Giriş
İnsanoğlunun çok süratli bir şekilde artan ihtiyaçlarına cevap veren sosyal ve endüstriyel gelişmeler, beraberinde bazı problemleri de getirmişlerdir. Bunların içinde çevre kirlenmesi, kamuoyunu en çok etkileyen konu olmuştur. Başlangıçta hızlı şehirleşme ve endüsriyel gelişmelerin sebep olduğu yerel problemler olarak değerlendirilen çevre sorunu, günümüzde akarsu, göl ve denizlerde atıkların oluşturduğu kirlenme, egzoz gazlarının yol açtığı atmosfer kirlenmesi ve asit yağmurları, toprak erozyonu, tarımsal ilaçların toprak ve yeraltı sularını etkilemesi, tabiatın tahrip edilmesi sonucu ortaya çıkan iklim değişiklikleri gibi tüm dünyaya malolmuş ekolojik problemler olarak görülmektedir.
Gelişen teknoloji ve nüfusla birlikte artan enerji ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmadığı takdirde dünyamızı daha yaşanılır bir hale getirmek ve gelecek nesillere daha güzel yarınlar bırakabilmek her geçen gün daha da güçleşecektir. İşte bu noktada doğanın kendi içinde bulunan, atıkları yok ederek enerji üretme imkanı devreye girerek bizi yarınlarımız için ümitlendirmektedir. “Geleceğin yakıtı” olarak da adlandırılan bu enerji kaynağı biyogazdır.
1.Biyogaz Nedir?
Organik maddeler oksijen yokluğunda ayrıştığında -anaerobik oluşum olarak adlandırılan işlem- hacimce %40-70 ¤¤¤¤n (CH4), %30-60 karbon dioksit (CO2), %1-5 diğer gazlar [%0-1 hidrojen (H2), %0-3 hidrojen sülfür (H2S)] içeren bir gaz oluşur. Bazen bu ayrışım doğal olarak bataklık etraflarında gerçekleşir ve oluşan gaza “bataklık gazı” denir. Diğer durumlarda atıksu arıtma tesislerinde lağım ayrıştırılırken oluşan gaza “sindirici gaz” denir. Son olarak, katı atıkların depolandığı arazi doldurulan yerlerde atıkların oluşturduğu gaza “arazi doldurma gazı” denir. Müşterek olarak, bu gaz karışımları biyogaz olarak bilinir.
Renksiz, kokusuz, yanıcı olan biyogaz için kullanılan diğer ifadeler lağım gazı, sulu çamur gazı, maden gazı, aptal ateşi, inek pisliği gazı, biyoenerji, ve “geleceğin yakıtı”dır. Yemek pişirmek ve aydınlanmak için dört kişilik bir aile günde 4248litre biyogaz tüketir, bu da ailenin gecelik çöpü ve üç ineğin pisliğinin toplamından rahatlıkla üretilecek miktarda biyogaz demektir. Eğer gübre, mutfak atığı, bahçe atığı, malt artığı, posa artığı, market atığı, mezbaha atığı, yağlar ve diğer yerli-organik substratlar anaerobik olarak işlemden geçirilirse, mesela serbest oksijensiz olarak, biyogaz üretilir.
Farklı çeşitlerden mikroorganizmalar anaerobik koşullar altında organik substratların karbonlarını ¤¤¤¤bolize ederler. Bu işlem -sindirim veya anaerobik fermantasyon- bir besin zincirini takip eder.Mesela, eğer gübre bu şekilde işlemden geçirilirse, sindirilmiş gübre taze gübreye göre çok daha az kokuyla son ürün olarak elde edilir. Buna ek olarak, bu sindirilmiş gübre nötr pH-derecesine sahiptir ve bitkilere uygulandığındaki yakıcı etkisi ortadan kalkmıştır. Sindirimden sonra azot genellikle organik bağını yitirmiş olur ve amonyak (NH4) formunda bulunur. Bundan dolayı, bitki tarafından direk olarak özümsenebilir. Bu şekilde çiftçi, gübreleştirmenin basit ve ucuz bir yolunu elde eder. Pahalı mineral gübrelerden vazgeçebilir.
Üretilen biyogazın miktarı başlangıçtaki organik maddenin sadece miktarına değil kalitesine göre de değişir.
