“Şüphesiz, bu hizmetin aslan payı N. Hikmetindir. Çünkü, yalnızca şiirleriyle değil, hikayeleri, oyunları ve eleştirileriyle de toplumcu edebiyatın yerleşmesi için en büyük çabayı o göstermiştir. Bir yandan eserleriyle yeni edebiyatın temellerini atarken, öbür yandan eleştirileriyle eski edebiyatın yıkılmasına çalışmıştır. Resimli Ayda hem devrimci (inkilapçı) şiirler yayımlamış, hem toplumcu yazarları (örneğin Barbusseü, Mayakovskiyi, Gorkiyi, İlhami Bekiri, Sabahattin Aliyi) tanıtmış, hem de “Putları Yıkıyoruz” başlığı altında burjuva şairlerini (örneğin Abdülhak Hamiti, Mehmet Emini) kıyasıya eleştirmiş, bu yüzden Yakup Kadri, Hamsullah suphi, Peyami Safa, Yusuf Ziya gibi eskicilerle tartışmak zorunda kalmıştır.”
Nazım Hikmet şiiri 1930lu yıllarda birçok genç ozanı etkisine alır. Ama günümüzde, içlerinde yalnızca İlhami Bekir Tezle Hasan İzzettin Dinamonun kaldığı bu genç ozanlar toplumcu çizgide kendilerine özgü bir şiiri geliştiremezler. Asıl bağlantı 1940larda kurulur. Yanlış bir deyimlemeyle “1940 Kuşağı” adıyla anılan ozanlar, Rıfat Ilgaz, Cahit Irgat, A.Kadir, Enver Gökçe, Ömer Faruk Toprak, Arif Damar, Ahmed Arif, Attila İlhan, Şükran Kurdakul gibi adlar toplumcu şiiri geliştirirler. Ama burada doğrudan toplumcu akıma bağlanmamakla birlikte, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ceyhun Atuf Kansu gibi ozanları da toplumcu şiir çizgisinde düşünmek gerekmektedir.
Ayrıca bir seferberlik olarak, şiirleri Nazım Hikmetle hemen aynı yıllarda yayımlanan Ercüment Behzat Lavın serbest şiire katkısı üzerinde de durulmalıdır. İlk şiiri Serveti fünun-Uyanışta yayımlanan (1926) Ercüment Behzat, doğrudan serbest şiirle başlamıştır. Gelecekçilikle (futurisme) başlayıp dadacılıktan geçerek gerçeküstücülüğe ulaşan yeni akımların etkisindedir şiiri. Belli bir ideolojiye dayanmadığı için Nazım Hikmetin şiiriyle çakışmaz. Kimi şiirlerindeki toplumsal öz, toplumcu dünya görüşünden değil başkaldırısından, yerleşik değerleri hiçlemesinden kaynaklanır. Bu nedenle, Nazım Hikmet şiirinin yanında serbest şiiri geliştirir, yeni olanaklara açar, ama izleyici bulamaz. Aynı dönemde, dadacı olduğunu söyleyen Mümtaz Zeki Taşkın ise hiç iz bırakmaz.
1940lara gelindiğinde, biçim açısından serbest şiirin utkusu tamdır. Heceyi, hemen hemen yalnızca Behçet Kemal Çağlar sürdürmekte; Ahmet Kutsi Tecer, Ülkü dergisi çevresinde halk şiiri geleneğinin yaygınlaşmasına çalışmaktadır. Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Cahit Külebi gibi değişik çizgilerdeki ozanlar da serbest şiirler yazmaktadırlar. Nazım Hikmet ise hapistedir, susturulmuştur (1938). Sonradan Birinci Yeni olarak adlandırılacak Garip devinimi bu ortamda doğar.