Aklını Kubura Düşürenlerin Şer Meydanı…

Önce birlik olup devleti tarumar ettiler. Yargıyı “kanunsuzluğun zırhı” haline getirdiler. Geriye kavga edecekleri kimse kalmayınca, birbirine düştüler.

Bu işler böyledir. Suç ortaklığı “doğası gereği” eninde sonunda çatlar.

Ülkeyi “Biri Bizi Gözetliyor” evine çeviren koalisyon, bertaraf etmek istediklerine bacak arası kasetleri yaptı.

Erboğan koltuğunu şantajla sağlamlaştırırken F+CİA’dan çok memnundu. 2006, 2007 yıllarında Erdoğan Aydın Doğan’ı;

“Biz de bildiklerimizi söylersek..” diye tehdit etmişti. Bildiklerimiz dediği şeyler suç oluşturuyorsa, ilgili kurumlara iletmesi gerekirdi. Devletten aldığı gücü şantaj amaçlı kullanması suç değil miydi? Başbakanın şantaj demokrasisi işlemeye başladığında, yargı tam anlamı ile teslim alınmamıştı. Bu durumda bulunduğu makam ve gücü kötüye kullandığını kendi ağzıyla ihbar etmiş olan bu zatı seyretmiş olan yargıçlara da bir el sallayalım(!)..

Erboğan’ın unuttuğu bir şey vardı. Suç ortaklığında ortaklar kendini garantiye almak için ortağı hakkında da bilgi toplar. Milli görüşten gelen Erdoğan, ülkeyi dönüştürürken yetişmiş kadrolara ihtiyaç duydu. F+CİA çetesi göreve hazırdı. Telekomünikasyon İzleme Birimi dahil, önemli birçok kadroya F tipi atama yapıldı. Şimdi itiraf ettikleri gibi, Emniyet ve Emniyet İstihbarat F tipi çeteye ikram edildi.

F tipi çete yıllardır takiyye yaparak amip gibi çoğaldı. Kafaları önde, abi ve ablaların kontrolünde tek tipleşen, kırmızı yanaklı “bakire kız” misali ortalıkta dolaşırken ellerine geçen güç ile zehirlendiler. Ezikliklerini; “sonradan görme, gavurdan dönmeden beter olur” sözünü ispatlarcasına, kudurarak gidermeye çalıştılar. Sadece ulusalcı, milli kanadın nefretini kazanmadılar. AK ihanetin tarikat kanadı ile de gizli bir kadro, güç, çıkar savaşına girdiler.

“Yargı, emniyet, basın” içinde kurdukları şeytan üçgeni;

Kara delik oldu, girdap oldu, şimdi kendilerini içeriye çekiyor.

“Ava giderken avlanmak diye” işte buna denir.

Bir yazımda şöyle bir soru sormuştum;

Masonları, sahte Atatürkçüleri, bazı liberalleri yıllarca bir sevgili gibi gizleyerek kullanan küresel çete, bu koalisyonu niye “bir telekız gibi afişe ede ede” kullandı? Niye paçavraya çevirdi? Altın nesil diye yola çıkılarak devşirilen gariban aile çocukları, F+CİA’nın kucağında nasıl telekıza döndü? Bu sorunun cevabı;

“Din maskeli koalisyon üzerinden Türk Müslümanlığına itibarsızlaştırma operasyonu yapılmıştır.”

Bavulcu aktör MGK’nın kararlarını yayınlıyor. AK İhanet savunma yapıyor:

MGK kararlarını uygulamadık(!)..

Bu durum bana Padişah ile vezirin hikayesini hatırlatıyor:

Padişah bir gün vezirini çağırmış;

“Bana öyle bir şey yap ki özrün kabahatinden büyük olsun” demiş.

Aradan bir kaç gün geçmiş. Vezir ile padişah merdivenlerden yukarı çıkıyorlarmış. Vezir padişaha parmak atmış ve Padişahın gözleri fal taşı gibi açılmış. Hiddetle vezire dönmüş.

