Naratoloji bilimi günümüzde tasvirin teknik niteliklerini genel hatlarıyla oraya koymuştur. Araştırmamızın bu bölümünde, Tasvirin tahkiye ile ilişkilerini Laurent Jenynin la description adlı çalışmasına dayanarak ortaya koymaya çalışacağız. Böylece Tanzimat dönemi Tasvirî metinlerine bir yaklaşım modeli elde etmiş olacağız.
Bir anlatı, bir roman yahut hikâye, iki tip sunum tarzından oluşur: Bir tarafta hareketlerin, olayların sunumu vardır; diğer tarafta nesnelerin, mekânın, şahısların sunumu. Birincilere tahkiye, ikincilere tasvir adını veriyoruz.
Tahkiye (narration), anlatıda hareket ve olayların takdimidir. Buna karşılık tasvir (description) nesnelerin ve şahısların takdimidir.
Tahkiye, bir zaman içinde sıralanıştır, buna karşılık tasvir, bir mekânda düzenlemedir.
Tahkiye, yapma sözcelerinden (énonce de faire) yani fiil cümlelerinden oluşur, buna karşılık tasvir olma sözcelerinden yani isim cümlelerinden oluşur.
Tahkiyede düzenlemeler, mantıkî ve anlambilimsel düzlemde yapılır, tasvirde düzenlemeler, mantıkî ve mekânsal düzlemde yapılır.
Bu ayırım basit olmakla birlikte uygulamada onları birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Bunun sebebi, çok zaman onların bir arada olmasıdır. Kolaylıkla saf bir tasvir metni bulabiliriz, ancak aynı kolaylıkla saf bir hareket ifadesi bulamayız. Soruna bu açıdan bakıldığında tasvirin edebî anlatımın asıl unsuru olduğu yargısına varılabilir. Bununla birlikte uygulamada edebî eserlerde tasvir, yardımcı bir unsur olarak ortaya çıkar ve ender hallerde tahkiyeden ve hareketten tamamen ayrılır. Uygulamada tasvir anlatıya (récit) bağlı olarak ortaya konur. Başka bir şekilde ifade edecek olursak tasvir bağımsız bir varlığa sahip olabildiği halde hareket ifadeleri tasvire bağımlıdır. Ama uygulamada, anlatılarda hareket birinci plana geçmekte tasvir ikinci planda kalmaktadır. Yani sonuç paradoksaldır. Tasvir ile hareket ifadesi arasındaki bu çatışma tasvir tarihini ve tahkiye tarihini belirleyen unsur olmuştur. Tarih boyunca art arda gelen edebî hareketler birbiriyle uyuşmayan bu iki unsuru birbirine uyumlu hale getirmeğe çalışmışlardır.
Bütün edebî akımları, dönemleri bu iki unsur karşısında aldıkları tavra göre kolaylıkla sınıflandırmak, tanımlamak mümkündür.
Şu iki cümleyi ele alalım:
Yağmurlu bir akşamdı. Konağın kapısı önünde bir araba durdu.Yağmurlu bir akşamdı. cümlesinin bir tasvir cümlesi olduğuna kolayca karar veririz. Cümle hiçbir hareket unsuru taşımamaktadır; ayrıca zihnimizde bazı nesneleri canlandırmaktadır ve sıfat kullanılmıştır. Buna karşılık ikinci cümlenin saf bir hareket cümlesi olduğunu söyleyemeyiz: Konağın kapısı önünde bir araba durdu. Cümlesi bir dekor ve bir sahne içerir. Ayrıca canlı yahut cansız bir varlığın sadece adının anılmış olması (konak, kapı araba) bir tasvir değeri taşır.
Tasvirde kullanılan kelimeler ne kadar özel (hususî / spécifique) ise kelimenin tasvir değeri o kadar yüksektir. Terim genelleştikçe tasvir değeri azalır. karga kelimesi, kuş kelimesinden daha tasvirîdir. Aynı kural hareket ifade eden fiiller için de geçerlidir: Atıştırmak, yemek fiilinden daha tasviridir. Kısaca şunu söyleyebiliriz: Hareket ifadelerindeki isim soylu kelimeler, az yahut çok tasvir değeri taşırlar. Bunun sonucu olarak, hareket ifadeleri çok zaman tasvir unsurlarını da içinde taşır.