2.CH4 Mikrobiyolojisi veya Biyo-¤¤¤¤nogenesis
Anaerobik sindirim veya ¤¤¤¤n-üreten biyoçevrim, selülozik ve diğer kimyasal olarak işlenmemiş organik artıklardaki mikrobiyal eylemin nıhai sonucu olarak hem yakıt(biyogaz), hem de organik gübre(sulu çamur) oluşturur. Bu substratlar çeşitlilik gösteren bakterileri içeren bir seri derecelendirilmiş adımlarla elde edilir. İlk adımda, karmaşık polimerik organik substratlar -proteinler,karbonhidratlar ve yağlar- ¤¤¤¤nojenik bakteriler tarafından bütrat, propiyonat, laktat ve alkol gibi aslında ¤¤¤¤nojenik olmayan substratlara çevrilirler. Aketojenik bakterileri içeren ikinci adım esnasında, hala kalanların belirlendiği bir bileşim ve özdeşlik, bu bileşikler ¤¤¤¤nojenik substratlara çevrilirler, örneğin aketat, nötral veya çok az alkali ortamda çoğalan zorunlu anaerobik ¤¤¤¤n bakterileri tarafından CH4 ve CO2 ‘ye çevrilmiş H2 ve C1 bileşikleri.
Yine, anaerobik sindirim işleminin her iki açıdan da -sıvılaştırma ve gazlaştırma- dengelenmesi önemlidir. Eğer ¤¤¤¤n bakterileri yoksa, sindirim işlemi sadece malzemeyi sıvılaştırma işleminde başarıya ulaşabilir ve malzemeyi orijinal malzemeden daha çirkin hale getirebilir. Diğer taraftan, eğer sıvılaştırma gazlaştırmadan daha hızlı bir oranda gerçekleşirse, asitlerin bileşke birikimi ¤¤¤¤n bakterilerini ve de biyoçevrim işlemini engelleyebilir.
3.Biyogaz Neslinin Gelişimi
Son yıllarda biyogaz sistemleri dağıtılmış kırsal alan gelişimine verdikleri ümitle kayda değer bir ilgi çekmişlerdir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ve bir kısım uluslararası organizasyon sıralanan çeşitli amaçlara göre biyogaz sistemlerine ilgi göstermişlerdir: yenilenebilir bir enerji kaynağı, biyogübre, atık geri dönüşümü, kırsal kesimdeki gelişim, halk sağlığı ve hijyeni, kirlilik kontrolü, çevresel yönetim, uygun teknoloji ve teknik iş birliği. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Unesco ve Uluslararası Hücre Araştırma Organizasyonu tarafından ortaklaşa olarak sponsor olunan UNEP/Unesco/ICRO mikrobiyoloji programının içeriği dahilinde bir kısım çalışma merkezleri Yogyakarta, Manila, Mexico City, Singapur ve Bangkok’ta halihazırda kurulmuş durumda. Bu düşük maliyeti onaylanmış, atık-üretmeyen teknoloji, çevreyi kontrol etmek; yakıt, yiyecek ve gübrenin yerine konacak kaynakların aranmasını iyileştirmek için giderek daha çok yerleştirilmek üzere bu merkezlerde çalışmalar sürdürülüyor.
Mikrobiyal aktiviteden tarımsal, endüstriyel ve evsel atıkları işlemek üzere yararlanma yarım yüzyıldır yaygın bir uygulamaya sahiptir. Aerobik, aktif çamur yöntemi ve anaerobik veya ¤¤¤¤n fermantasyon yöntemini içeren işleyişten sonrası basittir, teknik bilgi veya bileşenini gerektirmez, küçük ailelere veya kasaba-ölçekli sindirime uygundur ve atığı değerli bir kaynak yerine koyan tek işlemdir. Gelişen ülkeler açısından büyük önem içeren ¤¤¤¤n kullanımı son zamanlara kadar kamunun duyduğu antipati veya diğer ucuz enerji kaynaklarının mevcut olması nedeniyle yasaktı. Ancak günümüzde biyogaz teknolojisi hakkı sayılır sayıda ülkenin ve şirketin ilgisine yön verecek derecede yeterli ve önemli bir enerji üretim şekli haline gelmiştir.
4.Biyogaz Tesislerinin Yapısı
Biyogaz tesisleri genel yapı olarak genelde aynı olmasına rağmen büyüklük olarak çok çeşitlilik göstermektedir. Bunun altındaki neden de biyogaz teknolojisinin özünde bakteri boyutunda işlemlerin olmasıdır. Dolayısıyla bir çiftlik ölçekli bir tesisle, 100,000 nüfuslu bir şehre enerji sağlayan tesisin yapısı birbirine çok benzemektedir. Tesislerde bakteriler için uygun ortam ve malzeme sağlanıp işlem sonucu oluşan ürünler düzenlenir.
