İBRAHİM FAİK BAYAV
Kur’an meallerinde çok yanlışlar olduğunu belirten Süleymaniye Vakfı, yanlışlar olmasın dileğiyle yeni bir meal çalışması yapıyor. Mealler Facebook sayfasında paylaşıldığında, dikkatimi çekenlere, hem eleştiriyorum, hem fikir edinilsin babında yorum yapıyorum.
Süleymaniye Vakfı, Zümer Suresi’nin 3’ncu ayetine şu ifadeyi meal olarak vermiş: ”Bil ki Allah’ın dini katışıksız dindir. Allah ile aralarına evliya yerleştirenler, şöyle derler: Bizim bunlara kul köle olmamız, sırf bizi Allah’a yaklaştırsın diyedir”. Bkz: https://www.suleymaniyevakfimeali.com/Meal/Zümer.htm
Meal diye oluşturulan ifadelere dikkatli bakmamız gerekirse:
1’cisi: ”Katışıksız din” ifadesi…
Ayette ‘dinü’l-halis’ tamlaması yapılmış.
‘Dinü’l-halis’ batıl inancı ret eden, işe yaramaz hükümler bulunmayan din demektir.
Katışıksız din ifadesi yadırgatıcıdır.
Ayette ‘halis’ kelimesi geçiyorsa, ‘halis’ kelimesi kullanılabilir. Çünkü Türkçeleşmiştir. Aynen ‘din’ kelimesinin Türkçeleştiği gibi. Ama, açıklama yapılarak kullanılmalı bu kelime.
2’ncisi: ”Allah ile aralarına evliya yerleştirenler…”
Süleymaniye Vakfı, ”Evliya velinin çoğuludur” diyor.
Aynen dediği gibidir.
‘Veli’ ne demektir?
‘Veli’, yakınlık kurmuş olan demek… Bir işi üzerine alıp yüklenen demek de aynı zamanda. (Mevlüt Sarı: Arapça-Türkçe Lügat)
Yakınlık niçin kurulur?.. Niçin yakın olunur?..
Bir kimseyi, bir grubu, bir kuruluşu benimsediği, sevdiği için.
Benimseme ve sevme, sözlerin muteber olduğuna, hükümlerinin doğruluğuna, o söz ve hükümlerin kendine ve topluma faydalı olacağına inandığı içindir.
”Allah ile aralarına evliya yerleştirenler…” ifadesi, anlamını bulmakta zorlanılacak ifadedir. Kur’an mealinden ayetin anlamını bilmek isteyenler, anlamın da anlamını bulmaya zorlanırlarsa, Kur’an ayeti zihinlere -anlaşılması mümkün olmayan söz- olarak yerleşir. İnsanları, ayetlerin anlamını bilenleri aramaya iter.
Kişi Allah ile kendi arasına evliya yerleştiremez. Allah’a olan inancı ya kabul eder ya kabul etmez. (Bu yazıdan sonra ifade değiştirilmiş, ‘katışıksız’ sözcüğü ‘saf’ olmuş; ‘evliya’ sözcüğü ‘veliler’ şekline getirilmiş)
Allah’ı kabul etmek, oradan gelen hükümleri kabul ve tasdik etmek demektir. Bu da toplum içinde bildiren olmadıkça mümkün değildir.
Ayetin ”Ellezine ittehazü min dünihi evliyae” kısmı, ”Onlar Allah’tan gayrını evliya edindiler” şeklinde Türkçeleştirilir. Bu ifade, Allah’ın hükümlerinin yerine, Allah’tan başkasının islamlık vasfı taşımayan hükümlerini kabul edip yaşıyorlar anlamındadır.
Şeyh, şıh, hoca benzeri kimselerin bağlıları, bu kimselerden islami denebilecek hükümleri ediniyorlarsa, onlara yakınlaşmalarında mahzur yok. Öğrenme, bilgilenme toplum sağlığı için önemlidir. Bozuk hükümler ediniyorlarsa, ayetteki ”Allah’tan gayrini evliya edindiler” anlamından başka da anlamı yok. Çünkü o zaman toplum fesada ve yıkıma sürüklenecektir.
İnsanlar, Allah ile aralarına birilerini evliya edip kul köle olamazlar. Kendilerini evliya gösteren birileri, kendilerini öne çıkarıp Allah’ı gizlerler. İspirtizma gücüyle yaklaşanları kendilerine bağlarlar; onları kul-köle ederler.
Allah’ın insanlar arasından seçtiği elçi ile hakikat gösterildiğinde, o bağlılar içinden bunu kabul etmeyenler, ayette ‘ellezine’ uyarısıyla işaret edilenlerdir. ”kazibi’l-keffar” buna sebep olanların, yani insanları kendine köle edenlerin vasfı olur.