Düşünce ve duygularımızın, başkalarına söz ya da yazıyla bildirilmesine anlatım diyoruz.
Her dilin olduğu gibi, Türkçemizin de onu kullananlarca bilinmesi ve uyulması gereken anlatım kuralları vardır.
Bunları:
– Sözcüklerin yapı, anlam ve sesleriyle ilgili kurallar,
– Cümlelerin yapı, anlam, yargı ve öğeleriyle ilgili kurallar olarak iki başlık altında toplayabiliriz.
Burada ele alacağımız bu kuralları bilmezsek, daha da önemlisi bunları uygulamazsak, insanlarla kuracağımız iletişimde birtakım aksamalar, birtakım yanlış anlamalar ortaya çıkacaktır. Biz bunlara anlatım bozuklukları diyoruz. Bu ünitede; dilimizi kullanırken sık sık karşılaştığımız sözcük yanlışlarını, bunların nedenlerini ve bunları en aza indirmenin yollarını ve yöntemlerini ele alacağız.
Anlatımın Aşamaları
Türk diline uzun yıllar emek veren Ömer Asım AKSOYa göre anlatım, özelliğine ve niteliğine göre üç aşama gösterir: Doğru anlatım, iyi anlatım, güzel anlatım.
Doğru anlatım, yalnızca dil kurallarına uygun olan anlatımdır. Kullanılan dilin, mantığa uygunluğu yanında, dilbilgisi kurallarına uygun olması doğru anlatım için gerekli ve yeterlidir.
İyi anlatım, doğru anlatımla, güzel anlatım arasında her ikisinden de çeşitli özellikler taşıyan anlatımdır. Bir konu, doğru olarak çeşitli biçimlerde anlatılabilir. İyi anlatım bu biçimlerin en uygunu, en çok beğenilenidir. İyi anlatımda dil, öylesine sağlam, öyle derli topludur ki okuyanlar ya da dinleyenler, konu bundan daha uygun biçimde anlatılamaz diye düşünürler. İyi anlatmak, doğru anlatmaktan çok çaba ister. İyi anlatmak için araştırma yapmak, okumak, inceleme yapmak gerekir.
Güzel anlatım, edebiyatçıların, sanatçıların yarattıkları sanat eserlerindeki anlatımdır. Bunlar, doğru ve iyi oluşlarının yanında orijinal buluşlar, zengin hayaller ve derin duygularla süslü anlatımlardır. Güzel anlatım elbette ki bir yetenek işidir. Ancak anlatım, hele hele doğru anlatım, belli bir eğitim görmüş herkesin başarabileceği hatta başarmak zorunda olduğu bir konudur. Yazan ya da konuşan herkes anadilini iyi bilmeli, düşüncelerini ve duygularını iyi ve doğru anlatmalıdır.
Ne var ki, iyi ve doğru anlatım bugün her aydın için sıradan bir özellik olması gerekirken, bunun tam tersine doğru düzgün konuşan ve yazan, hele hele iyi konuşan ve yazan kişiler toplumumuzda, parmakla gösterilecek kadar azdır. Basından, özel ve resmi televizyonlara, radyolara; sade vatandaştan üniversiteli aydınlara kadar, uzanan kurum ve kişiler, sözlü ve yazılı anlatım konusunda sayısız yanlışlar yapmaktadırlar. Bunların örneklerini günlük hayatta sık sık görüyoruz: Fransız polisi Türk çocuğu öldürdü. Büyük tirajlı bir gazetede çıkan bu haberde ölen kim, öldüren kimdir, açıkça anlaşılmıyor.
Bir başka örnek: Yunanistana ait Edirne yakınlarındaki köylerde çıkan orman yangınında çok sayıda hayvanın telef olduğu bildiriliyor. Bu haberde ise, Edirnenin, Yunanistana ait olduğu gibi yanlış bir anlam ortaya çıkıyor.