Saddam’ın idamıyla ilgili tartışmalar dünya gündeminden düşmezken, son günlerde basına, 11 Kasım 2004’te ölen Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat’ın AIDS’ten öldüğüne dair çok sayıda haber yansıdı.
Ölülerin arkasından konuşmak bize yakışmaz. Fakat Saddam’ın idamıyla ilgili tartışmalar sürerken ve Yaser Arafat konusu da açılmışken, uzun zamandır üzerinde çalıştığım “insanlığın kaderinde rol oynayan hastalıklı ruh haline sahip liderler” başlıklı çalışmamdan bir iki noktayı sizlerle paylaşmak istedim.
Tarihte hangi lider hangi hastalığın etkisi altındaydı ve bu durum onda nasıl bir kişilik yapısı oluşturuyordu konusuna geçmeden önce, Yaser Arafat meselesine açıklık getirelim. Yaser Arafat’ın cinsel tercihi nedeniyle AIDS’e yakalandığı ve bu hastalıktan öldüğü iddiaları yeni değil. Tedavisi için 29 Ekim 2004’te Ürdün üzerinden Paris’e gittiği andan itibaren bu konudaki iddialar hız kazandı. O kadar ki, Beyaz Saray resmi açıklama yazarlarından David Frum, Arafat’ın AIDS olduğunu daha o günlerde açıkça ilan etmişti.
Tarih, herhangi bir konudaki kişisel ezikliğini başka alanda kapatmaya çalışan ve kendini ispat çabasında olan hastalıklı liderlerin hikayesiyle doludur.
Bu tür insanların kişisel hayatlarında içine düştüğü açmazın etkileri bireysel yaşamlarını aşmış, tarih boyu birçok toplumların ve milletlerin kaderinde de rol oynamıştır. Tarihte bunun pekçok örneği vardır.
Profesör Richard Boyatzis, “Yeni Liderler” adlı kitabında, Tanrı adına öldürdüğünü iddia edenlerin (Yahudi, Hıristiyan, Müslüman ya da Sih olması fark etmez) paranoyanın en şiddetlisinin etkisinde olduklarını söyler.
Geçtiğimiz yüzyıldaki örnekleri…
Profesör Boyatzis ünlü paranoyaklar arasında Pol Pot, İdi Amin, Stalin, Lenin, Miloseviç gibi isimleri sayar. Paranoyak olmadığı bilindiği halde Komünist cadı avına çıkan McCarthy de bu kategoride zikredilen isimler arasındadır.
Adolf Hitler insanlık tarihinin en dengesiz ve en acımasız diktatörlerinden biriydi. Hastalıklı bir ruh haline sahipti. Yaralı bir ulusu karizmatik ve hipnotize edici gücüyle sürüklemiş, nefretin paranoid yöneticisi olmuştu. Kendisini halka insanüstü bir varlık olduğuna inandırmaya çalışmış, onun bu sapkınlığı milyonların kaderini etkilemişti. Aynı dönemde yaşayan İtalyan diktatör Mussolini de Hitler gibi acımasız bir lider olmasına rağmen, sinema ve medya sektöründe etkin olan Musevi çevreler, Yahudilere yaptığı fenalıklar nedeniyle Hitler’i daha öne çıkardı.
Liderlerin sadece kişisel özelliklerinden dolayı önemli olduklarını kabul etmek, tarihi gerçeklere ters düşer. Tarihin tanık olduğu birçok etkili lider, hastalıklı kişiler arasından çıkmıştır. Son yüz yılda yıkıcı her kitle hareketinin arkasında, politik paranoyanın etkilerini görmek mümkündür.
Toplumda lider etkileşiminin psikopatolojisi önemlidir. Ruhsal rahatsızlığı olan kişiler kimi zaman liderlik konumuna kadar yükselebilirler ve toplumların kaderini etkileyebilirler. Kapalı toplumlar, paranoid unsurları barındırmaya daha müsaittir.
