ZAMİRLER
ZAMİRLER GÖREV VE ANLAM BAKIMINDAN ZAMİRLER
1-Sözcük Zamirleri a-kişi zamirleri Kişi zamirleri kişi adlarının yerine kullanılan sözcüklerdir. Ben,sen,o =Tekil Biz,siz,onlar =Çoğul Özellikleri: 1)Çoğul kişiler için kullanılan biz ve siz sözcükleri-ler çoğul eki ile yeniden çoğullanabilir: Bizler,Sizler….
2)Kişi zamirleri, belirtili ad tamlamasına tamlayan oldukları zaman -in tamlayan ekini alırlar: Benim işim,Senin işin…
3) 3.kişi o ve kendi zamirleri iyelik eki ve ad durum ekleri aldıklarında adıl(zamir) n’si bu eklerle adıl arasına girer: o_n_u o_n_un kendi_n_i kendi_n_e
4)Kişi adılları konuşmalarda birbirlerinin yerine kullanılabilir:Ben yerine biz,sen yerine siz kullanılır. *Siz de kahve içer miydiniz? *Biz senin gibileri çok gördük.
5)Kişi adılları edatlarla söz öbeği oluşturur:Bizim gibi,Sizin kadar…
Kendi Sözcüğünün Özellikleri:
1)Bu sözcük adlar gibi çekimlenir:”-m,-n,-s,-imiz,-iniz,-leri” iyelik eklerini alarak “ben,sen,o;biz,siz,onlar”kişi adıllarının yerine kullanılır Kendim,kendin,kendi,kendimiz,kendiniz,kendileri.
2)Tamlayan ya da tamlanan olur. Kendisinin sorunu,Hırsızın kendisi
3)Biçimce etken çatılı bir cümleyi anlamca dönüşlü yapar: Kadın kendini ileri attı. (Biçimce etken,anlamca dönüşlü
4)Pekiştirme adılı olarak da bilinirler. Bu sözü ben kendim söyledim.
b)Gösterme Zamirleri Varlıkların genel adını söylemeden,göstererek belirten sözcüklerdir. (Bu,şu,o,bunlar,şunlar,onlar,öteki,beriki,böyle, şö yle, öyle, bura, şura, ora…) *Bu dostumdur.Şu öğrencidir.O kardeşimdir.
UYARI: Bu sözcükler bir adla tamlama oluşturduklarında gösterme sıfatıdır.
O elbise bu renk olmalı.(Gösterme sıfatıdır) O,bu renk olmalı.(Gösterme zamiridir)
UYARI: Öteki,beriki sözcükleri de gösterme anlamlıdır: Bu kalemle değil,öteki ile yaz.
UYARI: Bura,şura,ora sözcükleri de gösterme anlamlıdır: Burayı kiralayacak mısınız? Şuradan gitmelisin. Orayı mutlaka alacağım.
c)Belgisiz Zamirler: Cümle içerisindeki kullanımlarında adların yerini aşağı yukarılık,yaklaşıklık düşünceleriyle tutan adıllardır. (Birkaç, bazı, çoğu, birtakımsı, hepsi, kimse, hiçbiri,kimi,bazısı,tü mü,falan filan,epeyi, hepsi….)
Özellikleri:
1)Tamlamalarda hem tamlayan hem tamlanan olurlar. Futbolcuların hiçbirisi,Hiçbirinin tulumu
2)Şey,öteberi sözcükleri de belgisiz adıldır: Sana bir şey anlatacağım. Çarşıdan öteberi almaya gitti
3)Çekim eki aldığı halde”çoğu,kimi”sözcükleri belgisiz sıfat da olur: İnsanların çoğu sağlıklıydı.(zamir) Çoğu insan sağlıklıydı.(sıfat)
BİÇİM YÖNÜNDEN ZAMİRLER
a)Basit(yalın)Adıllar: Ben,sen,o,bu,şu gibi genellikle tek heceli sözcüklerdir.
b)Bileşik Adıllar:Birden çok sözcüğün anlamca kaynaşıp kalıplaşma- sıyla oluşan adıllardır: Birçoğu,birkaçı,hiçbiri
c)Öbekleşmiş Adıllar: Öteki beriki,şurdan buradan
d)Ek Biçiminde ki Adıllar: İlgi adılı –ki ve iyelik ekleri “–m,n,i/-miz,-niz,-leri” adların yerini tutarak görevli sözcük değeri kazanmış adıllar dır. e)Soru Zamirleri: Soru anlamıyla adların yerini tutan sözcüklerdir. (kim?,ne?,hangi?,kaç?) *Bize kim gelecek? *Sabah ne yediniz? *Dışarıda ne oldu? *Olayı kimden duydun?
UYARI: “Hangi” ve “Kaç” soru sıfatları,ad durum eklerinin ya da iyelik eklerini aldıklarında soru adılı olur. Hangilerini bekledin?(zamir) Hangi arkadaşını bekledin?(sıfat)
2)EK ZAMİRLER A)İLGİ ADILI (ki): Belirtili ad tamlamalarında, tamlanan durumundaki adın yerini tutan “-ki” ekine ilgi adılı denir. Bizim kitabımız daha kapsamlı (Bizim ki)
UYARI: Bağlaç olan –ki ve belirtme sıfatı olan –ki karıştırılmamalıdır:
a)Bağlaç olan “-ki” kendinden öncekine açıklama getirir ve her zaman ayrı yazılır.
b)Belirtme sıfatı olan “-ki” kendinden sonra gelen adın yerini tutar. *Odadaki çoçuklar *Penceredeki kuş.