4.1.Kristianstad Biyogaz Tesisi
4.1.1.Projenin arka planı
1995 sonbaharında Kristianstad Şehir Konseyi evsel atıkların ayrıştırılmasını içeren bir atık geri dönüşüm sistemini kurmayı kararlaştırdı. Proje 1996 Aralık’ında başladığında Kristianstad biyogaz tesisi resmi olarak açılmıştı. Tesis; endüstriyel, tarımsal ve tüm organik evsel atıkların, çevresel olarak sorumluluk taşıyan bir anlayışla işlemden geçirilmesini hedefleyen belediye, çiftçiler, sanayi ve müşterilerin ortak çalışmasının sonucudur.
Şekilde İsveç’in en büyük biyogaz tesisi görülmektedir
Tesis, belediyeye ait yerel bir atık şirketine, Kristianstads Renhållnings AB, ait olup işletilmektedir. Biyogaz tesisi, kapanmış bir şeker pancarı fabrikasının sınırları içinde inşa edilmiştir. Eski şeker atıksuyu işleme tesisinden kalan tanklar sindirim ve depolama tankları olarak kullanılmaktadır. Bu eski endüstriyel tesislerden kalma binaların kullanılması uygundu çünkü elverişli bir yer sunuyordu. Bundan başka, bir geri dönüşüm tesisinin eldeki yapıları yeniden kullanması uygundur.
Danimarkalı Krüger A/S şirketi işlem dizaynı, mühendisliği ve makine sağlanmasından sorumludur. Kristianstad vatandaşları organik ev atıklarını her ikinci haftada toplanan kağıt torbalara ayrıştırıyorlar. Şehirde yaklaşık 100,000 sakin ikamet ediyor ve şu an ayrıştırılan organik materyalin yaklaşık olarak %100’ü Karpalund biyogaz tesisine gidiyor. İnsanların %30 kadarı atıklarını ayrıştırmıyor ve bu atıklar tesise gitmiyor. Şehir sakinleri projeye olumlu bakıyor ve ayrıştırılan atığın kalitesi oldukça tatmin edici.
4.1.2.Tesisin İşleyişi
Biyogaz tesisi tarafından kullanılan endüstriyel organik atık, iki mezbahadan ve damıtım yerinden(genellikle içki fabrikalarında) gelen biyo-sulu çamurdan olduğu kadar mayankökü, patates ve havuç atığını da içeren gastrointestinal atıktan oluşuyor. Bunu sağlayan endüstriyel şirketler, atıkların yok edilmesi yolu için ton başına 350 SEK (SEK:İsveç kronu) öderler ki bu da arazi doldurma alanına giriş ücretinden ton başına yaklaşık 100 SEK daha azdır. Doğal olarak şirketler atıklarını daha ucuz yoldan elden çıkarmak için biyogaz tesisini tercih ediyorlar.
Evsel atıkları içeren kağıt torbalar çöp kamyonlarıyla taşınıp biyogaz tesisinin girişine yakın 100m?’lük depolara boşaltılır. Bazı endüstriyel katı atıklar da buraya dökülür.
Atık karışımı otomatik olarak kaba parçalayıcıya yedirilir ve 8cm uzunluğundaki parçalara kesilir. Sonrasında ¤¤¤¤lleri toplayan magnetik ayrıştırıcının olduğu hava ve kokuyu tutan hareketli bant boyunca geçer. Bir ince parçalayıcı atığı, gübre ve biyo-sulu çamurla karıştırıldığı 1,000m?’lük birincil karışım tankına dökülmeden önce 10-11mm’lik parçalara böler.
Gübre ve sıvı endüstriyel atık tankerlerle biyogaz tesisine taşındıktan sonra direk olarak birincil tanka boşaltılır. Gübre, endüstriyel ve evsel atıkların homojenize edilmesi üstten döner-bıçaklı çalkalayıcılarla gerçekleştirilir. Tesis 22 çiftlikten gelen gübreyi işler. Çiftçiler sözleşme esaslarına göre ücretsiz verim artırıcı gübre karşılığında hayvansal atıklarını tesise verirler.