Günümüzün hasta ruhları…
Psikologlara göre, kendini üstün görme sapkınlığı şiddete dayalı bir ruhun yansımasına yol açar. Uzmanlara göre bugün Amerikalı yöneticilerin dünyanın farklı noktalarında sergilediği kimi uygulamalar da benzer bir ruh halinin yansımasıdır.
George W. Bush zekasıyla Amerikan tarihinde en alay edilen başkan oldu. Kifayetsizliğiyle ilgili söylentiler, Amerikan başkanlığına yakışmadığı ve bu görevi yürütecek çapta olmadığına dair yaygın iddialar onu Amerikalılara kendini kabul ettirebilme çabasına itti. Zafer peşine düştü. Oynadığı kumar pahalıya mal oldu. Kendi imajını kurtarayım derken Amerikan imajını çatlattı.
Filistinlileri dünyadan tecrit eden, sivillere ve çocuklara bomba yağdırmaktan çekinmeyen eski başbakan Şaron da bu örnekler arasında zikredilmektedir.
Saddam kendine aşık bir narsistti. Özel bir insan olduğunu düşünüyordu. En büyük arzusu Arap dünyasının lideri olmaktı. Finali kötü oldu. Boris Yeltsin bir alkolikti. Gittiği her yerde sokak ortasına çadır kuran ve misafirlerini orada ağıırlayan Kaddafi’nin hali malum.
Her kültürde, her millet arasında, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan paranoid unsurlar vardır. Bunlar para hırsı, zalimlik, ikiyüzlülük, cinsel sapkınlık gibi bazı özelliklere de sahiptir. Naziler arasında homoseksüelliğin son derece yaygın olması bunun çarpıcı örneklerindendir.
Başarısızdılar, kendilerini ispata yöneldiler…
Hitler ayrıca başarılı olamamış bir sanatçıydı. Hitler ekibinden ünlü siyasetçi Goebbels (oyun yazarlığı, roman ve şiir), Rosenburg (mimari ve felsefe), Von Schirach (şiir), Funk (müzik) ve Streicher (resim) de sanatta başarılı olamamış ve hayallerine ulaşamamış kişilerdi. Bu kişilerin sanata ve edebiyata olan ihtirasları politikaya olandan daha fazlaydı. Kendilerini ispat çabaları onları farklı alanda aşırıya itti. Peter Viereck’in bunlar için, ‘Sadece genel başarı kriterleri açısından değil, kendi sanat kriterlerine göre de başarısızdılar’ der.
Cinsel yetersizlik…
Tarihteki pekçok diktatörün bir başka çarpıcı özelliği de, cinsel alandaki yetersizliğidir. Uzmanlara göre cinsel yetersizlik, dışa vurumu farklı alanlarda ve güçlü şekilde kendini gösteren sağlık problemlerinin başında gelir.
Kadına karşı cinsel yetersizlik erkeğin altından kalkmakta zorlandığı en önemli yenilgidir. Kadın cinselliğinin bastırılmasında birinci etken, erkeğin kadın karşısındaki fizyolojik güçsüzlüğüdür. Erkek fizyolojik gücüyle kadınla başa çıkamayınca onu psikolojik bir baskı altında tutmayı yeğlemektedir. Yatakta kurulamayan otorite, farklı iktidar arayışları ve güç gösterileriyle doldurulmaya çalışılmaktadır. Metresine veya sevgilisine hava atmak için savaş çıkaran sapkınlar tarihin bir parçasıdır. Tarihin en şerli siyasi paranoidleri homoseksüel eğilimliler arasından çıkmıştır.
Tarihte insanların başına en büyük musibet, zaaflarının zebunu olmuş ve kendisini kontrol etmeyi başaramış kişilerin kitleleri kontrol etme çabasından gelmiştir.
Neyse, bu hamur daha çok su götürür.
Akıl, ruh ve beden sağlığınıza mukayyet olun. Hırsınızı kontrol edin. Dünyevi hiçbir beklentiyi, hayatınızın olmazsa olmaz bir parçası haline getirmeyin