ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR
Doğu Anadolunun Dadaşlar kenti Erzuruma Sabahın Loş ışıklarıyla indiğimizde soğuk bir hava beklerken ılıman bir hava karşıladı bizi.
Aklıma hemen B. Selçuklu devleti ile 1048″de Bizanslıları yendiğimiz Pasinler Ovası, Saltuklular, Osmanlılar ve Anadolu Selçuklu hâkimiyetleri ve ortaya koydukları eserler geldi. Palandökeni gezmeli, camiileri tek tek dolaşmalı, Erzurum Kongresinin yapıldığı binayı gezerek kurtuluş kararlarının alındığı ortamı iyice içimize çekmeliydik.
Erzurum Hizmetiçi binasına indiğimizde hayallerimizin ilk görüntüsü olan palandöken dağları karlı bir ortamda bizlere bakıyordu. Hemen toparlanarak Palandöken atlama kulelerine ulaştık. Gerçekten çok heybetliydi ve tesislerle beraber Erzuruma ayrı bir hava katmıştı.
Erzurum tabyalarına vardığımızda Tarih öğretmeni ve okul müdürü olan Arkadaşım Mahmut Yıldırımer, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Erzurum ‘u düşmana karşı savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen askeri yapılardır diye tabyaların önemini anlatmaya başlamıştı bile. Gerçekten burcu burcu tarih kokan bir şehirin bütün değerlerini sanki içimize çekiyorduk.
Erzurum kalesine vardığımızda bol bol resim çektirmek ve çekmek nasip oldu.Kalede saat kulesi ve kulenin üzerinde dalgalanan Türk Bayrağı ayrı bir güzellik katmıştı görüntüye.Özellikle saat kulesinden şehrin görüntüsünü net bir şekilde görmek mümkündü.
Anadolu selçuklu devletinden kalma çifte minareli Medresedeki Çift başlıklı kartalın görüntüsünün Orta asya daki Göktürk devleti hükümdarı Mete Hanı Andırması Sanki Anadolu Selçuklularının üç boyutlu resimle yıllar önce tanışmış olabileceği izlenimini veriyordu.
Şehirdeki camileri tek tek gezerken ve her camide ayrı bir vakit namazını ifa ederken sanki bütün kutsiyetin üzerimize indiğini hissedebiliyorduk. Caferiye camii, Ulu camii, Murat paşa camii, Gürcü Kapı camii, Boyahane camii, Gürcü Mehmet camii, Esat paşa camii, Taş Camii, Abdurrahman Gazi camilerinde namaz kılmak nasip oldu.
Yakutiye Medresesi ön duvarındaki çift başlı kartal fiğürü en dikkatimizi çeken özelliklerden oldu. Çifte Minareli Medrese, Yakutiye Medresesi Erzurumun bir kültür merkezi olduğunu adeta ispatlar mahiyetinde dimdik ayakta duruyordu.
Üç kümpetleri gezerken arkadaşımın dikkat çekmesiyle kümpetlerin üst kısımlarında 12 hayvanlı Türk Takviminin her yılının kümpetlerin çevresine işlendiğini adeta duvarlara kazınarak Türk Kültür ve Uygarlığının izlerini günümüze yansıttığını gördük.
Taşhan parkında dolaşırken, oltu taşından tespihlerin çeşit çeşit vitrinleri süslediğini ve Rus taşı ile adeta yarış halinde satıldığına tanık olduk. Ancak Rus taşının daha ucuz olması Oltu taşının ise el işçiliğine dayanması aradaki fiat farkını bayağı açıyordu. Taşhan parkında sergilenen eski tarım aletleri, kızak ve araba tekerlekleri geçmişi anlayabilmek için görülmeye değerdi.
Erzurum Arkoloji Müzesi, Erzurum Atatürk evi Müzesi, Erzurum Türk-İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi Gezi Güzergâhımız üzerinde yerini aldı. Bol bol bilgi dağarcığımızı yenileyip ve yeni bilgiler eklerken, havanın güzelliğinden hiç yorulduğumuzu anlamadan günlerin geçtiğinin bile farkına varamamıştık.
Tortum şelalesine yaptığımız gezi sırasında yüksek dağ silsilelerinin içerisindeki çok geniş bir alan içinde yer alan o eşsiz mavi güzellik Tortum gölünden başkası değildi. Tortum şelalesine vardığımızda çok özel ve güzel bir şelaleyi izlemenin keyfini yaşadık.
Kurtuluş Mücadelemizde izlenen çizgide önemli belirleyici rol oynayan Erzurum Kongresinin yapıldığı lisenin içerisini gezerken duygulanmamak mümkün değildi. Atatürk”ün, Kazım Karabekir”in oturdukları sıralar, Masalalar, diğer mücadele kahramanlarının resimleri, isimleri, sanki yeniden mücadeleye başlayacak gibi dinç ve diri görünüyorlardı. Bizim duygusallığımız ise hat safhaya çıkmış ve birer tarihçi olarak kurtuluş mücadelesinin ne denli zorlu bir süreçten sonra kazanıldığının idrakine varmıştık. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz sesleri sanki bu eski binanın içerisinde mütemadiyen kulaklarımızda çınlıyordu. Erzurum Havuz başı şehir meydanında Milletimizin Kurtuluş Mücadelesinin bir özeti gibi duranYa İstiklal Ya Ölümibaresi bizim Kurtuluş ruhumuzun birer yansımasıydı sanki.
Bütün bu geziler sırasında sürekli Erzurum”a özgü yiyecekleri tattık. Ayran aşı dedikleri(yayla çorbası )her yerde rasladığımız yemek türüydü. En Ünlüsü ise cağ kebabı idi. ( kırmızı et dönerin, odun ateşinde koyun eti ve özel katkı karışımla hazırlanıp yatay olarak ateşte pişirilen türü) ,En çok beğendiğim ise kadayıf dolması olmuştu. Bir de tereyağlı su böreği en çok tüketilen yiyecekler arasında yer alıyordu.
Otantik Erzurum evleri ve bu evlerin turizm”den pay almak için yapılan çalışmaları, Kümpetler civarındaki otantik Evlerin dekorasyonları ve bu evlerde içtiğimiz kahvelerin tadını herhalde hiç unutamayacağız.
Erzurum Doğu Anadolu”nunyaylalar içinde en güzel yayla dendiği eşsiz güzellik. Bir haftalık gezimizde mert ve dostdoğru insanlarınızla, tarihi ve doğal güzelliklerinizle bizlere gösterilen misafirperverliğinizi ve bu güzel aziz vatan toprağını saygıyla hatırlayacağımızdan emin olabilirsiniz.