Genel anlamda tıbbi ve aromatik bitkiler; içermiş oldukları bazı etken maddeleri nedeniyle sağlık, parfümeri, kozmetik, gıda, doğal boya ve tarımsal mücadele gibi alanlarda kullanılan veya kullanılma potansiyeli olan bitkilerdir. Günümüzde gıdalara çeşni olarak kullandığımız baharatlar, son yıllarda hızla yaygınlaşan bitkisel çaylar ve gıda takviyeleri de bu gruba dahildir.
Son yirmi yılda tıbbi ve aromatik bitkilere olan talep önemli ölçüde artmıştır ve bu eğilim halen hızla devam etmektedir. Fitoterapinin (bitkisel tedavi) tamamlayıcı tedaviler arasına girmesi ve gıda ürünlerinde sentetik katkı maddelerinin kullanımına sınırlamalar getirilmesi bu süreci önemli ölçüde etkilemiştir.
Bilindiği üzere 2020 yılı itibarıyla tüm Dünya COVID-19 virüs salgınıyla karşı karşıya kalmış ve salgın hızla yayılmıştır. Bu kapsamda virüse karşı ilaç ve aşı çalışmaları hızla devam etmektedir. Bununla birlikte, insanlarda bağışıklık sistemini güçlendiren ve hatta antiviral potansiyele sahip olan bitkisel kaynaklı farmasötik ürünlerin geliştirilmesi de büyük önem kazanmıştır.
Bugün dünyada kullanılan tıbbi ve aromatik bitki sayısı Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 20.000 civarındadır. Bunlardan 4.000 drog yaygın bir şekilde kullanılırken halen dünyada 2.000 kadar tıbbi bitkinin ticareti yapılmaktadır.
Ülkemizde tıbbi olarak kullanılan bitkilerin sayısı 500 civarında olup, neredeyse tamamı doğal olarak yetişmektedir. Bunlardan çok az bir kısmı kültüre alınmıştır.
Dünya tıbbi ve aromatik bitkiler ile ürünlerinin (kozmetik ve parfümeri dahil) 2018 yılı toplam ihracat değeri: 204 milyar dolar.
Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler ile ürünlerinin 2018 yılı toplam ihracat değeri: 980 milyon dolar; ithalat değeri ise: 1.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
“Geleneksel ve tamamlayıcı tıp” fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı, izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür. Batı tıbbını destekleyici ve tamamlayıcı yöntemlerdir.
Usulsüz ve bilgisizce yapılan uygulamaların önüne geçmek amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından 27 Ekim 2014 tarihinde bu yöntemlerle ilgili yönetmelik resmi gazetede yayınlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre bakanlık tarafından yalnızca hekimlere ve sadece kendi alanında uygulama yapmak üzere diş hekimlerine yetki verilmiştir.
Türkiye coğrafi konumu, iklim ve toprak özelliklerinin farklılığı ve üç farklı fito-coğrafik (Avrupa-Sibirya, Akdeniz, İran-Turan) bölgenin birleşme noktasında bulunması nedeniyle zengin bir bitki örtüsüne sahiptir.
Türkiye florasında yaklaşık 10.000 bitki türü bulunmakta ve endemik bitki sayısı 3500 civarındadır. Ülkemiz endemik bitki türlerinin %35’i Akdeniz Bölgesi’ndedir.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin önemli bir kısmı halen doğal floradan toplanmaktadır. Doğal droglarda ise başta standardizasyon olmak üzere bazı önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Hasat ve hasat sonrasında yapılan hatalar sonucunda drogların kalitesi önemli ölçüde düşmektedir.
Ayrıca, kontrolsüz ve aşırı toplamalar sonucunda bazı bitki türleri kaybolma riski altında kalmaktadır. Bütün bu olumsuzlukların önüne geçmek için doğadan toplanarak temin edilen yabani bitkilerin en kısa sürede tarımına başlanılması gerekmektedir.
Proteinler, karbonhidratlar ve yağlar gibi temel metabolitler dışında, bitki yaşamı bakımından mutlak gerekli olmayan, genelde düşük miktarlarda ve farklı kimyasal yapıları olan maddelere sekonder metabolitler adı verilir. Sekonder metabolitler bakımından zengin olan bitkiler çoğunlukla tıbbi ve aromatik bitkiler grubunda yer alırlar. Sekonder metabolitler, genellikle antimikrobiyal ve antioksidan etkilidir. Bu nedenle, bitkilerde hastalık ve zararlılara karşı savunma, olumsuz çevre koşullarına karşı korunma gibi önemli görevleri vardır. Ayrıca bitkilerde renk, tat ve koku gibi duyusal özelliklerin oluşumunda da büyük rol oynarlar.
Örneğin, kökboya rizomlarında bulunan alizarin renk oluşumunda, sarımsakta bulunan allisin tat oluşumunda ve anason yağında bulunan anethol koku oluşumundan sorumludur.
Bitkilerde; alkaloitler, uçucu yağlar, glikozitler, steroitler, saponinler, flavanoitler, tanenler, fenoller, renk maddeleri ve reçineler gibi sekonder metabolitler bulunur.
olmak üzere üç grup altında toplanırlar. Günümüze kadar, bitkiler aleminde 30 binden fazla sekonder metabolit tanımlanmıştır.
