MEKİN ŞAHİN
Parti programı adına bir kaç söz.
65 yaş üstü, Farklı inançlar, farklı etnik yapılar, kadınlar, gençler, engelliler, dezavantajlı çocuklar; genel anlamda insan yaşam sürecinin evrelerindeki tanımlardır. Değişik evrelerde olsalar da sorunları, özlemleri, sevinçleri, arzuları, sorunlarının çözümü ortaktır!
Kaba başlıklar altında barınma, korunma, geleceğe nesline aktarma kültürünü; devleti yönetenler tarafından, kurumların ana eksenine taşınması gerekmektedir.
Her şey sorunsuz ve kesintisiz devam etmeli. Üretimde, sosyal yaşamda, hukukta, adaletin uygulamasında, özgürce insanlaşmasında; bugün ve yarın kaygı duymamalı. Türkiye son 44 yıl bu kaygıdan kurtulmadı.
Yarını değil bugünü konusunda nelerle karşılaşacağını görmüyor, bilmiyor, çaresizce yoksulluğunda debelenip duruyor. Sorunların ana temeli üretimdir. Üretim kuruluş sürecindeki özünden koparılarak, dünyayı yönetenlerin isteklerine göre davranan işbirlikçilerin keyfiyetine göre yapılıyor.
Üretimin iki gücü var. Sermaye ve Emek. Sermaye üretim aracına sahip olan güçleri, Emek üretim aracında üretim yapan güçleri ifade eder.
İki gücün oluşturduğu üretim sürecinde kurulan (pazarlama ve tüketim) malın dağıtımı, paylaşımı, bölüşümü ve tüketimiyle birlikte; sağlıklı biçimde eğitim ve öğretim ilişkilerin bütünü; insanın tekil ya da sınıfsal konumunu belirler.
Sorun ve çözümler bu ilişki aşamasında ortaya çıkar. Çözümü milli gelirin artırılması ve eşit paylaşımını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesidir.
Milli gelirin artırılması içi üretimin yeniden koordine edilerek kamu sektörü, devlet sektörü ve özel sektörle güçlü üretimlerle ürün desenlerinin çeşitlenmesi gerekir. Kurulan sistemin korunmasını sadece yasa ve kurumlara bırakmayan, halkın denetimini güçlendiren örgütlü toplum güçlenerek yaygınlaştırılmalı.
Üretimin yeniden koordinesi için ilk adım kamu sektörünün doğuracak kırsal değişim projesidir!
Kamu sektörü tarımla başlayarak, gıda ve tekstil sanayiinde entegre tesisleşmeyle iç ve dış pazara planlı üretimle; sistemin içine sokulmalı. Devlet sektörü, özel sektörün ve kamu sektörünün olmadığı alanlarda üretimin baş aktörü ve yön vericisi olmalı.
Özel sektör kendi gücünü ve üretim alanını yapacağı yatırmalarla kendi belirleyerek; ülkedeki üretimin bir parçası olmalıdır. Sonuç: Üretim eksiksiz ve ülke halkını ihtiyacını karşılayacak ürün çeşitleriyle, alım gücü yükselen yurttaşın döngüyü devam ettireceği tüketimiyle yeni ve insanca yaşam ilişkileri doğacaktır. Şunu unutmamalıyız! Ülkede yaşanan her şeyin nedeni üretimin eksensiz yol almasıdır.
Öne çıkarılan (etnik ve inanç farkı) insanların bilinçli tercihi değildir. Aile, çevre ve ülke eğitim ve ahlakıyla öne çıkarılan farklılıktır. Açlık, yoksulluk, işsizlik, alım gücünün düşüklüğü, çaresizlik; insanların inanç ve etnik kimlikleri tarafından yaratılmadı.
Devletin yönetim biçimi ve üretim ilişkilerinden kaynaklı sonuçlardır. Aç, yoksul, işsiz olanlar kimliği ayrı olan her kesimi kapsamaktadır. Farklı inanç ve etnik kimliğe saygı duyulmalı, bu temeldeki arz ve talepleri görülmeli, duyulmalı ve çözülmeli.
Ancak insanca yaşama koşulanlarını yaratmak, bu temeldeki sorunlarını çözmek özel değil toplumsal hedefi olan çözümlerden geçer.
Üretimin yeniden inşa edilmesi, demokratik devlet yönetiminin kurulması ve her ikisinin demokratik anayasayla korunması sorunu çözecektir.
