Ali Kılınç
İnsanlar evlenerek yuva kurarlar ve bu birlikteliğe genel anlamda aile denir. Aile toplumun en küçük kurumudur. Bir binayı meydana getiren briket ve tuğlalar ne kadar sağlam ve sağlıklı olursa o binada o kadar sağlam ve sağlıklı olur. Bu bağlamda aileler ne kadar sağlıklı, bilinçli ve güçlü olursa toplum da o kadar güçlü ve kuvvetli olur. Elbette ki bu sağlamlık kendiliğinden oluşmaz. Bu önemli müessesenin oluşumunu tesadüflere bırakmak demek geleceğimizi belirsizliğe emanet etmek demek olacaktır.
Bir ev yapacağımız zaman çeşitli kurum ve kuruluşlardan görüş alıyoruz, mimarlara, mühendislere planlar çizdiriyoruz. Zemin sağlam mı (heyelan var mı, deprem bölgesi mi)diye inceleme yaptırıyoruz. Bu evin içinde yaşayacak insanların birlikteliğini hazırlarken de bir takım araştırmalar yapmalıyız ve bir takım hazırlıkları yerine getirmeliyiz. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki “Evlilik evcilik değildir.” Yani hele bir evlenelim olursa olur olmazsa ayrılırız gibi bir düşünce ile evliliğe yaklaşmamamız gerekir. İnsanların beynindeki niyet çok önemlidir. Hayattaki birçok işlerimizi niyetlerimiz şekillendirir. Onun için evlilik niyetimiz ömrümüzün sonuna kadar bir ve beraber olma kararı üzerine olmalıdır. Çevremize baktığımızda ani kararlarla ve önü arkası düşünülmeden yapılan evlilikler genelde ayrılıklarla sonuçlanmış, devam edenlerde de kavgalar ve gürültüler eksik olmamıştır. Sonuç mutsuz, küskün hatta problem üreten nesiller.
Bunun için insanlar evlenmeden önce evliliğin bir sorumluluk müessesesi olduğunu bilmelidir. Bir ömrü beraber geçireceği insanları iyi tanımalıdır. Neleri sever, neleri sevmez, hayata hangi pencereden bakar, evin geçimini ne ile sağlar, tutumlu mu, savurgan mı, kötü alışkanlıkları var mı? Aşk sevgi ile beslenmezse bir süre sonra yerini tartışma ve kavgalara bırakır. “Fakirlik kapıdan girince sevgi pencereden çıkar” diye bir İngiliz atasözü vardır. Bu durum her yerde ve her olayda geçerli değildir ama hatırdan da çıkarılmamalıdır.
Peygamberimiz (a.s.) “Bir kadın dört şey için nikâhlanır. Malı için, soyu için, güzelliği için, dini için. Ey insan sen bunlardan dindar olanını seç ki yüzün gülsün”(1) buyuruyor. Burada, hadis erkeklere hitaben söylenmiş olsa da aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Dünya hayatının devam edebilmesi için mal gerekir, nasıl bir insan olduğunu anlamak için kimlerden biri olduğunu bilmek gerekir, kanının ısınabilmesi için güzellik de gerekir. Ama bunları bozulmadan bir arada tutan dini değerler dolayısı ile ahlaki değerler olmazsa, evlilikte istenilen sonuca ulaşmak zorlaşır. Onun için peygamberimiz (a.s) sen dini güzel olanı seç buyurmuştur. Dini güzelliği içimizde, özümüzde ve insanlarla olan münasebetlerimizde aramalıyız. Aziz Peygamberimiz Müslüman’ı “elinden ve dilinden başka insanlara zarar vermeyen insan” olarak tarif ediyor. Kendimize bu tarifi kılavuz edinirsek daha sağlıklı sonuçlara varabiliriz.
İnsanlarımızın çoğu aile içinde nelere dikkat edeceği hususunda gerekli bilgilere sahip değil. Hayatın koşuşturması esnasında bu konular pek karşısına çıkmıyor, evlendikten sonra da geçim derdine düşüyor. En azından düğünlerde gençlerimize ve düğünde hazır bulunanlara kısa ve öz konuşmalarla evlilikle ilgili bazı hususlar hatırlatılabilir.
Düğünlerimizin bazıları aşırı eğlence ile bazıları da ilahi ve kasidelerle dolduruluyor işin nasihat kısmı ihmal ediliyor. Evliliğin Allah (c.c)’nün emri, Peygamber efendimizin (a.s.)
kavli olduğunu unutmayalım ve bu emirleri uygun bir şekilde yerine
getirmeye çalışalım.
Toplumlar her zaman topla tüfekle yıkılmaz. Aile düzeni yıkılan toplumlar için de tehlike çanları çalıyor demektir. Toplumsal sıkıntıların arttığı çağımızda ailemizin kıymetini bilelim, onun için gerekli fedakârlığı yapalım, ona yönelen tehlikelerin farkına varalım ve gereken önlemi alalım. Ayrıca kişisel sağlığımız açısından, kalp hastalıklarını önlemenin yollarından birinin de, iyi bir aile ortamına sahip olmak olduğunu unutmayalım.(2)
Bütün okurlarıma huzur dolu bir aile hayatı dileklerimle.
Ali Kılınç
———————————
1)Tecridi sarih tercemesi,11. cilt Hadis no:1793
2)Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ,CNNTÜRK,25.02.2012