ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR
İçimizden sessiz bir şekilde ayrılıp gidenlerin ardından bakakalırız. Büyük bir yokluk hissini henüz içimizde yaşarken, insanoğlunun bitmek bilmez ihtirasının şahidi oluruz. İnsanoğlu sanki yok oluşa meydan okurcasına bir anda ne yaşayabilirsem o kardan anlayışının esiri oluverir. Sanki bugün uğurlanan faninin yerinde hiç olmayacakmış gibi bir ruh ortamında kendisini bulur. Aslında bu kaçış bile insanoğlunun ne kadar çaresiz olduğunun delilidir.
Yaşamak! Aslında adı konulmamış korku cehennemini cennete çevirebilme uğraşıdır. Yalnız bir farkla Bir kısım insanlar bu cennet olayını dünyada ararken, bir kısım insanlarda cennetin ancak yaratanın emir ve yasaklarının sonucu oluşacağı kanaati ağır basar. Acaba dünyada oluşturulan cennetlerin sonu ne olmuştur? Yâda cennetlerde yaşayanlar daim olmuşlar mıdır? Bu sorularla boğuşup dururken tarihi bir zaman içerisinde hiçbir zenginin yâda kendisini dünya cennetinde sananların hiç birinin dünyada direk olarak kalmadıkları görülür.
Dünyaya insanların geliş amaçları nedir? Gerçektende kendi zevki sefalarını sürdürmek için mi gelmişlerdir? Ama insan denilen canlının çok farklı özellikleri olduğu görülür. Mesela çok akıllıdır ve doğruyu yanlışı ayırt edebilir. Kendini dünyaya direk edecek çareyi bir bulsa herhalde hiç kimseye eyvallah etmez. Ama çok çaresizdir. Sonuçta aklını kullandığı anda görür kü dünyaya gelen her canlının bir gayesi vardır. Bu dünyada kendine düşen görevleri yerine getirmekle mükelleftir. Bu dünya bir imtihan dünyasıdır ve bu imtihan davranışlar üzerinden ve Allahın belirlediği kurallar çerçevesinde devam etmektedir. Eğer bu kurallar çerçevesinde insanlar yaşarsa hem dünyada mutluluğu yakalarlar hem de ahirette gerçek huzur ve mutluluğu yaşarlar. Dünyada aslında kötü olmak çok kolaydır. Fitne, fesat, insanlara gaz vererek birbirine düşürmek, yalan söylemek ve birden uzaklardan bakarak sadist duygularla kendinizi tatmin etmek mümkündür. Ama birbirine düşürdüğünüz insanların acıları, bedduaları acaba sizi rahat bırakacak mıdır? Hemi böyle bir hastalıklı ruh hali ile dünyada bile bu kişilerin cenneti elde etmeleri mümkün değildir.
Bu gün dünyamızda bu tür insanlar gittikçe çoğalmaktadır. Çünkü bu kişiler başkalarının mutluluk ve başarılarını çekemeyen onların mutsuzluklarından zevk alan hastalıklı bir bünyeye sahiptirler.
Paylaşmak, bu dünyadan göçüp giden faninin başına gelenin bir gün mutlaka bizimde başımıza geleceğini bilmek bu dünyada bizim pek çok problemlerimizi çözdüğü gibi bizim gelecek yaşamda daha mutlu bir hayat yaşamamıza da sebep olur.
İnanın hiçbir yere kaçamayız! İnanın bizim yapabileceğimiz kötülükler ve fitnelikler bizlere hiçbir şey kazandırmaz. Başkasını çekememek, onlara buğuz etmek veya onların ayağını kaydırmaya çalışmak devamlı bir suretle bizim psikolojimizi devamlı bozacaktır.
Çünkü Allah insanların gönlüne göre veriri.””kendine yapılmasını istemediğini kesinlikle başkasına yapma ki””seninde başına gelmesin.
Güneşin dünyayı aydınlattığı gibi aydınlatmak istiyorsanız, insanlara gülümseyiniz. Kendinizi gelecekte mutlu etmek istiyorsanız, Mutlaka dünyada Yaratanın emir ve yasaklarına göre yaşayınız.