Demokratik yönetimlerde yaşayan halk, hak ve görevini bilir. Çünkü örgütlüdür. İnsanca yaşamasına düşecek tehlike karşısında örgütlü gücüyle karşı durur ve izin vermez. Örnekler üzerinden gidecek olursak milyonlarca çalışan asgari geçim endeksinin altında üretime katılıyor. Bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırı altıda verilen ücreti direnmeden, karşı durmadan kabulleniyor.
Ama Metal işçileri direnerek, greve giderek, cumhurbaşkanının grevi erteleme kararına rağmen greve devam ederek, iş verenlerden istedikleri ücreti aldılar.
Asgari ücreti kabul edenler direnemez çünkü örgütlü güçleri yok. Ülkenin neresinde yaşarsa yaşasın, mesleki durumu ne olursa olsun ister çalışan ister emekli güçlü iradesi olan örgütler yaratmalılar. İster geri kalmış varoluşlarda ister köyde ister kıyılarda yaşasın hak aramasını bilmeli, sorununu bir başkasının çözmesini beklememeli. CHP misyonu bu noktada başlar. Doğru çözüm, doğru ağızda doğru çözümlerle halka önderlik ederek örgütlü güce dönüşmesini sağlamalı (Çok geniş değerlendirme ve çözüm yöntemleri var. İstenirse, gerekenler yapılır.)
STK’lar 12 Eylül darbesiyle sıradanlaştırıldı. Kendi özlük ve ekonomik durmalarını korumaktan ve savunmaktan acizler.
Çoğu gücün bir parçası olacak ilişkiler içindeler. 12 Eylül darbesinin yasakladığı evrensel ilkelere sahiplenme ve örgütlenme önündeki engeller kaldırılarak; ülke sorunlarına en duyarlı örgüt olmalarına fırsat yaratılmalı. Direnme ve hak arama alışkanlığı kazandırılmalı.
Bu amaçla sivil toplum kuruluşlarıyla çalıştaylar yapılarak, özel görüşmelerle bilgi alış verişi yapılarak STK’lar mücadelenin içine çekilmeli.
Adana tarım ve sanayi kenti. Yer üstü ve yer altı kaynakları çok çeşitli ve genç insan kaynağı oranı yüksek bir kent. Denizleri, ırmakları, nehirleri, meraları, Ormanları, madenleri, enerji kaynakları ve oldukça geniş tarım alanı, Türkiye ve dünyaya kolayca ulaşacağı deniz, kara ve hava yoları olan kent. Türkiye’nin mini karikatürü ve dünyanın ‘’en büyük köyü’’.
Tarihi geçmişi çağlar ötesine gider. Spor Turizmi başta olmak üzere her tür turizme açılabilecek kent.
Tek sorun kentin bu özelliğine rağmen, geleceğe dair öngörüsü olmayan ve günü düşünen yöneticiler tarafından yönetilmesidir.
Çözümü nitelikli yöneticilerle ve Türkiye geneline kurgulanan çözüm projelerinin yaratılarak, Adana’da uygulamaya geçilmesidir.
Kısaca Kırsal dönüşüm projesiyle ilçelerden kent merkezine göç engellenmeli.
Tarım üretim ve satış kooperatifleri kurularak; tarım, hayvancılık, balıkçılık ve bunlara bağlı entegre sanayi tesisleri kurulmalı.
Bu amaçla Çukobirlik aktif hale getirilmeli. Madenlerin işletilmesi ve üretime açılması sağlayan devlet kurumlarıyla yerinde madenlerin çıkarılarak mamul hale getirilmesi sağlanmalı.
Şehir merkezi başta olmak üzere, merkez ile kazalar arası, Adana iliyle diğer il ve ticari ihtiyaç bölgeleri arası ulaşım en üst seviyeye çıkarılmalı.
Özel sektöre cazip gelecek her yöntemin önü açılarak tarım ve sanayi güçlendirmeli.
Çukurova üniversitesi araştıran ve tarım ve sanayiye katkı koyacak teknoloji, ürün deseni ve üst düzey bilgiye sahip teknokrat yetiştirmeli.
Bu yatırım ve çözüm projelerini yerel yönetimlerin sosyal devlet anlayışıyla bütünleştiren hizmetleri kesintisiz sürdürülmeli.