Mealden Öğrenen, Nuh’u Telefonla Konuşturur

Mealden Öğrenen, Nuh’u Telefonla Konuşturur

ABONE OL
Aralık 16, 2023 10:06
Mealden Öğrenen, Nuh’u Telefonla Konuşturur
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Türkiye’nin resmi televizyonu TRT’de ‘öğretim üyesi’ bilinen biri, Kur’an’da konu edilen Nuh tufanı ve gemisi hakkında konuşturuldu. Konuşan kişi, -Kur’an’ın asıl metninden değil- mealinden edindiği bilgi ile tüm Türkiye’nin şaşacağı iddialarda bulundu.

a) Hz. Nuh, gemiyi, bugünün teknolojisinden daha ileri teknolojiyle yapmış.

b) Nuh’un gemisi, tufan oluştuğunda, 300-400 metreyi bulan dalgaların arasında gitmiş…

c) Nuh, gemiye binmesini istediği oğlunu, oğlu uzakta kaldığı için, cep telefonu ile çağırmış.

d) Oğlu Nuh’un çağrısına olumlu cevap verseymiş, ancak drone benzeri bir araçla gemiye gelirmiş.

Türkiye’nin resmi televizyon kanalında konuşan bu kişi, bu tip iddialar seslendirirken, Von Daniken’den ilham almış olmalı. O kişi de yarım yüzyıl kadar önce, İstanbul Süleymaniye camiinin insan yapısı olduğuna inanmamış, caminin uzaydan gelen tanrılar tarafından yapıldığını iddia etmişti.

Kur’an metninden değil de mealinden bilgi edinenler, -akıllarınca- Kur’an’ın mu’cize kitap olduğunu gösterebilme heyecanı taşıyorlar; mantık çatlatacak iddiada bulunuyorlar.

Kur’an muarızlarının Kur’an’ı kötülemeleri, bu tip mantıksız açıklamaların, ciddi bilinen kurumlar bünyesinde yapılması paralelinde gelişiyor.

Öğretim üyesi bilinen kişinin mantıksız iddialarına sebep olan Hud Suresi’nin 42’nci ayet meali şöyle: ”Gemi dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış oğluna, -Ey oğulcuğum!.. Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma- diye seslendi”. 43’üncü ayet mealinde (300 metre dağ boyutunda sanılan) ”aralarına dalga girdi, oğlu da boğulanlara karıştı” cümlesi var. 40’ncı ayette ise ileri teknoloji anlamı çıkarılan ‘tennur kaynamasından’ bahsediliyor. (Diyanet meali)

Tufan olayını anlatan üç ayete bakalım:

Hud Suresi’nin 41’nci ayetinde, Nuh’un, kendine inananları gemiye çağırdığı bilgisi var. Nuh, yükselmeye başlayan suların gittikçe artacağını, geminin, Allah’ın adı ile akan suda kalacağını, yine Allah’ın adı ile uygun bir yerde duracağını onlara vazediyor.

42’nci ayette ”Ve hiye tecrî bihim” kelimesi, binilen geminin akıntı oranında sürüklendiğini belirtiyor. Lakin suların akma şiddeti sebebiyle oluşan dalgalar var.

”Fî mevcin ke’l-cibal” kelimesinde,  dalgalar, ‘dağ gibi’ ifadesiyle teşbih sanatına sokulmuş. Yani, Nuh’un gemisinin içinde kaldığı dalgaların korkutucu olduğu bu kelime ile anlatılıyor. (Dalga boyunun kaç metre olduğu, dağı hayalinde canlandırana göre değişiyor) Korkutucu dalgalar arasında yapılabilecek başka bir şey olmadığı için gemi Allah’ın ismine bırakılıyor.

42’nci ayetin ”Ve hiye tecrî bihim fî mevcin ke’l-cibal” bölümü, geminin suda sürükleniş sahnesidir. O sahnede Nuh’un oğluyla konuşması, geride kalan zamana atıf yapılmasıdır. ”Ve nâdâ nuhun ibnehü, ve kâne fî me’zilin. Büneyye!.. İrkeb meanâ!..” cümlesini şöyle anlamak gerekir:  Halbuki Nuh, geminin dışında ayrı kalmış oğluna nida etmiş, onu ‘gemiye bizimle beraber bin’ diye uyarmıştı. Çünkü sular henüz gemiyi sürükleyecek duruma gelmemişti.

”Velâ tekün mea’l-kâfirîn” kelimesi, tufan başladığında, Hz. Nuh’un ”gemiye binin” çağrısına icabet etmeyenleri gösteriyor. İcabet etmeme, büyük tufan olacak uyarısına inanmamalarından…

Bazılarının sahip oldukları arazilerden menfaatlenmeleri büyük olsa gerek…

Nuh’un oğlu da menfaatperest taifeden nasiplenen ve olayı alışılmış bir su baskını sananlardan biri olmalı…

Su baskınının evvelkilerden çok daha büyük olacağını, nasiplenmenin biteceğini akıl edemiyorlar.

Hud Suresi’nin 43’ncü ayetinde, oğul, su baskınının tehlikeli boyuta geleceğini fark ediyor. Arazide gemiye yakın bir yerdedir. Nuh’un çağrısına ”seâvâ ilâ cebelin âsımûnî min’el-mâi” diyerek cevap veriyor. Yani, dağın tepesine yerleşirmiş, o dağ onu sudan korurmuş. Burada geride kalmış zamana atıf yapılması bitti.

Sular yükseldi; gemi hareketlendi; insanlar suda boğulmaya başladı. Tabi oğul da beraber… Nuh ile oğlu arasında giren dalganın, öğretim üyesinin hayal ettiği 300 metrelik dağ kadar olması şart değil.

İbrahim Faik Bayav
(08.01.2018)

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP