Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat Depremleri’nden bu yana gerekli tedbirlerin alınmadığını vurgulayan Genç Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Mühendis Erhan Mataracı, “Yapılan deprem konutlarında gerekli prosedürler izlenmiyor. Hatalı veya eksik yapılan konutların inşaatı söylendiği gibi yapılırsa toplu konut yerine ciddi depremlerin her zaman olabileceği bir bölgede toplu konut yerine yeniden toplu mezarlar inşa etmiş oluruz” ifadelerini kullandı.
Genç Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Mühendis Erhan Mataracı, Türkiye’deki deprem gerçeğini hatırlatarak gerekli önlemlerin alınması için iktidara çağrıda bulundu. 6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremin ardından 53.517 vatandaşımızı kaybettiğimizi hatırlatarak sözlerine başlayan Mataracı, “Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketlerinden olan bu depremin ardından kısa süreli olarak ülkemizin en önemli gerçeklerinden birisi olan depremi tekrar hatırladık ve aylarca medyada, siyasette, halk arasında sadece deprem konusu konuşuldu. Şüphesiz depremle ilgili en çok konuşulan başlık depremden çıkarmamız gereken derslerdi. Konunun uzmanları inşaat teknolojisine ait detayları anlattı, her vatandaşımız tek tek beton sınıflarını, demir çeşitlerini öğrendi. O dönemlerde de söylediğimiz konu her vatandaşın tek tek bu detayları öğrenmesine gerek olmadığı, kaliteli yapılar inşa etmekle ilgili bilincin oturtulması gerekliliğiydi. Peki bu bilinç gerçekten oturdu mu veya bu bilinci oturtmak için gerekli çalışmalar yapılıyor mu?” ifadelerini kullandı.
İnşası devam eden deprem konutlarında malzemeden çalındığı, denetlemelerin ise gerçekleştirilmediği iddialarına değinen Mataracı, “Depreme karşı en büyük önlem halkın bilinçlendirilmesi ve dayanıklı yapılar yapılması konusuyken 6 Şubat depreminin yaşandığı bölgelerde yapılan deprem konutlarından maalesef hiç duymak istemeyeceğimiz haberler alıyoruz. Bölgede çalışan işçiler deprem konutlarının yapımı esnasında malzemeden çalındığını ve denetçilerin de rüşvet aldığını iddia ederek eylem yaptılar. On binlerce insanımızı kaybetmemize sebep olan durum tam da bu iken bugün hangi vicdanla rüşvet alınmasından bahsedilebiliyor? Kendisine ve mesleklerine saygı duymayan bu kişilerin insanların yaşama haklarına da saygı duyulmadığı görülüyor” diye konuştu.
Türkiye’den ve dünyanın birçok köşesinden insanların evlerindeki eşyalarını satarak, çocuklarının kıyafetlerini göndererek yardım ettikleri bu bölgede yapılan konutlarda rüşvet almak depremzedelerin mallarını çalmaktan başka ne olabilir? Böyle bir yaklaşımın enkazdan bir şeyler çalmaktan ne farkı var?
Deprem konutlarının yapımında izlenen yöntemlerden biri olan taşeron kullanımını da eleştiren Erhan Mataracı şu ifadeleri kullandı:
“Bu sistemde inşaat bitirme belgesi olan ve teminat gücü olan firmalar projeleri alıp daha sonra kendilerine ait karı aldıktan sonra daha küçük çaplı, belki hiç deneyimi olmayan, toplama ekiplerden oluşmuş ve finansal gücü de yeterli olmayan firmalara veriyorlar. Bu taşeron firmaları incelediğimiz zaman neredeyse hiçbirisi tek başına projeleri yapabilecek yeterlilikte değiller. Konuyla hiç ilgisi olmayan şirketler bile büyük bir rant olduğu için deprem bölgesinden işler alıp bu metotlarla yapmaya çalışıyorlar. Bu sistem normalde her tür projede işleyen bir model olmasına rağmen deprem konutları projelerine farklı bir gözle bakılmalı. Bu sistemin iki tip zararını görebiliyoruz.
İşleri alan ana yükleniciler taşeronlara yaptırarak hiçbir zahmete katlanmadan karlarını alıyorlar ve zenginleşiyorlar. Tabii ki her ticari işletme gibi bu firmaların da kar elde etmek istemeleri çok doğal ama deprem konutları söz konusu olduğunda bu yaklaşım farklı olmalıdır. Burada bütün dünyanın yeri geldiğinde dişinden tırnağından artırdığı yaptığı yardımlar söz konusu.
İkinci problem ise taşere edilen projelerdeki firmalarda yeterliliklerin aranmaması. Hatalı veya eksik yapılan konutların inşaatı söylendiği gibi yapılırsa toplu konut yerine ciddi depremlerin her zaman olabileceği bir bölgede toplu konut yerine yeniden toplu mezarlar inşa etmiş oluruz.
Konuyla ilgili bütün kurumların hem finansal hem de teknik açıdan bu projeleri en yüksek derecede incelemesi gerekmektedir. İnsanımızın hem can güvenliği hem de seferberlikle topladığı paraları güvence altına alınmalıdır.”