Türkiye’de durum
Türk Tekstil Sektörü teknoloji düzeyi, ekonomik etkinliği ve sosyal etkileşimi itibariyle ülkenin önde
gelen sosyo-ekonomik faaliyet alanlarından biridir. Sektörün bu konumunu önümüzdeki iki on yıl
boyunca koruması, hatta geliştirmesi beklenmektedir. Tekstil sektörümüzün ürün kalitesi ve üretim
teknolojisi çağdaş dünya standartlarındadır. Üretiminin yaklaşık ¾’ ü on yaşından daha genç makine
ve teçhizatla gerçekleştirilmektedir.
Üretim kapasitesi açısından Türkiye, kurulu kapasite iğ sayısı itibariyle dünya’da altıncı, rotor
sayısında ise dördüncü sıradadır ve iğ sayısında dünya kapasitesinin %3.4’üne, rotor sayısında ise
%5.5’ine sahiptir. Avrupa Birliği’nde kurulu pamuk tipi kısa elyaf kapasitesinin yaklaşık yarısı
Türkiye’dedir; yani, Türkiye’de kurulu kapasite tek başına AB kurulu kapasitesine denktir. Dokuma ve
örgü kumaş üretiminde, yaşlı mekikli tezgahlar dikkate alınmasa dahi, kurulu dokuma kapasitesi AB
toplamının ¼’ü kadardır ve Avrupa’daki en büyük yuvarlak örme kapasitesine sahiptir. Kumaş işleme
(terbiye) kapasitesi, kurulu ham bez üretim kapasitesini (dokuma + örgü) rahatlıkla işleyecek
4/9
seviyededir. Terbiye (boya, baskı, apre) sanayimiz gerek boyutu ve teknoloji düzeyi, gerekse ürün
kalitesi açısından AB kurulu kapasitesine en azından denk düzeydedir.
Tekstil sektörü ülkede yaratılan katma değerin (GSMH) 1/10’undan, ülke ihracatının 1/3’ünden
fazlasını gerçekleştirmektedir. Tekstil ve hazır giyim sektörünün imalat sanayi içindeki katma değer
payı 1/6’dır. Özellikle giyim alt sektörünün emek yoğun karakteri nedeniyle, tekstil sektörü toplam
yaklaşık 27,500 işyerinde 523,000 kayıtlı kişiye istihdam sağlamaktadır. Sektör yaygın yan sanayii ağı
ile birlikte iki milyona yaklaşan çalışanıyla önemli bir sosyal işleve sahiptir.
Tekstil ve hazır giyim sektörü yüksek ihracat performans ve potansiyeline sahiptir; dünya tekstil
ihracatındaki payı %2.7, hazır giyimdeki payı %3.4 dolaylarındadır. Sınır, bavul ve turist ticareti ayrı
tutulduğunda dahi, 15 milyar Dolar civarındaki tekstil ve hazır giyim ihracatıyla Türkiye, tekstilde
Avrupa’nın birinci, dünya’nın ondördüncü; hazır giyim ürünlerinde de Avrupa’nın ikinci, dünyanın
yedinci büyük tedarikçisidir. Sektördeki beklentiler, artık bu sektör ürünlerinin ülke için bir marka
olması, bir imaj yaratmasıdır.
Tekstil sektörünün bugünkü konumunu daha da güçlendirerek sürdürebilmesi ise, teknolojisini çağın
önünde tutabilecek düzeyde geliştirmesine ve bilgi yoğunluğu ve katma değeri yüksek ürünlere
yönelmesine bağlıdır. Bunun için, tekstil sektörünün faaliyet gösterdiği iplik, örme, “nonwoven”,
dokuma, tekstil terbiyesi ve konfeksiyon alanlarında teknoloji geliştirme ve ArGe çalışmalarına önem
vermesi ve kaynak ayırması gerekmektedir.
Diğer taraftan, tekstil sanayi teknoloji ve girdiler açısından önemli ölçüde diğer sektörlere bağımlıdır.
Sektörün önemli girdilerinden olan pamuk üretimi tarım sektörünün; sentetik hammaddelerin ve tekstil
terbiyesinde kullanılan boyar maddeler ve kimyasalların üretimi kimya sanayiinin faaliyet alanına
girmektedir. Diğer taraftan, ülkemizde tekstil makinesi üretimi yalnızca sınırlı sayıda ve daha çok
teknolojik olarak göreceli basit bazı makineler ile sınırlıdır. Ürün kalitesinin yükseltilmesinde önemli
mesafeler kat edilmiş olsa da, tekstil sanayiinin hızla gelişmesi ve topluma refah sağlamasında
anahtar olan bu alanlarda yeterli teknolojik gelişmelerin de sağlanması gerekli görülmektedir. Makine,
kimya, elektrik-elektronik, bilişim, malzeme ve eğitim alanlarıyla etkileşim içinde sağlanabilecek böyle
bir teknolojik gelişimin, yaratacağı sinerji ile, tekstil sektörünü olduğu kadar diğer sektörleri de
etkileyeceği açıktır.