B)İYELİK ADILLARI: Eklendiği adın kimle ilgilisi olduğunu belirten eklerdir. Ben-im defter-im
ZARF- (BELİRTEÇ) Beklediğim mektup, dün geldi. O, her zaman güzel giyinir. Çocuklar, aşağı indiler. Kayseri’ye niçin gittin? Yukarıdaki cümlelerde altı çizili olan sözcüklerin anlam ilişkilerini inceliyelim: “Dün” sözcüğü, mektubun ne zaman geldiğini anlatmıştır. “Güzel” sözcüğü, kişinin nasıl giyindiğini anlatmıştır. “Aşağı” sözcüğü, inmek işinin yönünü göstermiştir. “Niçin?” sözcüğü, gitmek işinin nedenini sormuştur. Dikkat edecek olursak, bu sözcükler, fiillerin anlamlarını türlü yönlerden etkileyip tamamlamaktadır. Örneklerdeki gibi, fiillerin anlamını zaman, durum, yer, yön ve miktar bakımından tamamlayan, fiilleri soru yoluyla açıklayan sözcüklere zarf diyoruz. 1-Belirteçler görevleri bakımından beş çeşittir: A)Durum “hal” Belirteçleri: Eylemin nasıl yapıldığını bildiren belirteçlerdir. Niteleme sıfatı oluşturan tüm niteliyici sözcükler, cümlede fiilin önüne gelerek durum belirteci oluştururlar. Durum belirteçleri fiile sorulan “nasıl” sorusuyla anlaşılırlar. “Güzel-iyi-hızlı-yavaş-doğru-kolay-yorgun-böyle-şöyle-öyle-güzel-rahat rahat-baka baka- anlata anlata-koşarak-ağla¤¤¤¤¤-gülerek-arasıra-bazı bazı-bazan-kimi avkit-kim kez-kimi kere-yavaşça-sertçe-dosdoğru-yavaş yavaş-yan yan-zaman zaman… gibi sözcükler cümlede fiilin önüne gelerek durum zarfı oluştururlar. Örnekler: • Köylüler konuşmamı sabırsızlıkla bekliyorlardı. • Verdiğim sözden kolay kolay dönmem. • Kolumun ağrısı tekrar başladı. • Sorunlarını ağlaya ağlaya anlattı. Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler fiile sorulan nasıl sorusuna yanıt veren birer durum zarfıdır. B)Zaman Belirteçleri: Etkiledikleri eylemleri zaman açısından tümleyen belirteçlerdir. Fiile sorulan “Ne zaman” sorusuyla anlaşılırlar. “Dün-yarın-bu gün-şimdi-şimdicik-hemen-hemen şimdi-biraz sonra-biraz önce-sabah-akşam-gece-gündüz-erken-geç-yazın-eylülde-ekimde-şubatta… sonbaharda kışları-gibi sözcükler; -Ceyin ve –in ekini almış zaman adları; -den beri, -den önce, -den sonra ve a kadar’la birleşen zaman adları-cümlede zaman zarfı oluştururlar. Örnekler: • Akşamları evimiz de toplanırdık. • Orhan şimdi geldi. • Yarın seni aramayacak. Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler fiile sorulan “Ne zaman” sorusuna yanıt veren birer zaman belirtecidir. C)Yer-Yön Belirteçleri: Fiilin anl¤¤¤¤¤ yön ve yer göstererek etki eden belirteçlerdir. Dışarı-içeri-yukarı-aşağı-ileri-geri-arka-sağ-sol-üst-alt-a doğru-öte-beri… gibi sözcükler cümlede yer yön belirteci oluştururlar. Yer ve yön belirteçleri adın (-e, -de, -den) durum eklerini alarak da cümlede yer belirteci olurlar. Yalın kullanımlı, yer belirteçleri cümlede “fiile” sorulan nereye sorusuyla anlaşılırlar. Örnekler: • Otobüs sağa kaydı. • Ayşe eve doğru koştu. • Arabasını ileriye park etti. Yukarıdaki cümlelerde, altı çizili sözcükler, birer yer-yön belirtecleridir. D)Azlık – Çokluk Belirteçleri: Bir sıfat –bir fiili ya da kendi soyundan bir sözcüğü azlık – çokluk bakımından kuran ya da pekiştiren belirteçlerdir. Fiile sorulan “Ne kadar” sorusuyla anlaşılırlar. Azlık – çokluk belirteçlerinin çeşitleri şunlardır: 1-)Eşitlik Belirteci : Fiile ya da sıfata eşitlik ya da kıyaslama anlamı kazandırırlar. Gibi – kadar… sözcükleriyle oluşurlar. Örnekler: • Senin gibi çalışkan olmalıydı. 2-)Üstünlük Belirteci : Bir sıfata , bir fiile ya da kendi soyundan bir sözcüğe üstünlük anlamı kazandıran belirteçlerdir. -Daha- sözcüğüyle oluşurlar
