Fakat kendi sesinin yankısından başka ses gelmemiş. Bir anda aklına prenses gelmiş. Evleneceği prensesi bu adada bulacağına dair bir umuda kapılmış. Bu yüzden hemen adayı keşfe çıkmış. Ada o kadar büyükmüş ki günlerce yürümüş. Adanın her yerini karış karış aramış. Fakat adada kendisinden başka insan yokmuş. Delikanlı büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Annesinin sözünü dinlemediği için de çok pişman olmuş.