Şekilde biyogaz tesisinin çalışma mekanizması gösterilmiştir
Çiftiçiler sindirilmiş biyokütleyi verim artırıcı gübre olarak almaya sıcak bakıyorlar ve daha bir çoğu projeye katılmak için sırada bekliyor. Üretilen fazla verim artırıcı gübre, atık sağlamayan çiftçilere m?’ü 18 SEK’ten satılıyor, ki bu da nakliyat maliyetini karşılıyor
Biyokütlenin sıcaklığı ısı değiştiricisinde işlem sıcaklığına düşürülür. Günde yaklaşık 200ton biyokütle sindirilirken, 8-9,000 Nm? biyogaz üretilir; bu da yılda yaklaşık 20,000 MWh’a karşılık gelir. Düzeltilmiş biyogaz hacimleri beklentileri karşılamıştır. Gazın büyük bir kısmı 4km uzaklıktaki, Kristianstad şehrinin farklı bölgelerini ısıtan Allöverket bölge ısıtma tesisine pompalanır. Biyogazın %10 kadarı tesisin kendi ısıtma işlemi için kullanılır.
Sindirilmiş biyokütle, sindirici tanktan plastikler ve sıkıştırılmamış maddeler gibi istenmeyen maddeleri ayıran iki ayrıştırıcıdan birine pompalanır.
Bunlardan yakındaki bir arazi doldurma alanına(solda Warnham, İngiltere’deki hijyenik arazi doldurma alanı gözükmektedir) boşaltılarak kurturulur. Akışkan madde verim artırıcı gübre olarak çiftçilere nakledilmeden önce herbiri 1,250m? kapasiteli iki depolama tankından birine gönderilir. Aynı tankerler hem çiftçilerden gelen gübreyi hem de çiftçilere gidecek verim artırıcı gübreyi taşır. Böylece, gübreyi biyogaz tesisine getiren tankerler, verim artırıcı gübreyle tekrar yüklenerek baharda tarlalara yayılmak üzere çiftçilerin kendi depolama araç gereçlerine dağıtılır.
Kristianstad biyogaz tesisi, izleme ve veri toplama yapıp, tam otomatik işlemek üzere dizayn edilmiştir. Tam gün çalışan bir menajer ve bir asistan operasyonu denetler.
Tablo 1 1998’de biyogaz tesisine girenleri ve tesisten çıkanları göstermektedir. Tesis tarafından reddedilen çeşitli materyal yılda ancak yaklaşık 50 tonu bulmaktadır. Bunun yüksek kaliteli, kaynaktan ayrıştırılmış ev atığı olması ve kağıt torbalarda toplanmasından ileri geldiği söylenebilir.
1998’de biyogaz üretimi 20,000 MWh’a eşitti, bu yıldaki tüm enerji istatistikleri Tablo 2’de gösterilmiştir.
4.2.Dippel Biyogaz Tesisi
Şu an Almanya’da biyogaz tesislerinde bir patlama olmuş durumda. Bu teknolojiyle sözü edilen biyogaz organik maddelerden elde edilmektedir. Biyogaz yenilenebilir bir enerji çeşitidir. Gaz motorlarında ısı ve elektrik üretmek için kullanılabilir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Almanya’da birkaç biyogaz tesisi kurulmuştu, birkaçı da bazı çiftliklerde kurulmaktaydı. O zamanki neden enerji sıkıntısıydı: akaryakıt ve doğalgaz neredeyse bulunamıyordu, biyogaz ise kolayca ve diğerleriyle karşılaştırıldığında ucuz olarak sığır ve domuz gübresinden çiftçilerin kendileri tarafından elde edilebiliyordu.
O ilk Alman biyogaz tesisleri ellili yıllarda ortadan yok oldu. Akaryakıt ucuzdu ve her yerde her zaman bulunabiliyordu. Daha sonra yeniden, yetmişlerdeki iki petrol krizinden sonra biyogaz kullanımının yapılabilirlik araştırmaları başladı – bu sefer bazı ev mekanikleriyle yölendirilmiş olarak. Bu ikinci dalga da yok oldu. Sadece seksenlerin ortalarında bazı insanlar biyogaz tesisleri üzerinde tekrar ciddi olarak çalışmaya başladı. Bu üçüncü patlama hareketli bir şekilde günümüze kadar devam etti.