ÜNLÜLER Ağzın açık durumunda (yani ses yolu açıkken), hiçbir engelle karşılaşmadan çıkan seslerdir. Tek başlarına ve uzun ünlü gibi (iki ünlü değerinde) telâffuz edilirler. Türkçede 8 tane ünlü vardır: aeıioöuü A. ÜNLÜLERİN ÖZELLİKLERİ Ünlüler şu şekilde sınıflandırılır: Çıkış yerine ve dilin durumuna göre: kalın ve ince ünlüler Ağzın açıklığına göre: geniş ve dar ünlüler Dudakların durumuna göre: düz ve yuvarlak ünlüler Kalın ünlüler, dilin geriye çekilmesiyle; ince ünlüler, dilin ileri doğru itilmesiyle oluşur. Dudaklar düz durumdayken çıkan ünlüler düz; büzülüp yuvarlaklaşmış durumdayken çıkan ünlüler de yuvarlak ünlüdür. Alt çenenin açık ve ağız boşluğunun geniş durumunda çıkan ünlüler geniş; alt çene az açık ve ağız boşluğu darken çıkan ünlüler de dar ünlüdür. Bu sınıflandırmaya göre her ünlünün üç özelliği vardır. Dudakların durumuna göre Düzler Yuvarlaklar Ağzın açıklığına göre Genişler Darlar Genişler Darlar Dilin durumuna göre Kalınlar a ı o u İnceler e i ö ü Buna göre hangi ünlünün hangi özelliğe sahip olduğuna tek tek bakalım: a düz, geniş, kalın o yuvarlak, geniş, kalın e düz, geniş, ince ö yuvarlak, geniş, ince ı düz, dar, kalın u yuvarlak, dar, kalın i düz, dar, ince ü yuvarlak, dar, ince Ünlülerin bu özellikleri ünlü uyumlarında ve bazı ses olaylarında karşımıza çıkacaktır. Ünlülerin kullanımıyla ilgili bazı kurallar: „Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz. İki ünlünün yan yana olduğu kelimeler kesinlikle Türkçe değildir: Saat, kanaat, şecaat, maarif, aile, kaide, mail, miat, dair, Siirt, buut (boyut), fiil… „Kökeni Türkçe olan kelimelerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsçadan dilimize giren kelimelerde vardır. şair, numune, iman (şa:ir, numu:ne, i:man) Ancak Türkçede uzun ünlü bulunmadığı için birçok yabancı kelimedeki uzun ünlüler Türkçede kısa telâffuz edilir. beyaz, hiç, rahat… Bazen bu kelimelere ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde uzunluk tekrar ortaya çıkar. esas→esası, hayat→hayatı, kanun→kanunen… (esa:sı, haya:tı, kanu:nen) Bazı örneklerde uzunluk ek getirildiğinde de ortaya çıkmaz. beyaz→beyazı, can→canım… Uzun ünlüler belli durumlar dışında gösterilmez. Gösterilmeyenlere örn.: adalet, badem, beraber, şive, şube; Gösterilenlere örn.: âdet, yâr, âlem, şûra, hâlâ… Eski yazıdan çeviri yapılan bilimsel metinlerde uzun ünlüler özel işaretlerle gösterilebilir. ā, ū „Türkçede İngilizce by, gibi ünlü bulundurmayan kelime (kısaltmalar hariç) yoktur. „Türkçe kelimelerde birinci heceden sonraki hecelerde o ve ö ünlüleri bulunmaz. B. ÜNLÜLERLE İLGİLİ SES UYUMLARI Ünlülerin düzlük-yuvarlaklık, kalınlık-incelik ve darlık-genişlik özellikleri iki ses uyumunda karşımıza çıkar: 1. Büyük ünlü uyumu 2. Küçük ünlü uyumu. Şimdi bu kuralları inceleyelim: 1. BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU Kalınlık-incelik uyumu da denir. Bu kurala göre Türkçe bir kelimenin ünlülerinin tamamı ya kalın ya da ince olmalıdır. sevilmek, ince, denizden, kelebekler, göstermelik…; satılık, kalın, oyun, uçurtma, aşağı, sorular… Büyük ünlü uyumunda (küçük ünlü uyumunu hesaba katmazsak) hangi ünlüden sonra hangisinin gelebileceği şu şekilde gösterilebilir: a→ a, ı, o, u e→ e, i, ö, ü ı→ a, ı, o, u i→ e, i, ö, ü o→ a, ı, o, u ö→ e, i, ö, ü u→ a, ı, o, u ü→ e, i, ö, ü Küçük ünlü uyumunu hesaba katarsak hangi ünlüden sonra hangisinin gelebileceği şu şekilde gösterilebilir: a→ a, ı e→ e, i ı→ a, ı i→ e, i o→ a, u ö→ e, ü u→ a, u ü→ e, ü „Kalın ve ince ünlülerin bir arada olduğu kelimeler ya değişikliğe uğramış Türkçe kelimelerdir ya da yabancı kelimelerdir. Değişikliğe uğramış Türkçe kelimeler: şışman→şişman, ınanmak→inanmak, dakı→dahi, kanı→hani, alma→elma, ana→anne, karındaş→kardaş→kardeş, kangı→hangi… Yabancı kelimeler: kalem, cihan, insan, merhamet, afiyet, asayiş, meteoroloji,semantik… Bazı yabancı kelimeler bu kurala uydurulmuştur. divar→duvar, kalib→kalıp, brillante→pırlanta, suret→surat… „Büyük ünlü uyumu kuralına uymayan (Türkçe ve yabancı) kelimelere getirilen ekler kelimenin son hecesine uyar: annemiz, kardeşçe, veriyordu, elmalık, dünyanın, merhametli..