Topluma yüksek oranda istihdam sağlayan tekstil sektöründeki gelişmenin, toplumun refahı üzerindeki
pozitif etkisi yadsınamaz. Ancak, tekstil sanayinin ucuz işgücü avantajından yararlanacağı dönemler
geride kalmaktadır. Bizden çok daha ucuz işgücüne sahip ülkeler, tekstil ve konfeksiyonda hızla
ilerlemekte ve bu alana büyük boyutlu teknolojik yatırımlar yapmaktadırlar. Özellikle 2005’ten sonra
dünyada oluşacak serbest rekabet ortamında Türk Tekstil Sektörü’nün rekabetçi olması, ancak
sektörün teknoloji düzeyinin, ilgili alanlardaki eğitimin ve inovasyon yeteneğinin yükseltilmesi, ArGe
faaliyetlerinin artırılması ve moda ve marka yaratılması ile mümkün görülmektedir.
5/9
Fırsatlar, tehditler…
Türkiye’nin, coğrafi konumu nedeniyle Avrupa Birliği, Rusya ve Türk Cumhuriyetleri pazarlarına yakın
olması ve bu ekonomiler ile gelişen ilişkiler, ülkemizin önündeki en önemli fırsat olarak görülmektedir.
Bu pazarlardaki pazar payımızın henüz hedeflenen düzeye erişmemiş olması ve ayrıca, 2005 yılında
korumacı engellerin ortadan kalkması ile yeni pazarlar bulma potansiyeli de, yükselme sürecine
hazırlanan ekonomik konjonktür ile birlikte Türkiye’ye önemli fırsatlar yaratabilir. Tekstil sektörünün,
gelişen turizm sektörü ile artan işbirliği olanakları da diğer bir önemli fırsat alanıdır.
Bu fırsat alanlarını değerlendirmemizi sağlayacak güçlü yanlarımız;
– Sektörde gelişmiş bir alt yapı ve yeterli deneyime sahip olma,
– uluslararası rekabet deneyimi,
– yeni teknolojilere ve modaya uyum becerisi,
– uluslararası şartnamelere uyum ve çevre dostu üretim konusundaki deneyim,
– lojistik, ulaşım, iletişim konularındaki altyapının mevcudiyeti,
– gelişmiş ülkelere göre genç nüfusun yarattığı rekabetçi işgücü maliyetleri,
– sektörün girişimci ruhu ve yetişmiş işgücü mevcudiyetidır.
Üretim süreçleri, kaynaklar ve girdiler açısından güçlü yanlarımız da;
– hammadde ve malzeme zenginliği,
– ürün ve süreç çeşitliliğindeki zenginlik,
– esnek ve hızlı üretim, hızlı karar verebilme yeteneği,
– kişisel talebe yönelik küçük ölçekli işlere yatkınlık,
– toplam üretimin ¾’ünün on yaşından genç makine parkıyla gerçekleştiriliyor olması ve
– genç ve eğitilebilir ülke nüfusu
olarak sıralanabilir.
Önümüzdeki yıllarda tekstil sektörünün önündeki başlıca tehditler şunlardır:
– Siyasi bakımdan istikrarsız bir bölge içinde yer almak;
– kaynak yetersizliği, kıt, pahalı, kısa vadeli ve riskli finansman;
– istikrarsız makro ekonomik yapı ve buna bağlı olarak yabancı sermaye girişinin yetersizliği;
– ülke imajının yetersizliği;
– ihracatta ve ilgili mevzuattaki tutarsızlık ve istikrarsızlıklar;
– serbest rekabet için gerekli kurum ve kuralların yeterince gelişmemiş olması;
– sektördeki küresel arz fazlası;
– ulaşım maliyetlerindeki düşüşler ile pazara yakınlığın avantaj olma vasfını yitirmesi
– mevcut ve/veya potansiyel bölgesel entegrasyonlar ve ikili antlaşmalar;
– ABD ve büyüyen Uzakdoğu pazarlarına uzaklık;
– Asya ülkelerinin pazar paylarındaki artış eğiliminin, 2005 yılında başlayacak serbest rekabet
ortamında daha da hızlanması riski.