1992’deki Elektrik Girdi Yasası(“Stromeinspeisegesetz”) Almanya’da biyogaz tesislerinin gelişiminde bir kilometre taşı oldu. Bu yasa yenilenebilir enerji üreticilerine kamu elektrik şebekelerine dağıtılan her kWh enerji için sabit ücreti garantiledi. Bu yasa sadece biyogaz tesislerini değil, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarını da içermekteydi, rüzgar enerjisi gibi. Fakat doksanların başındaki esas etkilerinden bazıları biyogaz tesislerindeki atılım oldu. Daha sonra, 2000 Şubat’ında, Elektrik Girdi Yasası (“Stromeinspeisegesetz”), kamuya dağıtılan elektrikte daha da yüksek sabit ücret garantisi veren Yenilenebilir Enerji Yasası’yla (“Erneuerbare Energien Gesetz”) değiştirildi.
Almanya’da 1996 yılında kurulan Dippel tesisi gübre, saman ve organik atık girdisiyle çalışmaktadır. İki adet 100m?’lük çelik tanktan oluşan fermentasyon bölümü olup katı/sıvı ayrımı yapar.
Günümüzde Almanya’da 600 civarında biyogaz tesisi çalışmaktadır. Bunların çoğu tarımsal, çiftlik boyutunda biyogaz tesisleri, kalanlar da büyük ölçekli merkezi mayalama tesisleri ve biyoartık ve/veya mutfak artığı sindirimi için endüstriyel tesislerdir. Bu tesislerin çoğu tecrübeli danışmanların yardımıyla sahipleri tarafından kendiliğinden inşa edilmiştir. Sonuç olarak maliyetler büyük oranlarda azaltılmıştır.
5.Biyogaz Teknolojisinin Faydaları
İyi çalışan biyogaz sistemleri kullanıcılarına birçok açıdan fayda sağlar, toplum ve çevre açısından genel olarak: enerji üretimi (ısı, ışık, elektrik); organik atıkların yüksek kaliteli gübreye dönüşmesi; mikropların (patojenler), kurt yumurtalarının ve sineklerin indirgenmesindeki hijyenik koşulların gelişmesi; işyükünün indirgenmesi, özellikle kadınların, yakacak odun toplama ve pişirme açısından; çevresel avantajları olarak: toprak, su, hava ve ağaçlık bitkilenmesinin önlenmesi; mikro-ekonomik avantajları olarak: enerji ve gübrenin yerini alması, ek gelir kaynakları, artan hayvan çiftçiliği ve tarım kazançları yaratması; makro-ekonomik avantajları olarak: merkezileştirilmemiş enerji nesli, yerli mal üretimi ve çevresel korunum sayılabilir.
Biyogaz, bir defa kullanıldığında bir daha yenilemenin imkansız olduğu, aynı zamanda kullanıldıklarında çevresel sonuçları olan karbon dioksit, azot dioksit ve sülfür dioksit (asit yağmurlarını oluşturan) salımının oluşturduğu global tehlike ile beraber karbon monoksit gibi diğer insan sağlığına zararlı gazlara ilişkin birbirini izleyen etkileri olan fosil yakıtlarıyla kıyaslandığında çok iyi bir yenilenebilir enerji kaynağıdır. Diğer taraftan biyogaz kullanılırken atmosfere bırakılan karbon dioksit bitkiler tarafından fotosentezle geri alınır.
6.Türkiye’de Biyogaz
Biyogaz teknolojisindeki bunca avantajı sıraladıktan sonra ülkemizdeki durumuna bakacak olursak parmakla gösterilecek derecede az ve yetersiz tesis olduğuna üzülmemek elde değil. Proje aşamasında kalıp uygulamaya geçilemeyen birçok örnek dışında uygulamada başarısız olunup yarıda bırakılan projeler de yok değil.