VURGU VE ÇEŞİTLERİ
VURGU VE ÇEŞİTLERİ Türkçe de kelimelerin söylenişleri sırasında anlamlarını daha iyi belirtmek için bazı harf veya hecelerin üzerine basarak veya sesimizi yükselterek okuruz ki buna vurgu denir. Vurgu ikiye ayrılır. a) Kelime vurgusu b) Cümle vurgusu Kelime Vurgusu 1) Tek heceli kelimelerde vurgu aranmaz. 2) İki heceli kelimelerde vurgu genellikle son hecede olur. Osman , Okul , Kapı 3) Pekiştirme ekleri alan sıfatlardaki pekiştirme ekleri vurguludur. Dümdüz, Sapsarı, Masmavi 4) Birleşik sözcüklerde vurgu birimi sözcük üzerindedir. Anayasa, Hanımeli 5) İki heceli yer adlarında vurgu ilk hecededir. Sinop, Urfa 6) (de) bağlacı vurgu olmaz. “De” bağlacının bulunduğu cümlelerde “de” den önceki sözcüğün son hecesi vurguludur. Halk şiirinden koşmayı da öğrendik. Gecede sizi de bekliyoruz. 7) (ki) bağlacı vurgusuz ilgi zamiri olan ve sıfat türeten –ki vurguludur. Vurgu, ki bağlacından önceki sözcüğün son hecesidir. 8) Üç veya daha çok heceli yer adlarında vurgu ya harf sayısı çok olan hecededir, yada Sessiz harf ile biten hece üzerindedir. Kastamonu, Pütürge 9) Köklere eklenen ( ile, iken, ise, idi, imiş) ekleri vurgu almazlar. Bu ekleri alan Sözcüklerde vurgu bu eklerden bir önceki hece üzerindedir. Okurken sevgiyle yaşarmış. 10) Ek fiilin geniş zaman ekleri (im, sın,dir,iz,sinir,dirler) ekleri vurgu almazlar. bu ekleri alan sözcüklerde vurgu bu eklerden önceki hece üzerindedir. Kardeşimdir. Kardesiz. 11) ( – leyin) eki zaman anlamında kullanılmışsa vurguludur. geceleyin kırmızıleyin VURGU VE ÇEŞİTLERİ Türkçe de kelimelerin söylenişleri sırasında anlamlarını daha iyi belirtmek için bazı harf veya hecelerin üzerine basarak veya sesimizi yükselterek okuruz ki buna vurgu denir. Vurgu ikiye ayrılır.
YAPIM EKLERİ
Yapım ekleri, kelime kök ve gövdelerine gelerek bunlardan yeni kelimeler türeten eklerdir. Dört türü bulunmaktadır: İsimden isim yapma ekleri, isimden fiil yapma ekleri, fiilden isim yapma ekleri, fiilden fiil yapma ekleri. İsimden İsim Yapma Ekleri -ca/-ce: Kalıcı isimler türetir: eğrice bir nakış türü, turşuca bir bitki adı. -cağaz: Sadece kalın şekli vardır. Ünlü ve ünsüz uyumlarına girmez. Küçültme, sevgi ve acıma ifade eder: atcağaz atçağız, gıızcağaz kızcağız, pişikcağaz kediceğiz. -cak/-cek: Sevgi ve küçültme ifade eder: keyicek ceylancık, tovucak tavukçuk. İsimlerden sıfat yapar: dövücek kırık dökük, bozuk, ovnucak küçük. Kalıcı isimler türetir: oyuncak oyuncak, yetğincek henüz büyümemiş erkek çocuk. -cak/-cek eki, sonu k ünsüzü ile biten isimlere geldiğinde bu k ünsüzü düşer: keyik+cek keyicek, ovnuk+cak ovnucak, tovuk+cak tovucak vb. -cañ/-ceñ: Ünsüz uyumuna girmez. İsimlerden sıfat yapar: hövesceñ hevesli, iişceñ becerikli. -cık/-cik, -cuk/-cük: Sevgi ve küçültme ifade eden isim ve sıfatlar yapar: baalacık yavrucuk, iinçecik incecik, kiçicik küçücük. -cımak/-cimek, -cumak/-cümek: İsimden sıfat yapar: kircimek çabuk kir tutan; kirli, külcümek gri, kül renginde, yaağcımak yağlı. -ça/-çe: Dil ve lehçe isimleri yapar: Rusça Rusça, Türkmençe Türkmence. -ça/-çe: Farsça kaynaklı bir ektir. Küçültme ifade eder: düşekçe minder, kitaapça broşür, yorğança küçük yorgan. -çı/-çi: Yuvarlak ve cli şekilleri yoktur. İş ve meslek isimleri türetir: baalıkçı balıkçı, demirçi demirci, okuvçı öğrenci. Huy, karakter ve alışkanlıkları yansıtan isimler türetir: aaldavçı yalancı, cencelçi kavgacı, yalançı yalancı. -çıl/-çil, -çul/-çül: Tek heceli yuvarlak ünlülü kelimeler dışında düz şekli kullanılır. İsimden sıfat yapar: gayğıçıl kaygılı, gürrüñçil sohbete