Nüfus, belirli bir alanda, belirli bir zamanda yaşayan insan topluluğudur. Ülkemizde nüfus sayımlarını Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yapmaktadır. İlk düzenli nüfus sayımı 1927, ikincisi 1935 yılın¬da yapılmıştır.
Daha sonra 1990 yılına kadar her 5 yılda nüfus sayımı yapılmıştır. 1990 yılından sonra her 10 yıl¬da bir yapılmasına karar verilmesine rağmen, bazı ihtiyaçlardan dolayı 1997 yılında nüfus sayımı yapılmıştır. En son yapılan nüfus sayımı ise, 2000 yılındadır.
Nüfus sayımları ülkemizdeki insan sayısının bilinmesi ve ona göre bazı planlamaların yapılması için önemlidir.
NÜFUSUN DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Türkiye’de nüfusun farklı dağılışında etkili olan faktörler şunlardır:
1. Fiziki Faktörler
a. İklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun ol¬duğu yerlerin, genelde kıyı bölgeler olmasında ılı¬man iklimin büyük etkisi vardır. Kurak ve kışları aşırı soğuk geçen yerlerde nüfus fazla yoğun de¬ğildir.
b. Yer şekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde nüfus azdır. Doğu Anadolu Bölgesi, Taşe-li platosu, Menteşe yöresi gibi yerler bunlara örnek verilebilir.
c. Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulundu¬ğu alanlar (Çukurova, Gediz,
B. Menderes) nüfus¬ça kalabalık iken, Tuz Gölü çevresi gibi yerlerde verimsiz topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.
2. Beşeri Faktörler
a. Sanayileşme: Bütün Dünya’da olduğu gibi Tür¬kiye’de de, sanayileşmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve İzmir buna örnektir.
b. Tarım: Tarımın geliştiği yerler yoğun nüfuslu¬dur. Çukurova, Gediz, Bafra ve Çarşamba ovaları çevresi gibi.
c. Yeraltı kaynakları: Madenlerin veya enerji kay¬naklarının işletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç ol¬duğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır. Zongul¬dak, Soma, Elbistan buna örnektir.
d. Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarında¬ki merkezlerde turizmden dolayı nüfus yoğunlaş¬mıştır.
e. Ulaşım: Ulaşım yolları kavşağında bulunan ille¬rimizin nüfusu artmıştır. Eskişehir, Ankara, Kayse¬ri, İstanbul gibi illerin gelişmesinde, ulaşım yolları üzerinde bulunmaları da etkili olmuştur.
Nüfus dağılışında; su kaynakları, toprağın verimi, yeraltı zenginlikleri, göçler vb. birçok doğal ve toplumsal faktörlerde etkilidir.
Bir yerdeki toplam nüfusun o yerin yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus miktarına “nüfus yoğunluğu” denir.
Uyarı: Genel olarak yağışlı yörelerimiz yoğun nüfusludur. Ancak Menteşe, Yıldız, Teke ve Taşeli yö¬releri dağlık olduğu için seyrek nüfusludur.
NÜFUS ARTIŞI
Doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki fark nüfus artışını gösterir. Bir ülkede doğum oranı fazla, ölüm oranı az ise nüfus artışı meydana gelir. Ölüm oranı doğum oranından fazla olursa, nüfusta azal¬ma meydana gelir. Genellikle az gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı fazla, gelişmiş ülkelerde ise nüfus artış hızı azdır.
• Nüfus artış hızı kalkınma hızından yüksek ise ülkenin gelişimi yavaşlar veya geriler.
• Nüfus artış hızı kalkınma hızından düşük ise ülkenin gelişimi artar.
Nüfus artışının olumlu sonuçları olduğu gibi olumsuz sonuçları da olabilmektedir.
a. Nüfus artışının olumlu sonuçları
• Üretim artar.
• Vergi gelirleri artar.
• Mal ve hizmetlere talep artar.
• Yeni endüstri dalları doğar.
• İşçi ücretleri ucuzlar.
• ihracatta rekabet kolaylaşır.
b. Nüfus artışının olumsuz sonuçları
• işsizlik artar.
• Kalkınma hızı düşer.
• Kişi başına düşen milli gelir azalır.