6/9
Panel tarafından zayıf bulunan ve iyileştirilmesine gerek duyulan yanlarımız ise;
– özkaynak yetersizliği, risk sermayesi noksanlığı, işletme sermayesi ve nakit akışı yönetme
becerisindeki eksiklikler,
– yüksek girdi maliyetleri,
– dağıtım kanallarını yönlendirme becerisinin zayıflığı sonucu küresel perakende pazarlarında yer
alamama,
– küresel entegrasyonun ve küresel ağ-yapılara katılımın yetersizliği,
– marka yaratılamaması,
– kayıt dışı ekonominin büyüklüğü,
– teknoloji geliştirme ve ArGe eksikliği,
– uluslararası ArGe fonlarından yeterince yararlanılamaması,
– bilişim teknolojilerinin sektördeki uygulamalarının yeterli düzeyde gelişmemiş olması,
– tekstil makineleri ve tekstil kimyası sanayilerinin zayıf olması,
– kalite kontrol, süreç otomasyonu ve sanal üretim teknolojilerinin yeterli düzeyde gelişmemiş
olması,
– ülke içi ve dışı benchmarking alışkanlıklarının olmaması,
– bilgilendirici ve yönlendirici sektörel strateji ve politikaların eksikliği,
– üniversite-sanayi-meslek kuruluşları arasında diyalog zayıflığı,
– tekstil ve konfeksiyon sanayileri arasında gerekli sinerjinin yaratılamaması,
– esnek üretime uymayan katı iş mevzuatı,
– bürokratik mevzuatın ağırlığı, hukuki altyapı eksikliği, fikri mülkiyet haklarının korunmasındaki
hukuki boşluklardı
Gelecek vizyonu ve hedefler
Tekstil Paneli, önümüzdeki 20 yıl için tekstil sektörünün vizyonunu şöyle belirlemiştir:
“Küreselleşme olgusunun ve küresel etkileşimin etkilerinin, bilgi ve teknoloji üreten ile bunu
kullanan/satın alan toplumlar arasındaki gelişmişlik ve refah farkının artacağı bir dünyada Türk Tekstil
Sektörünün vizyonu; katma değeri yüksek, yenilikçi, rekabetçi ve teknoloji içeren ürün ve
hizmet sunumları ile dünya ticaretindeki payını ve toplumsal refahı artırmaktır”.
Panel, bu vizyonu gerçekleştirmeye yönelik sektörel hedefleri de iki grup altında toplamıştır.
Makro hedefler:
• Dünya tekstil ticaretinin %5’ine sahip olmak,
• ülke ekonomisine sağlanan katkıyı (GSMH’dan bağımsız olarak), bugünkünün iki katına çıkarmak,
• ihracat gelirlerinin en az %15’ini yüksek teknoloji içeren mamullerden sağlamak,
• kaynak verimsizliğini ortadan kaldırmak.
7/9
Diğer hedefler:
• İlgili kurum ve kuruluşların, Tekstil Fakülteleri ve Araştırma Merkezlerinin kurulmasına öncülük
etmelerini ve/veya katkıda bulunmalarını sağlamak,
• küresel rekabet gücü sağlayan uygulamaların ve tekstil teknolojilerinin araştırılması, uyarlanması
ve kullanımını; sektörel ve sektörler arası bilgi alış veriş ağının ve işbirliklerinin güçlendirilmesini
sağlamak,
• küresel eğilimler ve itici güçler doğrultusunda moda/marka ve dağıtım kanalları oluşturmak,
• çok amaçlı-işlevli akıllı ve katma değeri yüksek ürünlerin ve yeniliklerin sunumunu, çevreyi
koruyarak ve yüksek teknoloji kullanımını artırarak sağlamak.
Tekstil sektörünün teknolojik öncelikleri
Tekstil Paneli, tekstil sektörümüzün orta vadede özgün tasarım, kalite, verimlilik, pazarlama ve
dağıtım yeteneklerinin geliştirilmesine, üst sınıf modaya yönelik ürünlerin ve teknik tekstillerin
üretimine; uzun vadede ise akıllı ve çok işlevli tekstil ürünlerinin araştırılmasına, geliştirilmesine ve
üretimine önem vermesi gerektiğini düşünmektedir. Tekstil sektörü, geliştireceği uzun dönemli
stratejilerle teknoloji düzeyini yükselterek, orta ve uzun vadede Asya ve Afrika rekabeti karşısında
kaybedilmesi olası olan “sıradan giysi ve tekstil ürünleri (commodity textiles)” üretimi yerine, “teknik
tekstiller” ve “çok işlevli, akıllı tekstiller” olarak tanımlanan bilgi, “know-how” ve yenilik yoğun, yüksek
katma değerli ürünlerin geliştirilmesine ve dünya pazarlarına sürümüne yönelmelidir.