düşkün, uukuçıl uykucu. -çılık/-çilik, -çulık/-çülik: İş ve meslek isimleri türetir: guşçulık kümes hayvanı yetiştiriciliği, tavukçuluk, ussaçılık ustalık, üzümçilik üzümcülük, üzüm yetiştiriciliği, yüpekçilik ipekçilik, ipek üreticiliği. Bir şeyin durumunu veya miktarını belirtir: kemçilik eksiklik, yetersizlik, köpçülik halk, kitleler, kalabalık. -daar: Farsçaya ait bir ektir. Türkçe kökenli kelimelerde de kullanılır: akıldaar mütefekkir, düşünür, alğıdaar alacaklı, alacağı olan, berğidaar borçlu, dildaar sevgili, gaandaar canî, kâtil. -daş/-deş: Ünsüz uyumuna girmez. Ortaklık, yakınlık ve beraberlik ifade eder: dövürdeş çağdaş, pikirdeş aynı fikirde olan, sakgaldaş yaşıt -erkekler için-. -dı/-di: Düzlük-yuvarlaklık ve ünsüz uyumlarına girmez. Taklidî isimler yapar: caññırdı şangırtı, gümmürdi gümbürtü, gütürdi kütürtü. -hoor: Farsçaya ait bir ektir. Türkçe kökenli kelimelerde de kullanılmaktadır: çaayhoor çok çay içen, gaanhoor canî, kâtil, paarahoor rüşvet alan, rüşvetçi, süythoor çok süt içen. -ıstaan/-istaan, -ustaan/-üstaan: Farsça kaynaklı olan bu ek, diğer kelimelerin yanı sıra yer adlarında yaygın olarak kullanılır. Söz konusu ek, Türkçe kökenli kelimelere de eklenmektedir. Gazağıstaan Kazakistan, Türkmenistaan Türkmenistan, çölüstaan çöl yer, çöllük, gülüstaan çiçeklerle kaplı yer. -käär, -ğäär: Farsçaya ait bir ektir. Türkçe kökenli kelimelerde de kullanılmaktadır: coğaapkäär sorumlu, günääkäär günahkâr, suçlu, küyzeğäär çömlekçi, umııdığäär ümitli. -keş: Farsçaya ait bir ektir. Türkçe kökenli kelimelerde de kullanılır: arabakeş kağnı veya at arabasını süren kimse, düyekeş deve çeken, deveci, gııbatkeş dedikoducu, dedikodu eden, zähmetkeş çilekeş, çile çeken. -kı/-ki, -ku/-kü: Aitlik ifade eder: daağdaakı dağdaki, düynki dünkü, öñküden öncekinden, seniñki seninki, soñkuca son, en son. -lak/-lek: İsimden sıfat türetir: burunlak iri burunlu, eğinlek geniş omuzlu, gaşlak kalın kaşlı, saçlak gür saçlı. -layın/-leyin: göre, şeklinde, ile, boyunca, olarak gibi anlamlar ifade eder: aytmışlayın dediğine göre, halkalayın halka gibi, hepdeleyin bir hafta boyunca, töverekleyin bütün yönleri ile, vağtlayın geçici olarak. -lı/-li, -lu/-lü: Sıfat türetir:
Imla Kurallari
Türk dilinin imlasi üç ana ilkeye dayanir: 1.Dildeki her ses genel olarak yazida ayri bir harfle gösterilir. Ortak söyleyisi temel alan bu yazilisa ses imlasi ya da fonetik imla denir. 2.Türkçe kelimelerde oldugu gibi, yabanci dillerden alinan kelimelerin de kök ve ekleri gösterilir. Kelimelerin kökenine agirlik veren bu yazilisa köken imlasi ya da etimolojik imla adi verilir. 3.Ayrica yazilista gelenege de yer verilir. Yazilis geleneklerine uyan biçimleri degerlendiren imla, geleneksel imla adini alir. Türkçenin Sesleri Her dilde sesler, sesliler ve sessizler olmak üzere iki büyük gruba ayrilir. Buna uygun olarak seslilerle sessizleri gösteren harfler de iki grupta toplanir. 1) Sesliler: Türkçede 8 sesli vardir: a, e, i, i, o, ö, u, ü. Seslinin çikisi sirasinda dilin durumuna, söyleyisin, dilin arkasinda ya da önünde olusuna göre sesliler ikiye ayrilir: a) Kalin sesliler; a, i, o, u. b) ince sesliler: e, i, ö, ü. Dudaklarin söyleyis sirasinda aldiklari biçime göre sesliler ikiye ayrilir: a) Düz sesliler: a, e, i, i. b) Yuvarlak sesliler: o, ö, u, ü. Söyleyis sirasinda agzin biçimine ve açikligina göre de sesliler ikiye ayrilir: a) Genis sesliler: a, e, o, ü. b) Dar sesliler: i, i, u, ü. Buna göre her seslinin, dilin, dudaklarin durumu ve agiz açikligi bakimindan üç niteligi vardir: a: kalin, düz, genis