Tahkiye ve Tasvir Arasındaki çatışma
Anlatı metinlerinde (récit) tahkiye ve tasvir, karşılıklı bağımlılık ilişkisi içindedir. Ancak bu iki unsurun uyum içinde olduğu söylenemez, tersine onlar çatışma içinde bir araya gelirler. Bu iki unsur arasındaki temel fark şudur: Tahkiyede olaylar, zaman içinde gelişir. Buna karşılık tasvir, göreceli olarak, zaman dışıdır (intemporel).
Yani tahkiye zaman içinde var olan bir şeydir, tasvir ise özünde zamanı durdurur. Tasvirde nesneler, varlıklar zamanın donmuş bir anında tespit edilir. Anlatıda olayın geçtiği yeri tasvir etmek yahut şahısları tanıtmak için olayın akışı durdurulur. Bu hal anlatının hızını, temposunu keser. Böylece tasvir tahkiyenin akışı içinde bir duraklama, ölü bir zaman yaratır. Çok uzadığında ise anlatının dramatik ilerleyişini felce uğratır. Kısaca tahkiye ilerlemeye çalışırken tasvir onu durdurmaya çalışır. Anlatı metinlerindeki tasvirlerin gelişim tarihi bundan dolayı bu dengenin araştırılması tarihi olmuştur. Her edebî akım yahut dönem bu meseleye farklı birer çözüm getirmeye çalışmıştır.
Art ardalık (successivité) ve Ansallık (instantanéité)
Tasvir de tahkiye de aslında birer taklit (imitation) biçimidir (form). Bu iki taklit biçimi arasında önemli bir uyuşmazlık vardır: Tahkiye, anlatımın ilerleme biçimidir, tahkiyede olaylar zaman içinde gelişir: Hikâyenin réferent zamanı yani göndermede bulunduğu olayın gerçek zamanı ile anlatının signes yahut texte zamanı yani metin zamanı birbirlerine paraleldir, daha doğrusu eş yapılıdır (isomorphise). Bu eş yapılılık işaretin (signes) yani metnin (texte) zaman formu ile hikâyenin (lHistoire) yani nesnenin (gönderge / réferent) zaman formu arasındadır. Buna karşılık tasvir, bir söylemin (discours) art arda gelişidir ve bizi sadece tek bir anda kavranmış olan nesnenin eş zamanlılığına gönderir. XVIII. yy. Alman filozoflarından G.E.Lessing resim ile şiir arasındaki bir karşıtlığa dikkatimizi çekmiş, resmin eş zamanlı şiirin art zamanlı birer taklit olduğunu göstermiştir. Böylece Antikiteden beri gelen bir anlayışa, şiirin resme yakın bir sanat olduğu anlayışına karşı çıkmıştır. Böylece ilk çağlardan beri sürüp gelen bir düşünce yıkılmıştır. Şiir, dolayısıyla tasvir bir art arda geliş iken resim bir anı sergiler.
Diğer taraftan tasvirin de bir zaman boyutu vardır. Bir manzara bir anda görülür fakat zamana yayılarak, adım adım, derece derece ve zaman içinde anlatılır. Ancak bu zaman, anlatılan nesneye ait bir zaman değildir, bu zaman tahkiye zamanına da ait değildir, sadece anlatma aktına ait bir zamandır. Yani sözceleme anına (temps de lénonciation) aittir.
Tasvirde bir saat kulesinin önce kaidesi, daha sonra üzerinde yükseldiği sütunlar ve nihayet kulesi tasvir edilirken kullanılan (Önce, sonra, daha sonra) gibi zaman bildiren ifadeler, konuşanın (enonciateur) konusu üzerine (discours) yaptığı açıklamalardır. Anlatıda bu noktada tahkiye zamanından söylem zamanına geçilmiştir. Bu teknikle okuyucunun üzerinde yapay olarak zamanın koparılmadığı, askıya alınmadığı izlenimi yaratılır. Yazarlar, tasvir sahnelerini tahkiyeye bağlamak için bazı teknikler kullanırlar. Bunlara tasvir motivasyonları (motivation de la description) adı verilir.