• Tasarruflar azalır.
• Tüketim artar.
• iç ve dış göçler artar.
• İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılaması zorlaşır.
• ihracat azalır.
• Demografik (nüfusa bağlı) yatırımlar artar
• Çevre kirlenmesi artar.
• Belediye hizmetleri zorlaşır.
1927 – 2000 yılları arasında ülkemiz nüfusundaki değişiklik:
• Nüfusumuz hızlı bir şekilde artmaktadır.
• Erkek nüfus kadın nüfustan daha fazladır.
• Nüfusun eğitim düzeyi giderek yükselmektedir.
• Ortalama yaşam süresi giderek artmaktadır.
• Kentsel nüfus giderek artmaktadır.
• İç ve dış göçler giderek yoğunlaşmaktadır.
• 1927 – 2000 yılları arasında nüfusumuz yaklaşık 5 kat artarak 13,6 milyon¬dan 67,8 milyona ulaşmıştır
1927 – 2000 yılları arasında ülkemiz nüfus artış hızındaki değişiklik:
• En düşük nüfus artışı 1945 yılında olmuştur. (II. Dünya Savaşı tehlikesi ne¬deniyle erkek nüfusun askere alınması.)
• Nüfus artış hızı en fazla 1955 – 1960 yılları arasında olmuştur.
• Nüfus artış hızı %0 (binde) 10’un altına düşmemiş ve %0 29’u geçmemiştir.
• 1985 yılından sonra nüfus artış hızımız azalmaktadır.
Uyarı: Nüfus artış hızının düşmesiyle nüfus miktarımız azalmaz.
NÜFUSUN YAPISI:
Nüfus sayımları sonucunda, nüfusun yapısal özelliklen tespit edilir. Bunlar; nüfusun yaş yapısı, eğitim durumu, nüfusun cinsiyet yapısı, çalışan nüfus oranı, kır ve şehirde yaşayan nüfus oranıdır.
Nüfusun Yaş Gruplarına Dağılımı: Yaş grupları nüfusun genel yapısı ve doğurganlık oranı hak¬kında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Ayrıca iş, eğitim, sağlık vb. ihtiyaçların belirlenmesinde ve gelece¬ğe yönelik planlamanın yapılmasında önemli rol oynar.
Nüfusun Cinsiyete Göre Dağıtımı: Nüfusun cinsiyet durumu bir ülkedeki kadın ve erkek nüfusu ifade eder. Bir şehirde kadın ve erkek nüfus arasındaki farkı; sanayi, askeri birlik, şehrin göç alıp vermesi gibi faktörler etkiler.
Sanayi, ulaşım ve ticaretin geliştiği göç alan şehirlerde genel olarak erkek nüfus fazladır. Göç ve¬ren kırsal yörelerde ise genel olarak kadın nüfus fazladır.
Nüfusun Eğitim Durumu:
1927 yılında nüfusumuzun % 11′ i okur – yazarken 2000’de bu oran % 90’a yaklaşmıştır. Okur – yazar olmayan nüfusun % 70’ten fazlasını kadınlar oluşturmaktadır.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Devlet, maddi imkanlardar yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Ülkemizde Çalışan Nüfus:
Çalışma çağındaki nüfus dilim içinde bulunan ve belirli bir işi olan nüfusa “çalışan nüfus” veya “aktif nüfus” denir. Çalışma çağındaki nüfus dilimi içerisine girdiği halde işi olmayan nüfusa da “işsiz nüfus” adı verilmektedir. 15-64 yaşları arasındaki nüfus çalışma çağındaki nüfus olarak kabul edilir.
Çalışma hakkı Anayasa ile güvence altına alınmıştır.
Madde 49: “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükselt¬mek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, iş¬sizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”
Ülkemizin Kır ve Kent Nüfusu:
Nüfusu 10.000’in altında bulunan yerleşmelerde yaşayan nüfusa “kırsal nüfus” denir. Kırsal nüfusun geçimi önemli ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayanmak¬tadır. 1927’de ülkemiz nüfusunun yaklaşık % 84’ü kır, % 16’sı şehir yerleşmelerinde yaşıyordu. Kır¬sal alanlardan şehirlere yapılan göçler nedeniyle günümüzde şehir nüfusu kır nüfusundan fazladır.