e: ince, düz, genis i: kalin, düz, dar i: ince, düz, dar o: kalin, yuvarlak, genis ö: ince, yuvarlak, genis u: kalin, yuvarlak, dar ü: ince, yuvarlak, dar 2) Sessizler: Türkçede 21 sessiz vardir: b, c, ç, d, f, g, g, h, j, k, l, m, n, p, r, s, s, t, v, y, z. Bazi sessizlerin çikarilisi sirasinda ses telleri titresimli olduklari halde, bazi sessizlerde ses tellerinin titresmedigi görülür. Bu bakimdan seslileri ikiye ayiriyoruz: a) Titresimli olan ve yumusak denilen sessizler: b, c, d, g, g, j, l, m, n, r, v, y, z. b) Titresimli olmayan ve sert denilen sessizler: ç, f, h, k, p, s, s, t. Türkçede Ses Uyumlari 1. Büyük Sesli Uyumu: Türkçede bir kelimenin ilk seslisi kalinsa, sonraki sesliler de kalin olur: adim, kaya, dalga, dudak, kirlangiç, okuma, biçki, kirpik, vergi, gözlük, yüzük vb. Türkçede büyük sesli uyumuna uymayan kelimeler genellikle yabanci kökenlidir: gazete, kahve, lokomotif, otomobil, dünya, insan, meydan, telefon vb. Türkçede bu kurala uymayan birkaç kelime vardir: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak, kardes, sisman, vb. Türkçede bazi birlesik kelimeler de büyük sesli uyumuna uymaz: baskent, duruvermek, Kocaeli, ilkokul, biraz, gecekondu, salkimsögüt vb. Türkçede ekler çogunlukla büyük sesli uyumuna uyar: yurd-u-muz, ev-ler-den, bayram-las-mak, baba-miz, so-kak-tan, siz-den vb. Bazi ekler ise büyük sesli uyumuna uymaz: -leyin (aksamleyin, sabahleyin), -mtirak (yesilimtirak, mavimtirak), -das (meslekdas, gönüldas), -ken (çalisirken, durmazken), -ki (aks***i, yarinki), -yor (bilmiyor, ötüyor). Büyük sesli uyumuna uymayan kelimelerde ekler, kelimenin son seslisine uyar: sisman-in, anne-den, hangi-si, geliyor-mus vb. 2. Küçük Sesli Uyumu: Türkçe bir kelimenin ilk seslisi düzse (a, e, i, i) sonraki sesliler de düz olur: bakirci, baslamak, anlamak, isirmak, seslenmek, istek, yelek vb. Türkçe bir kelimenin ilk seslisi yuvarlaksa (o, ö, u, ü), sonraki sesliler de ya dar yuvarlak (u, ü) ya da düz genis (a, e) olur: çocuk, durgunluk, yoklamak, sürmek, gülümsemek, odun, yumurta vb. Türkçede genis, yuvarlak sesliler (o, ö) bir kelimenin yalnizca birinci hecesinde bulunur: oya, koyun, övmek, dövmek vb. Dilimizde bu kurala uymayan birkaç kelime vardir. Bu kelimelerde düz sesliden sonra b, m, v sessizleri varsa, Sonra gelen düz sesli, dar yuvarlak olur: kabuk, kavun, kavurmak, yagmur, çamur vb. Bunun gibi bazi bilesik kelimelerin, ünlemlerin, yabanci kelimelerin ikinci, üçüncü… hecelerinde o, ö seslileri bulunabilir: ayol, oho, alkol, aktör, profesör, bandrol vb. Yukarida da belirtildigi gibi -yor eki sesli uyumuna uymaz; bazi degisiklikler gösterir. Eklendigi fiilin seslisi ince de olsa kendisi kalin olarak devam eder: ver-i-yor, sev-i-yor. ikinci ve üçüncü hecelerde bulunan o seslisi daralmaz: ko-nus-u-yor, dur-u-yor. Küçük sesli uyumuna uymayan kelimelerde ekler, kelimenin son seslisine uyar: çamurluk, doktorluk, geliyor-sun, profesör-ü vb. a. “ile” kelimesinin ek olarak kullanilisi: ile baglaci, sessizle biten kelimelere ek olarak getirildigi zaman: a) basindaki i seslisi düser, b) büyük sesli uyumuna uyar: adamla
İSİM