Vezir:

“-Özür dilerim padişahım, sizi Valide Sultan sandım” demiş…

Ortalık “seni valide sultan sandım” diyenden geçilmiyor da, yenen parmak acısı geçecek gibi görünmüyor.

Bu durumda kaset piyasası kızışacak demektir.

Kılçıktaroğlu ile Amerikan derin devleti anlaşır, F+CİA’ya da Y-CHP’nin bağırsakları ikram edilirse, zamanımızın Ayhan Aydan’ları ortaya çıkabilir…  Gizli hesaplar, özel kasalar,  gizli servetler ortaya saçılabilir.

Fetullah-Erdoğan kavgası bu milleti ilgilendirmiyor. Çünkü bu kavga ülke ve millet adına değil, çıkar ve güç üstünlüğü adına yapılıyor.

Fetullah, Erdoğan restleşmesinde taraf olanların tartışmasına bakıyorum da;

Bu ülkede ne kadar çok kişinin aklını KUBURA düşürdüğünü acıyarak ibretle seyrediyorum.

Kim bu Fetullah? Yetkisi ne? Hangi yasal dayanak çerçevesinde emniyet, yargı, eğitim gibi kurumları kontrol ediyor?

Türk Ordusu mensuplarına, muhalefete “CİA desteği ile” tuzak kuran, yatak odalarını dinleyen, iftira eden, sahte delil oluşturan bu şer çetesini fişlemek değil, fişleyip işlem YAPMAMAK SUÇTUR beyler ve bayanlar.

Aklınızı kuburdan alın, temizleyin, Türkiye Cumhuriyeti Baş Savcısı varsa(!), ona suç duyurusunda bulunun.

AKP;

Yetkisiz, şaibeli, misyonerlik faaliyeti içinde bulunan bir çeteyi, devlet kurumlarının içine yerleştirerek SUÇ İŞLEMİŞTİR!!.

Türkiye Cumhuriyeti Baş Savcılığı makamını işgal eden zatlar, bu vahim durum karşısında inceleme başlatmadıkları için suç işliyor.

Erboğan F-Çeteye;

“Ne istediniz de vermedim” diye savunma yapıyor…

İşte ülke bu kadar sefil bir duruma düşürüldü.

Ey Erboğan, sen hangi yetkiyle F Çeteye istediklerini verdin? Hangi yetkiyle, hangi yasaya dayanarak F Çeteye paralel devlet kurdurdun?

Asıl cevap bekleyen soru budur!!.

Bazıları kubura düşürdükleri akıllarını bulup temizleyebilirse, Erdoğan’ın kendi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu da idrak edecektir!!.

AK Parti vekili Şamil Tayyar;

“Doğru, cemaati bitirme kararı 2004 yılında alındı… Ama sonra emniyet cemaate bağlandı…”

Diyerek Erdoğan siyasetini ihbar etti.

2004 yılından beri Genelkurmay Başkanı olan zatlar MGK’lunda konu mankeni miydi acaba?

Şimdi anladınız mı ordu neden cemaat maskeli çeteye bu kadar kolay yem edildi?

Aklını kubura düşürüp, “suç işlerken işbirliği içinde olan tarafları” yasal bir iş yapmışlar gibi tartışanlara cevabımdır:

Bu kavgada yapılan açıklamalar kendini İHBAR niteliği taşımaktadır.

Ben de;

Aldığı maaşın, oturduğu koltuğun hakkını veren bir Cumhuriyet Baş Savcısı arıyorum!!..

Gören, bilen, tanıyan varsa;

Lütfen haber versin.

NOT: AKP’li vekil dershaneleri KCK’ya benzetmiş(!).. Bu demektir ki yakında F-KCK’ya af gelecek(!)…

Hadi gene iyisiniz, iyi(!)….

zahide@zahideucar.com