Panelin, dünyadaki gelişmeleri ve özellikle gelecek yirmi yıla hakim olacak teknolojik eğilimleri göz
önüne alarak, Türk Tekstil Sektörünün önümüzdeki 20 yıl içinde arzulanan hedeflere erişmesini
sağlamak üzere belirlediği öncelikli teknolojik faaliyet konuları şunlardır:
• Tekstil terbiyesinde enerji tasarrufu sağlayan / çevre-dostu teknolojilerin kullanılması
• Tekstilde her türlü veri ve bilgi akışının elektronik ortamda gerçekleştirilmesi
• Bilgisayar destekli örme tasarım ve üretimi
• Konfeksiyonda tekno-terzilik ve kişiye özel üretim
• Çok boyutlu / çok işlevli akıllı tekstillerin geliştirilmesi
• Tekstil üretiminde makine ayarlarının insan müdahalesi olmadan yapılabilmesi
Tekstil terbiyesinde kullanılan kimyasalların çevrede yarattığı etkiler nedeniyle dünyada, daha az
zararlı terbiye yöntemleri (biyolojik terbiye yöntemleri, plazma ve iyon implantasyonu ve ultrasonik
terbiye yöntemleri) geliştirilmektedir. Çevreye zararlı üretim yöntemleri kullanılarak üretilen ürünlere
dünya pazarlarında getirilen sınırlamalardan etkilenmemek için, tekstil sektörümüzün bu alternatif
terbiye yöntemlerine yönelmesi ve bunlarla ilgili teknolojileri geliştirerek kullanması öncelikli
görülmektedir. Ayrıca, üretim tesislerindeki atık suların arıtımı ve terbiye maddelerinin geri
kazanılması, enerji tasarrufu sağlayan yöntemlerin (ısı pompalı kojenerasyon vb.) kullanılması, çevreyi
korumanın yanı sıra üretim maliyetlerini de düşüreceğinden, ülkemiz tekstil sektörünün önemle
üzerinde durması gereken teknolojik faaliyet konularıdır.
8/9
Önümüzdeki yıllarda, tekstil üretiminde kullanılan makinalarda “robot uygulamaları” ve “tümleşik
bilgisayar denetimi” olarak tanımlayabileceğimiz iki önemli teknolojik sıçrama yaşanacaktır. Bu
teknolojik değişim sonucunda, dokuma makinalarında kullanılan ipliğin dokumaya uygunluğu makina
üzerindeki sensörlerle kontrol edilecek ve bununla ilgili ayar değişimleri, makina tarafından otomatik
olarak (insan müdahalesi olmaksızın) yapılacak; makinaların bilgisayarlarla uzaktan kontrol ve bakımı
mümkün olacaktır. Çoklu atkı atma sisteminin yaygınlaşması ile ve dokunan kumaşın kalite
kontrolünün optik sensörler yardımıyla tezgah üzerinde yapılması sonucunda, üretim hızları artacaktır.
Daha ileri aşamada, görüntü alma / işleme teknolojilerinde ve robotik alanındaki gelişmelerle, tezgahta
kalite kontrolüne ilave olarak, tespit edilen hataları düzeltecek şekilde dokuma makinasının yeniden
ayarlanması, makina ile etkileşimli çalışan bilgisayarın yönetimiyle otomatik olarak gerçekleşecektir.
Çözgü ve tahar süreçlerinin ortadan kalması ya da dokumaya entegre edilmesi söz konusu olacaktır.
Ayrıca, yeni çıkan malzemeleri dokuyabilen tezgahlar geliştirilecek, dokuma makinalarında karbon
türevleri gibi farklı yeni malzemelerin kullanımı yaygınlaşacak ve sahip oldukları manyetik ve optik
sensörler yardımıyla kullanıcıyı tanıyabilen tezgahlar kullanıma girecektir.
Aynı süreç örme makinaları için de geçerlidir. Örme tasarım ve üretimi bilgisayar destekli bir yapıya
dönüşmektedir. Örme makinalarında desen, tip ve model değiştirmenin tamamen otomatik hale
gelecek; makinaların yüksek hızda ve en az hatayla çalışması mümkün olacak; her türlü modelin
sorunsuz uygulanabilmesi ile tasarımdaki sınırlamalar kalkacak; ayrıca “dikişsiz kazak” teknolojisi
yaygınlaşacaktır.