Canlı ve cansız varlıkları, duygu, düşünceleri ve kavramları anlatmak için kullanılan sözcüklere İSİM denir. ÖRNEK: Köpek, taş, sıra, masa, tanrı, rüya, saygı… İsimler, anlamları yönünden üç kısımda incelenir. I . VARLIKLARA VERİLİŞLERİNE GÖRE İSİMLER: 1) Özel İsimler 2) Cins İsimler 1) Özel İsimler: Dünyada tek olan varlıklara verilen isimlerdir. ÖRNEK: Lefkoşa, Kıbrıs, Pamuk, Ali, Karabaş, Akdeniz… Özel İsimlerin Yazımı: Özel isimlerin ilk harfi, cümlenin her yerinde büyük harfle yazılır. Özel isimlere eklenen yapım ekleri ile “-ler, -lar ” ( genellikle ” -li, -siz, -ci, -gil, -cik, -ler ” ) ekleri kesme işareti ile ayrılmaz. ÖRNEK: Lefkoşalı, Ahmetsiz, Beşiktaşçı, Ayşegil, Ayşecik, Havvalar… Süreksiz sert sessiz ( p, ç, t, k ) harflerle biten özel isimler, sesli harf veya sesli harf ile başlayan bir ek aldıklarında yumuşama kuralı uygulanmaz. Ancak, bu durumdaki isimler okunurken, söylenirken yumuşama kuralı uygulanır. ÖRNEK: Yazılışı Okunuşu Sevtapın Sevtabın Sertaça Sertaca Serhatı Serhadın Yeşilırmaka Yeşilırmağa Başlıca Özel İsimler: a) İnsanların isim ve soy isimleri: ÖRNEK: Müjgan Soykan, Ümit Özdemirağ… b) Ülke ve ulus isimleri: ÖRNEK: İngiltere, Almanya, Fransa… İngiliz,Alman, Fransız… c) Hayvanlara verdiğimiz isimler: ÖRNEKamuk, Tekir, Karabaş, Lasi… ç) Gazete, dergi, kitap, isimleri: ÖRNEK:Kıbrıs, Avrupa, Cumhuriyet, Bilim Çocuk, Kırmızı Başlıklı Kız… d) Dağ, deniz, dere, tepe, ova, boğaz, köfez, burun vs. coğrafi isimler: ÖRNEK: Beşparmak Dağları, Kanlı Dere, Selvili Tepe, Girne Boğazı, Mağusa Körfezi, Kedi Burnu… e) Kurum, dernek, okul, banka, sendika, işletme vs. kuruluş işimleri: ÖRNEK: Türk Hava Kurumu, Halk Sanatları Derneği, Necati Taşkın İlkokulu, Akdeniz Garanti Bankası, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası, Ömür Bakkaliyesi… f) Gök cisimleri isimleri: ÖRNEK:Ay, Güneş, Dünya, Venüs, Merkür, Samanyolu, Büyük Ayı … g) Dil ve din isimleri: ÖRNEK: İngilizce, Türkçe, Fransızca… Hıristiyanlık, Müslümanlık, Protestanlık… ğ) Sokak, cadde, mahalle, meydan, köy, şehir isimleri: ÖRNEK: Yasemin Sokak, Mehmet Akif Caddesi, Sarönü Meydanı, Kalavaç, Lefkoşa… 2) Cins İsimler: Aynı cinsten varlıklara ad olarak verilen sözcüklerdir. ÖRNEK: Okul, masa, kalem, kedi, insan, orman, dağ, ev… II. VARLIKLARIN OLUŞLARINA GÖRE İSİMLER: 1) Somut isim ( Madde ismi ) 2) Soyut isiml ( Mana ismi ) 1 . Somut isim: Var olduğunu, duyu organlarımızla anlayabildiğimiz varlıklara isim olarak verilen sözcüklerdir. ÖRNEK: Dağ, ses, koku, tuz, hava, beyin, ışık, bulut, rüzgar, duman 2 . Soyut isim: Gerçekte varlığı olmayan; insanların akıl, düşünce, sezgi veya inanç yolu ile yarattıkları varlıklara isim olarak verilen sözcüklerdir. Bu varlıkların varlığını, beş duyu organımızla anlayamayız. ÖRNEK: Rüya, mutluluk, akıl, yalnızlık, kin, özlem, intikam, güzellik, tanrı, şeytan, melek, korku, süphe, keder, tasa, üzüntü, dostluk… III. VARLIKLARIN SAYILARINA GÖRE İSİMLER: 1) Tekil isimler 2) Çoğul isimler 3) Topluluk ismi 1 . Tekil isimler: Aynı cinsten olan varlıklardan bir tanesini anlatmada kullandığımız isimlerdir. ÖRNEK: Araba, okul, ev, kalem, taş, dergi… 2. Çoğul isimler: Aynı cisten olan varlıklardan birden fazlasını anlatmada kullandığımız isimlerdir. Bu isimler “-ler, -lar ” eklerinden bir tanesini, BÜUKna uygun olarak alırlar. ÖRNEK: Arabalar, taşlar, evler, kalemler,dergiler… NOT: Çoğul ekleri, eklendiği sözcüğü çoğul yapmala kalmaz. Ona başka anlamlar da katar. Bu anlamlar şunlardır: a) Abartma anlamı: Çocuk at