Avrupa’da kırsal kesime verilen önem doğrultusunda birçok kentte, hatta kasabada küçük ölçekli biyogaz tesisleri kurulmuş olmasına karşın ülkemizde kırsal kesim hep ikinci plana atılıp öncelik büyük şehirlere verildiğinden köyden kente göç engellenememiş ve bu yüzden ne kırsal kesimde ne de kentte planlı gelişim yönünde sağlıklı adımlar atılamamıştır. Bunun sonucunda büyük şehir belediyelerinin bütçeleri doğrultusunda uygulamaya çalıştıkları projelerden tam randıman alınamamıştır. Bu keşmekeşliğe bir örnek de İzmir’dedir. Yıllar boyunca denize dökülen her türlü atık körfezi bataklık haline getirmiş, son on yılda harcanan emeğe ve paraya karşın net bir çözüme ulaşılamamıştır. Şu an yürütülmekte olan Büyük Kanal Projesi’yle şehrin tüm atığının tek bir tesiste toplanarak ayrıştırılması, konumuz olan biyogaz elde edilerek bundan faydalanılması ve çevreye zararsız hale getirilen atığın geri dönüşümünün gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Harmandalı Katı Atık Deponi Alanı’na ilişkin oluşan problemler tesisin dizayn edildiği şekilde işletilememesinden kaynaklanmaktadır. Sözgelimi Belediyeler arasındaki iletişim eksikliği ve ekipman yetersizliği nedeniyle evsel atıklar zaman zaman gerektiği şekilde gömülememekte; bu da martılar tarafından çöplerin karıştırılmasına neden olmaktadır. Kaynağında ayırma gerçekleşmediğinden çöpler cam, plastik, kağıt gibi niteliklerine göre ayrı olarak depolanamamaktadır. Büyükşehir Belediyesi’nde mevcut olan iş makinalarının yetersiz oluşu ve kullanım ömrünü tamamlaması nedeniyle Harmandalı Katı Atık Deponi Alanı’ndaki çalışmalar verimli olarak sürdürülememiş; bu nedenle depolama alanına gelen çöpün toprağa serilmesi işi özelleştirilmiştir.
Depolama Alanı’nda organik atıkların oksijensiz ortamda mikrobiyolojik olarak ayrışması sonucu ¤¤¤¤n gazı ağırlıklı olmak üzere, karbondioksit, hidrojensülfür, amonyak, azotlu bileşikler vb.gazlar oluşmakta; bu gazlar herhangibir önlem alınmadan atmosfere verildiğinde, patlamalara ve zehirlenmelere neden olarak çevre ve insan saglıgını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenlerden dolayı; Harmandalı Katı Atık Deponi Alanı’nın evsel atık depolama bölgesinde çöplerin ayrışmasından kaynaklanan deponi gazlarının miktarının belirlenmesi, toplanması, gaz yakma sisteminin projesi, inşaası ve gazın elektrik enerjisine dönüşümü ile ilgili İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 14.11.1995 tarihinde bir ihale yapılmıştır. Konu ile ilgili çalışmalar tamamlanmış olup; 5.6.1996 tarihinden itibaren yeni sistem devreye girmiştir. Halihazırda alanda mevcut gaz toplama bacalarının verimli olan 18 adedinden yüksek yogunluklu polietilen borular yardımıyla toplanan gaz ana kollektör ile deponi gazı yakma tesisine verilmektedir. 1250 m3/saat’lik gaz yakma kapasitesine sahip tesiste, deponi gazları 1000 C’te yakılarak, çevreye olumsuz etkiler önlenmektedir.
Vadi şeklinde olan katı atık depolama alanının en derin bölgesi ortalama 25 m. olup; toplanan deponi gazının içerisinde % 40-60 oranında ¤¤¤¤n gazı mevcuttur. Evsel atıkların depolandıgı kısımdan oluşan çöp sızıntı suları çalışır durumdaki ön arıtma tesisinde kanal standartlarını sağlayacak şekilde arıtıldıktan sonra kanal sistemine verilmektedir. Önümüzdeki günlerde Büyük Kanal Projesi kapsamındaki kanal sistemine bağlanacaktır.
İstanbul’da da benzer uygulamalar denenmiş ancak şehrin altyapısı çok yetersiz olduğundan başarıya ulaşılamamıştır. Zaten biyogaz araştırmamızda gördüğümüze göre daha çok kırsal kesimde gelişmeye yönelik kullanılması uygun olan, çok nüfuslu ve altyapısı yetersiz büyük şehirlerde hayata geçirilmesi zaman alacak bir sistemdir. Çıkarılacak yasalarla bu sistemi kırsal kesimde kuracak girişimciler desteklenip, çiftçi ve halk da bilinçlendirilerek kısa sürede ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan enerji sıkıntısı ortadan kaldırılabilir. Uzun vadede ise büyük kentlerde uygulamaya sokulacak tesisler, sınırları netleştirilmiş, yaptırımı yüksek, kontrolü kolay olacak şekilde çıkarılacak yasalar ve bilinçlendirilmiş toplumla kendi kendine yetip çevreyi koruyan bir enerji kaynağına ulaşılabilir.