ÇAPAR KANAT
Avrupa Birliği ve ABD’nin yaptırım uygulamasını Rusya karşılıksız bırakmadı. Rusya AB ve ABD’nin kırmızı et, tavuk eti, süt ve süt ürünleri ithalatına yasak getirdi. AB çiftçi örgütleri ve ambalajlı süt ve süt ürünleri firmaları endişe içindeler.!Bu yasağın ardından Rus yetkililerin Türkiye’deki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, et ve süt ile ilgili sivil toplum kuruluşları ile görüştükleri haberlerini ajanslar haber olarak geçti. Bu görüşmelerde tavuk eti, süt ve süt ürünleri fiyatlarımızı öncelikle öğrendikleri muhakkak. Türkiye elbette ki Rusya’ya kırmızı et satamaz. Fiyatlarımız çok yüksek.
Gelelim diğer mallarımıza. Tavuk (Piliç) eti, balık, süt ve süt ürünlerine
Piliç etinde karşımızda Brezilya olacak. Pilicin hammaddesi mısır ve ağırlıklı olarak soyadır. Mazot pahalı olduğu için Türkiye mısırı ve soyayı Brezilya’dan pahalı üretiyor. Üstelik Türkiye büyük bir soya üretim açığına sahip olup yıllık 200-250 bin ton soya üretirken 1 milyon tona yakın soya ithal ediyor. Brezilya’nın Rusya’ya uzak, Türkiye’nin yakın olması nakliye maliyetleri açısından Türkiye için fırsat olarak görülebilinse de Rusya’nın büyük ithalat hacmi Brezilya’nın mesafedeki dezavantajı ortadan kaldırıcı bir fiyat sunuşuna tanık olunacaktır. Dolayısı ile Türkiye’nin Rusya’nın piliç pazarından büyük pay kapması söz konusu olamaz. Bu yüzden kısmi bir ihracat artışı olabilecektir. Kültür balığında ise ciddi bir ihracat artışı söz konusu olacaktır.
Peki Ya Süt ve Süt Ürünleri?
Dünya’da süt ve süt ürünleri ticaretinin % 90’ ı süt tozu satışı şeklinde gerçekleşmektedir. Bir bakıma süt ve süt ürünlerindeki rekabet süt tozu üzerinden yapılmaktadır. Avrupa Birliği ve ABD, Yeni Zelanda ile rekabeti ancak süt tozu üretimine yüksek teşvikler ile sürdürebilmektedir.
Yeni Zelanda ekonomisi büyük ölçüde süt ve süt ürünleri ihracatına dayalı Ülkenin toplam ihracatının neredeyse 1/3’ünü oluşturan süt ve süt ürünleri sektörü, GSYH’nın da yaklaşık %30’unu oluşturuyor. En son açıklanan verilere göre süt ve süt ürünleri fiyatları ülkede sert düşüş göstermeye devam ediyor. Örneğin, ülkedeki süt tozu fiyatları son 2 yılın en düşük seviyesine gerileyerek %11,5’lik bir düşüş göstedi. Geçtiğimiz Şubat ayında ise fiyatlarda %46’lık bir düşüş yaşanmıştı.
Rusya Pazarında AB ve ABD’nin yerini Türkiye’nin süt ve süt ürünlerinde alabilmesi ham hayaldir. Ülkemizde endüstriyel süt sektörü iç piyasada % 80’lerde kazanç sağlamaya alışkındır. Bu alışkanlığı da terk etmezler. Yakın gelecekte Rusya’ya niçin mal satamıyorsunuz denildiğinde de ‘’devlet parasal teşvik vermedi’’ şeklinde cevapları da hazır olacaktır.
Velev ki yanlışlıkla Rusya’ya yıllık 200-300 milyonluk süt ve süt ürünleri satacak olsak Türkiye’deki olmayan iç piyasa düzeni bozulur. Et ve süt Kurumu’nu sütte piyasa düzeni kurmak için kuranların ve o piyasaya nasıl müdahale edileceğini bilmeyen siyaset ve kamu bürokrasisinin Rusya Pazarının bir kurtlar sofrası olduğuna akıl-sır erdirmesi mümkün değildir.
Türkiye’deki süt tozu fabrikaları yıllık 60 bin ton ürettiği süt tozunu tarım desteklerinden parasal destek alarak ihraç edebiliyor. Süt ve süt ürünlerinde 2012 yılındaki ihracatın hemen hemen tamamı süt tozu parasal destekleri ile yapılabilmiştir. Devletin yaklaşık 60 milyon TL’ yardımına karşılık olarak yaklaşık 224 milyonluk ihracat yapılabilmiştir. Yani bir bakıma %25 devlet desteği gerçekleşmiştir. Bu konularda çok yazdığımız için işin ayrıntılarını tekrarlamak istemiyorum.
Sözün kısası piliçte Brezilya, süt ürünlerinde Yeni Zelanda’nın eli armut toplamıyor.!
Kaldı ki Rusya’nın AB ve ABD’nin süt ve süt ürünlerine yasak freni Dünya’da arz sorununu da oluşturabilir. 2008 yılında süt tozundaki melaminden bebek ölümleri meydana gelince Çin’in üç-beş aylığına süt tozu ithalatına ithal frenini üç-beş ay sürdürünce Dünya’da arz, ihracat fazlası geldiği ve o arz fazlasının fiyatları nasıl düşürerek ülkemiz piyasasını da derinden etkilediği hatırlardadır. Dimyata Pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım. Kısaca hatırlatmak gerekirse Çin, 2008 yılında süt tozuna ithal yasağı getirince süt tozu fiyatları düştü. Türkiye de 2008 yılında (halen de) süt tozu ithalatında % 140 gümrük vergisi olmasına rağmen AB’nin dampingli süt tozları Türkiye’ye girerek çiğ süt sektörünü vurmuştu. 2008 haziran ayında 55-60 kuruş olan çiğ süt fiyatları temmuz ayında 39 kuruşa inmesi ile 1 milyon süt ineği kasaba gitti. Ayrıca bir konuda da çiğ süt üretim sektöründeki sivil toplum kuruluşlarının dikkatini çekmek istiyorum: Ekonomi Bakanlığı’nın Rusya’ya ve diğer ülkelere süt ve süt ürünleri ihracatına vereceği Dahilde İşleme Rejimi Çerçevesindeki (DİR) belgesine mahsuben ilgili firmaların yapacakları süt tozu, süt konsantresi ithalatlarının iç piyasadan çiğ süt satın alımlarını durdurmalarına fırsat verilmemelidir.
Yukarıda Brezilya, Yeni Zelanda’nın eli armut toplamıyor demiştik. Aynı durum AB ve ABD için de söz konusudur. 2008 yılında gerçekleşen olayları kısaca hatırlatmıştık.!
ABD ve AB için gıda, bilhassa et, süt ve süt ürünleri stratejik bir üründür. Türkiye’deki gıda, tarım ve hayvancılık bürokrasisi için ise ancak laf olarak ifade edilen üründür.