isim tamlaması“Anlam yönünden birbirini bütünleyen adların kurduğu, tamlayan ve tamlananın ek almaksızın oluşturduğu tamlamadır.” Takısız tamlama terimi; daha önceki tamlama türlerinin tersine, biçim açısından bir bölünmeyi temel alır. Deny “Madde Alem (isim) leri ‘başlığı altında’ taş, altın, demir, ahşap, ağaç, ipek keçe vb. madde isimleri şu gibi kullanımlarda belirtme ödevini görebilirler. Taş köprü, altın köstebek, demir baş…” diyerek bu tamlamaları ad tamlaması olarak belirtmiştir. Kononav, sıfatla ad tamlaması arasındaki ilişkilerden söz ederken madde anlamında olan kimi adların, adın yanında belirten olarak kullanıldığına denir. Taş duvar, cam boru, baş doktor, anayol, Ortadoğu (tamlamalarını karşılaştırınız. s.210) “bu örneklerdeki taş, cam, baş sözcükleri Rusça’da sıfat diye, bunların ad olduğundan şüphe edilmemeli.”demektir. Emre, “ilgi takımının belirtme gücü” bölümünde şöyle demektedir. “Madenlerden yapılan, kıymetli taşlarla süslenen şeyler için morfemsiz ilgi takımı yapılır; Demir kapı, çelik makas, gümüş kaşık, elmas yüzük…” Engin, “demir kapı, altın saat” gibi örnekleri “sıfat tamlaması” içinde vermiştir. Banoğlu “sıfat takımı” bölümünde “Başka bazı adlarda bir nesnenin yapılmış olduğu maddeyi göstermek üzere sıfat olarak kullanıp, sıfat takımı kurarlar: Demir kapı, altın kalem, gümüş şekerlik, taş köprü, hasır iskemle, tahta masa, ipek çorap, yün ceket, toprak kale” demiştir.50 Fuat Bozkurt, “tahta kapı, doğum günü, yılan yollar, sarp dağlar, tarihi taş bina… Bu örneklerde iki sözcük de ek almamış. Birinci ad, ikinci adın neden oluştuğunu, neye benzediğini belirtiyor. Bunları eksiz ad tamlaması saymak gerekir.” diye takısız isim tamlamasını eksiz ad tamlaması olarak isimlendirmiştir. 51 Takısız ad tamlamasını kabul etmeyen Muhittin Bilgin; “Ad tamlamaları en az iki adın ilişkisini gösteren söz öbekleridir. Bu tamlamaları oluşturan öğelerde ad görevindedir. Niteleme görevi yapan bir sözcük, ad değil sıfattır. Böyle bir sözcükle kurulan tamlama da “sıfat tamlaması”dır. Biçimsel (geleneksel dilbilgisi doğrultusunda) değil de işlevsel bir yaklaşımla değerlendirildiğinde “takısız ad tamlaması” dediğimiz söz öbeğini, tamlayanı niteleme (sıfat) görevi yaptığı için, gerçekte sıfat tamlaması olduğu görülür.” diyerek takısız isim tamlamasını kabul etmemektedir. Ve şöyle devam eder sözlerine: “Aşağıdaki örnekleri inceleyelim: 1. Demir kapı : “Demir”, “kapı”nın niteliğini belirtiyor. demirden yapılmış kapı. • Altın kolye : “Altın”, “kolye”nin niteliğini belirtiyor.altından yapılmış kolye. • Taş duvar : “Taş”, “duvar” ın niteliğini belirtiyor. taştan yapılmış duvar. Tamlayandaki adların değişmeceli anlamıyla kullanıldığı durumlarda niteleme işlevinin daha belirgin olduğu görülür. 2. altın çağ : “Çağ” sözcüğünü, “altın” sözcüğünün gerçek anlamıyla ilişkilendiremiyoruz. Söylemek istediğimiz “parlak mutlu bir çağ”dır. • Odun kafa bu bağlamda “odun” anlaması, algılaması zayıf anlamındadır. Örneklenen tamlamaları tamlayanları, iki öbekte da, tamlayanların içsel özelliklerini göstererek niteleyici bir işlevde kullanılmıştır. Ancak aralarında bir ayrıntı farkı vardır: Birincilerde, nitelemenin yanına tamlayanla tamlanan arasında bir bağlantı söz konusudur: Demir kapı, Demirden yapılmış kapı, ikincilerde tamlayanın doğrudan niteleyici bir işlevle kullanıldığını görüyoruz. Örneğin; Altından yapılmış çağ diyemeyiz. Öyleyse, bu tamlamaları, aralarındaki anlam ayrıntısını ölçü olarak değerlendirmelidir.”52 Takısız ad tamlamasını kabul etmeyen bir diğer isim Haydar Edizkun’dur. Edizkun “Kimi dil bilgisi kitaplarında ‘takısız tamlama’ adı altında üçüncü bir isim takımı kabul etmekte ve ‘mermer saray, tahta sandık, lastik top, taş köprü, bakır mangal, keten gömlek…vb. gibi örnekler vererek bunlardan ‘belirtenin, belirtilenin neden yapıldığını gösterdiğini’ ileri sürmektedir. Oysa, Türkçe Sözlükte mermerin 2, tahtanın 4, lastiğin 1, taşın 8, bakırın 3, ketenin 2. anları sıfat bölümüne girdiklerine ve –den yapılmış anlamı verir.