Uçucu yağlara yaşamın özü anlamına gelen kısaca ‘esans’ denilmektedir. Uçucu yağlar MÖ 5000 yıllarından beri bilinmektedir. Örneğin, eski Mısırlılar mumyaların hem güzel kokması hem de bozulmaması için mumya yapımında, eski Yunanlılar fesleğen (Ocimum basilicum) yağını hastalıklardan korunmak için, Romalılar gül (Rosa damascena) yağını güzel kokmak için parfüm yapımında kullanmışlardır.
Bugün dünyada uçucu yağların kozmetik sanayinden parfüm sanayine, gıda sanayinden ilaç sanayiine kadar geniş bir kullanım alanı vardır. Uçucu yağlar aromatik, kokulu veya ıtri bitkilerden damıtma, tüketme, soğurma ve sıkma gibi yöntemlerle elde edilen ve oda sıcaklığında olaylıkla buharlaşabilen maddelerdir.
Çiçek: Yasemin, lavanta, gül
Meyve: Anason, kimyon, rezene, kişniş, vanilya,
Yaprak: Kekik, biberiye, okaliptus, defne, adaçayı
Kök: Melekotu, zencefil
Odun ve odun kabuğu: Sandal, sedir, tarçın
Meyve kabuğu: Bergamut, limon, portakal, turunç
Uçucu yağlar tek bir ana bileşenden oluşmaz; kimyasal yapıları farklı onlarca, hatta yüzlerce farklı bileşenlerden meydana gelirler. Gül yağını (Oleum Rosae) oluşturan 100’den fazla madde vardır, ancak bunlardan üçü (sitronelol, geraniol ve neral) çok önemlidir
➢ Anethol zengini olanlar: Anason (Pimpinella), rezene (Foeniculum)
➢ Karvakrol zengini olanlar: Kekik türleri (Origanum, Satureja, Thymbra)
➢ Karvon zengini olanlar: Frenk kimyonu (Carum), dereotu (Anethum)
➢ Linalil asetat zengini olanlar: Lavanta (Lavandula)
➢ Linalol zengini olanlar: Fesleğen (Ocimum), kişniş (Coriandrum)
➢ Mentol zengini olanlar: Nane (Mentha)
➢ Neral zengini olanlar: Oğulotu (Melissa)
➢ Sineol zengini olanlar: Biberiye (Rasmarinus), defne (Laurus)
➢ Sitronelol zengini olanlar: Yağ gülü (Rosa)
➢ Thujon zengini olanlar: Tıbbi adaçayı (Salvia)
➢ Timol zengini olanlar: Mercanköşk (Thymus)
Bir uçucu yağın karakteristik koku özelliğini o yağda bulunan bileşenler belirler. Ancak, uçucu yağ bileşenlerinin kompozisyonu her zaman sabit olmayıp, kaynak bitkinin genetik yapısına, türüne, yaşına, kullanıldığı organına, yetiştiği iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak değişir.
Örneğin, biberiye (Rosmarinus officinalis) bitkisinin İspanya kökenli olanlanında kamfor veya borneol, Kuzey Afrika kökenli olanlarında sineol, Korsika kökenli olanlarında da verbenon daha yüksektir. Kimyasal polimorfizm olarak adlandırılan bu farklılık, kemotipleri meydana getirir.
Farklı ekolojik ortamlara uyum sağlayarak, hemen her yörede yetişebilen bitkilere “kozmopolit bitkiler” denilir.
Buna karşın, özel ekolojik ortamlara uyum sağlamış ve sadece sınırlı alanlarda yaşamlarını sürdürebilen bitkiler vardır. Bu tür bitkilere de “endemik bitkiler” denilir.
Drog: Bitkide etkili maddeyi taşıyan, kısaca bitkinin kurutularak kullanılan kısmıdır.
▪ Yaprak (Folium)
▪ Çiçek (Flos)
▪ Kabuk (Cortex)
▪ Kök (Radix)
▪ Rizom (Rhizoma)
▪ Yumru (Tuber)
▪ Soğan (Bulbos)
▪ Odun (Lignum)
▪ Tohum (Semen)
▪ Meyve (Fructus)
▪ Tüm bitki (Herba)
Hangi bitkinin hangi droğu olduğu, drog ve bitki isimleri birarada kullanılarak gösterilir:
▪ Kekik herbası (Herba Origani)
▪ Adaçayı yaprağı (Folium Salviae)
▪ Nane yaprağı (Folium Menthae)
▪ Lavanta çiçekleri (Flores Lavandulae)
▪ Kökboya rizomu (Rhizoma Rubiae)
▪ Meyan kökü (Radix Glycyrrhizae)
▪ Tarçın kabuğu (Cortex Cinnamoni)
▪ Susam tohumu (Semen Sesami)
▪ Gül yağı (Oleum Rosae)
▪ Çam sakızı (Resina Pini)
• Tıbbi ve aromatik bitkilerin pazar durumu
• Bölgenin iklim özellikleri
• Arazi ve toprak özellikleri
• Arazinin sulanma durumu
• Yetiştirilecek bitki türünün belirlenmesi
• Bitki çeşidinin belirlenmesi (varsa tescilli çeşit)
• Adına doğru, sağlıklı tohum / fide temin durumu
• İlk aşamada kaç dekar alanın tesis edileceği
• Mekanizasyon durumu
• Gerekli hasat sonrası işlemler (tıbbi ve aromatik bitkilerde hasat sonrası işlemleri çok önemlidir)