Sinemanın gelişmesinde öncelik etmiş Fransız film yapımcısı, yönetmen.
8 Aralık 1861 yılında Paris’te doğdu. Babası Jean-Louis-Stanislas Méliès bir ayakkabı tamircisiydi. Çalıştığı fabrikada hollandalı Johannah-Catherine Schuering’le tanıştı ve evlendi. Sanayi devriminin peşinden gitti, ayakkabıları daha hızlı ve sağlam şekilde dikmenin bir yolunu buldu. Kısa sürede 3 ayakkabı fabrikası bulunan zengin bir adama dönüştü. Küçük Melies, babasının serveti ve yeni şeyler icat etmesi için verdiği cesaretle büyüdü. Yaratıcılığını küçük yaşlarda ortaya koymaya başladı. Daha 10 yaşında çizdiği skeçler tiyatro dekorlarında kullanılmaya başladı. Yine 10 yaşındayken hayatını değiştiren bir deneyim yaşadı. Harry Houdini’nin ismini aldığı büyük fransız iluzyonist Robert Houdin’i sahnede izledi. Artık hayattaki tek amacı “sihirbaz” olmaktı.
Askerliğinde babasının gücünü de kullanarak kendisini Houdin’in yaşadığı kasabanın yanındaki bir birliğe yazdırdı. Usta sihirbazı sık sık ziyaret etti.
23 yaşında babası tarafından ingilizce öğrensin diye Londra’ya gönderildi. Londra o dönem dünyanın tiyatro ve sihirbazlık başkentiydi. Maskelyne kardeşlerden automaton’ları (zamanın robotları) nasıl yaptıklarını öğrendi. İki kardeşin tüm müzik aletlerinin sahnede kendi kendilerine hareket ettiği ve çaldığı muhteşem gösterisini izledi. Melies, sihrin yanında mekanik bilimiyle de ilgilenmeye başladı. Daha sonraki yıllar yeni teknikleri aramak, icat etmek, sihirbazlığını geliştirmekle geçti. 1888’de babası emekli olup fabrikalarını oğullarına bırakınca Melies kendi payını kardeşlerine sattı ve Robert Houdin Tiyatrosu’nu satın aldı. Kendisi de ailesiyle birlikte hemen tiyatronun yanındaki apartmana yerleşti. Tiyatroyu tamamen mekanik hale getirdi. 1888’de La Stroubaika Persane isimli oyunla perdelerini açan tiyatro içeri giren herkesin şaşkınlıktan dilini yutacak gösterilerle karşıladı. Melies, kendi sihir dünyasını yaratmıştı.
1895 yılında 28 Aralık günü bir grup insan Capucines Bulvarı’nda bulunan Grand Cafe’nin altkatında Lumiere kardeşleri bekliyordu. Bu isimler arasında 34 yaşındaki George Melies de vardı. Lumiere kardeşler sahneye çıktılar ve “sinematograf”ı çalıştırdılar. Ortaya çıkan görüntü salondaki herkes gibi Melies’i de büyüledi.
O gün salondaki 33 kişi haberi yaydı. Bir sonraki gün Grand Cafe’nin kapısında 2000 kişi vardı. Gazeteler haberi “Artık tanıdıklarınızı sevdiklerinizi, hareketsiz görüntülerle değil, mimikleriyle jestleriyle hatırlayacaksınız. İnsanlık ölümü yendi” cümleleriyle veriyordu.Melies hemen Lumiere kardeşlerin kapısını çaldı. Bir Sinematograf istiyordu. Ancak Lumiere kardeşler satmayı reddetti. İngiltere’de Robert William Paul isimli bir adamın Theatrograph isimli bir araç ürettiğini duydu. Gitti satın aldı. Ardından elindeki Theatrograph’ı parçaladı, tekniğine hakim oldu ve kendi kamerasını Kinétographe’ı üretti. Leon Gaumont, Charles Pathe’nin (günümüzün büyük sinema kurumlarının kurucuları) ürettiği kameralardan satın aldı. Artık tam teçhizatlı bir sinemacıydı. 1896’da 80’e yakın film çekti. Tiyatrosunun tanıtımını filmler çekerek yaptı, tarihin ilk reklamını çekmiş oldu.1896’da hayatını ve sinema tarihini değiştiren bir olay da oldu. Paris’te Opera binasını çekerken filmi değiştirmesi gerekti. Filmi değiştirdiği 1 dakikalık süre içinde Opera binasının önü boşalmıştı. Daha sonra filmlerini birbirine eklediğinde sinema tarihinin ilk efektini de gerçekleştirmiş oldu. Opera binasının önündeki herkesi yok etmişti.
Bu tekniği kazayla değil isteyerek kullandığı ilk film ise Escamotage d’une Dame (Kaybolan Kadın) oldu. Film temelinde bir sihirbazlık gösterisiydi ancak aslında sinemada görsel efektlerin ilk kez kullanıldığı yapıt oldu.
Sırada tarihin ilk “horror” filmi vardı. Melies izleyenleri dev bir böcekle korkuttu. Sihirbazlığından ve ilginç objelere, çizimlere, olaylara olan merakı yavaş yavaş kendisini gösteriyordu.
Ve tarihin ilk fantastik yapımına geldi sıra… 3 dakikalık Le Manoir du Diable, sinemada ilk kez şeytan figürünün, drakula prototiplerinin kullanıldığı bir filmdi. Melies’in sinematik dehasının hızla geliştiğini gösteriyordu.
1897 yılı bahar ayları geldiğinde Paris dışında Barcelona ve Berlin’de; 1903’te ise New York’ta dağıtım büroları kurarak Lumiere’leri neredeyse saf dışı bıraktı. Ancak; 1908’de geçiş döneminde sinema filmleri farklı tür bir eğlence sunmaya yönelince Méliès’nin popülaritesi de azalmaya başladı.
21 Ocak 1938’de hayata gözlerini yumdu.