İBRAHİM FAİK BAYAV
Rum Suresi’ni okuyordum. Sure’nin 20’nci ayetinde takılıp kaldım. Bir kaç tefsire, nasıl anlam verilmiş diye baktığımda Hamdi Yazır’ın ”Bu ayet çok düşünülecek bir ayettir” uyarısıyla karşılaştım. Bu ayeti düşünmek, zihinde, Türkiye’nin hocalarınca verilen anlama uymayan bir anlam oluşturursa ne olacak?
Rum Suresi’nin 20’nci ayeti şu: ”Ve min âyâtihi en halakaküm min türâbin sümme izâ entüm beşerun tenteşiruun” Yani, sizi topraktan yaratması onun varlığının -tek ve benzersiz ilah olduğunun- delillerindendir. Sonra, zamanı geldiğinde ‘beşer’ vasfını alır, intişar edersiniz.
Ayet metninin Türkçe karşılığı böyle. Mealciler, ayetin anlattığına göre değil de anladıklarına göre Türkçe karşılık vermişler ve kitaplaştırmışlar.
Şu sorulur: ”En halakaküm” (Sizi yaratması…) ifadesi hangi zamanı işaret ediyor?..
Cevap: 19’ncu ayette ‘ölü’ ve ‘diri’ misallerinin oluşması sonrasındaki zamanı işaret ediyor. Yani, hitap edilenlerin öldükten ve toprağa gömldükten sonraki bir zamanı.
Rum Suresi ayet 19 şu: ”Yuhricü‘l-hayye min el-meyyit; ve yuhricü‘l-meyyite min el-hayyi. Ve yuhyî el-arza bade’l-mevtihâ” Yani, cansızlıktan canlılığı-hayatı çıkarar; canlılıktan-hayattan cansızlığı sakinliği var eder. Ve yeryüzü, sakinleşmesinden sonra tekrar ihya edilir, hayatlandırılır.
‘Meyyit’ sözcüğü, sakinliğe, hareketsizliğe verilen addır. Bu sözcük, meal ve tefsirlerin ‘ölü’ diye belirttiği mutlak ölü demek değildir.
Her canlı varlık, otururken, yürürken, çalışırken ‘hayy’ olduğunu belli eder. Uyku safhasında ise meyyittir. Yani hayatlı olduğu halde hayatsız görünür; ölü gibidir. Hayatını kaybetmiş, cenaze olmuş bedene hocaların ‘meyyit’ demesi, onun bir zaman sonra dirileceği, hayat kazanacağı inancıyladır.
Bir ülkede, bir şehirde veya bir karyede gelişmeler gözleniyorsa, o ülkenin, o şehrin veya o karyenin canlılığından bahsedilir. Orası HAYYdır. Aksi durumda, zikredilen yerler ‘ölü’ sıfatıyla anılacaktır.
Ayette arzın ‘mevt’ olması, onun kış sebebiyle uykuya geçmiş olması demektir. Bahar geldiğinde arz (yeryüzü, toprak) harekete geçecek, içinde sakladığı toğumları patlatıp, yerüstüne çıkaracaktır. Yani yeryüzü hayy olacaktır.
Ayette, insanların meyyit olduktan sonra hayy duruma gelecekleri belirtiliyor.
Üstteki tanımlamadan, meyyit ve hayy sözcüklerini, gece olunca belde halkının hanelerine çekilmelerini, güneş doğduğunda hanelerinden çıkıp faaliyete başlamalarını anlayabiliriz. Fakat, ”topraktan yaratılmanız” ifadesini düşünmeye başladığımızda, yaşamı bitmiş ve toprağa gömülmüş bedenin, tekrardan hayat bulacağı anlamını çıkarırız. Yani denmiş oluyor ki; yaşamınız bitti. Öldünüz. Kazılan toprağa gömüldünüz. Lakin, zamanı geldiğinde yaşam kazanırsınız, yeni bir beşer şeklinde hayy olur toprak üstüne çıkarılırsınız.
”Ve kezâlike tuhracûn” Siz de böyle çıkarılırsınız, ifadesi, öldüklerinde toprağa gömülen Mekke halkı için ve ölüleri toprağa gömülen tüm toplumlar için uygun ‘benzetme’ ifadesidir.
Hindistan’da ve Tibet’te ölenler, bedenleri yakılıp Ganj Nehri’ne dökülenler için, arzın hayatlanması misali yerine, nehir içinin ve deniz derinliğinin hayatlanması misali verilebilir.
İntişâr fiili, ortaya çıkarılan varlıkların zaman ilerledikçe her yöne genişleyerek alan kapladığını anlatır. Bir tohumun önce fidan olması, o fidanın hem toprak altında hem toprak üstünde genişleyip ağaç olması gibi.
Rum Suresi’nin 20’nci ayetindeki ”sümme izâ entüm beşerun tenteşiruun” kelimesini Hamdi Yazır’ın uyarısıyla düşünen kişi, ölüden dirinin nasıl çıkarıldığını anlayamadıysa, bir daha hiç anlayamaz.