NÜFUS HAREKETLERİ (GÖÇLER)
İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.
Göçler ikiye ayrılır.
A. İÇ GÖÇLER
Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir, iç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda de¬ğişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve illerin nüfusun¬da artma ya da azalma meydana gelir.
İç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üze¬re ikiye ayrılır.
1. Sürekli İç Göçler
Ülke içerisinde yer değiştiren insanların, göç ettik¬leri yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir.
Türkiye’de, Cumhuriyetin başlangıcından günümü¬ze kadar, özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.
İç göçün nedenleri
• Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı
• Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ai¬lelerin geçimini karşılamaması
• Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi
• Tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması
• Kırsal kesimde iş imkânlarının sınırlı olması
• Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler
• Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği
• İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri
• Kentlerde sanayinin gelişmiş olmasından dola¬yı iş imkânlarının fazlalığı
• Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygın¬lığı
Türkiye’de iç göç, kırsal kesimde nüfusun art¬ması ve kentlerde sanayileşmeye bağlı olarak, iş bulma imkânlarının gelişmesiyle artış göster¬miştir. Dolayısıyla iç göçteki en büyük etken ekonomik sıkıntılardır.
İç göçlerin sonuçları
• Ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.
• Yatırımlar dengesiz dağılır.
• Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meyda¬na gelir.
• Düzensiz kentleşme görülür.
• Sanayi tesisleri kent içinde kalır.
• Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.
• Kent nüfusunda aşırı artış meydana gelir.
• Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersiz¬lik görülür.
• Kentlerde işsiz insanların oranı artar.
2. Mevsimlik İç Göçler
Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, ta¬rımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizmi¬nin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır. Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır.
B. DIŞ GÖÇLER
Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.
Dış göçlerin başlıca nedenleri:
• Ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi
• Tabii afetler
• Savaşlar
• Etnik nedenler
• Sınırların değişmesi
• Uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi
Dış göçlerin sonuçları
• Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise azalır.
• Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler gelişir.
• Ülkeler arası kültürel ilişkiler gelişir.
Dış göçler ve Türkiye
Ülkemize 1923 – 1989 yılları arasında çoğu Balkan ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç olmuştur.
1950’den sonra, başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç, ABD, Avust¬ralya, Libya, S. Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz bulunmaktadır.
Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;
• Ülkemize giren işçi dövizi artmıştır.
• Ülke turizminin gelişmesini sağlamıştır.
• Artan nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.
En fazla göç veren İller:
Mardin, Siirt, Muş, Ağrı, Hakkâri, Bingöl, Kars, Erzincan, Tunceli, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Artvin, Rize, Trabzon, Sivas, Yozgat, Çankırı, Sinop, Kastamonu
En fazla göç alan iller:
İstanbul, İzmit, Bursa, Adapazarı, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Ankara, Gazi¬antep, Aydın, Denizli
Yerleşme ve seyahat hürriyeti Anayasa ile güvence altına alınmıştır.
Madde 23: “Herkes, yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahiptir.”
* Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlık¬lı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak amacıyla sınırlandırıla¬bilir.
* Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlemesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlandırılabilir.
* Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık ödevi ya da ce¬za soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.
* Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.
Ülkemizdeki doktor, mühendis, iktisatçı, vb. mesleklerden çok sayıda bilim insanımız Avrupa ve ABD başta olmak üzere yabancı ülkelere gitmektedir. Kariyer sahibi kişilerin başka ülkelere gitmesi¬ne “beyin göçü” denir.
Beyin göçünün başlıca nedenleri şunlardır:
* Sanayileşmiş ülkeler, nitelikli iş gücünü ülkelerine çekmek için onlara yüksek ücret ödemek¬tedir.
* Gelişmiş ülkelerde çalışma koşulları kolaydır.
* Göç gönderen ülkelerde, sanayi ve ticaretin yeterince gelişmemesi sonucu nitelikli iş gücünün kendine uygun iş bulmakta zorlanması
Ülkemizden yurt dışına gitmiş beyin cerrahları, kalp cerrahları ve astrofizikçiler gibi bilim dalların¬da uzmanlaşmış kişiler bugün dünyaca ünlüdürler.