Önümüzdeki 20 yıllık dönemde, siparişten başlayarak tasarım, üretim, pazarlama ve müşteriye teslime
kadarki tekstil üretim sürecinin, tüm aşamaların elektronik ortamda gerçekleştirildiği “bilgisayarla
tümleşik üretim” sürecine dönüşmesi hedeflenmektedir. Her türlü bilgi alışverişi ve ürünlerin ticareti
“on-line” olarak yapılabilecek, ayrıca müşteri verileri bilgisayar hafızalarında saklanarak, daha sonraki
“on-line” alışverişlerde kullanılabilecektir. Bu elektronik ortama geçiş, ürünlerin kullanılması sürecine
de yansıyacak; örneğin, ürünler üzerindeki etiketler, yıkama makinası tarafından algılanabilecek
şekilde, ürünün yıkama talimatlarını da kapsayacaktır.
Konfeksiyonda tekno-terzilik giderek önem kazanmakta, insanların kendilerine özel hazırlanmış giysi
ve tekstil ürünlerine talebi artmaktadır. Müşteri, kendi ölçülerini ekrandan girerek veya bağlı bir kamera
düzeneği yardımıyla bilgisayara aktarabilecek, internet üzerinden erişilebilen tasarım programlarını
kullanarak kendi beğeni ve isteklerine uygun giysileri tasarlayabilecek, istediği kumaş ve renk
seçimlerini yapabilecek, kendi seçimleri doğrultusunda hazırlanmış olan giysiyi sanal ortamda
deneyebilecektir. Sipariş, müşteri tarafından onaylandıktan sonra, ilgili firmanın üretim birimine
aktarılacak; veriler CAD (bilgisayarlı tasarım) sistemleriyle iki boyutlu kalıplar haline çevrilecek ve
CAM (bilgisayar yardımıyla imalat) grubu üretim makinaları kullanılarak üretim gerçekleşecektir.
Bugünden örnekleri görülmeye başlayan çok boyutlu ve çok işlevli akıllı tekstillerin üretimi hızla
gelişecektir. Çevresel değişimleri algılayarak renk, gözenek ve kalınlık özelliklerini bunlara göre
değiştirebilen, mikropları öldüren, cildi besleyip masaj yapabilen, bazı ilaçların deriden vücuda
9/9
verimesini sağlayan akıllı tekstillerin üretiminde önemli gelişmeler yaşanması beklenmektedir.
Türkiye’nin de bilgi yoğunluğu ve katma değeri yüksek olan akıllı tekstiller alanında teknolojik yetenek
geliştirmesi, tekstil sektörümüzün rekabetçiliği açısından önem taşımaktadır. Bu tür akıllı ve çok
fonksiyonlu tekstillerin üretiminde “nonwoven” üretim teknolojileri de daha fazla kullanılmaya
başlayacak; fiziksel ve kullanım özellikleri bakımından ve tuşe ve görünüm açısından dokuma ve örme
kumaşlara eşdeğer olan “nonwoven” kumaşların üretimi mümkün olacaktır. Ayrıca, polimer
eriyiklerden doğrudan (iplik eğrilmesine, dokuma veya örme işlemlerine, ve hatta kesim ve dikim
işlemlerine gerek duyulmadan) kumaş ve hatta konfeksiyon üretiminin gerçekleşmesi de geleceğin
teknolojik gelişmeleri arasındadır.
Yukarıda sıralanan ve ülkemiz için önemi vurgulanan öncelikli teknolojik faaliyet konularının hayata
geçirilmesi, ilgili ürün ve hizmetlerin sunulabilmesi için yetkinlik kazanılması gereken başlıca teknoloji
alanları da Panel tarafından saptanmıştır. Bunlardan özellikle bilgisayarlı üretim (CAD, CAM) ve
robotik teknolojilerinde yetenek kazanmamız, ülkemiz tekstil sektörünün geleceğin pazarlarında
rekabet edebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır.
Öncelikli teknolojik faaliyet konuları ve bunların dayandığı teknoloji alanları, ülkemiz tekstil sektörünün
önümüzdeki 20 yıllık dönemde elde etmesi gereken teknolojik yetenekleri sıralamaktadır. Bu
yeteneklerle ilgili bugünkü durumumuz, erişilmesi hedeflenen yeteneklerin nasıl bir takvimle ve hangi
aşamalardan geçerek elde edilebileceği ve bu yolda hangi politika araçlarından yararlanılması
gerektiği, her bir öncelikli teknolojik faaliyet konusu için hazırlanan yol haritalarında gösterilmiştir.
Öncelikli teknolojik faaliyet konularında öngörülen aşamalar için yetenek geliştirme takvimi aşağıda
verilen özet yol haritasında toplu olarak görülmektedir; ayrıntılı yol haritaları ise ekte yer almaktadır.
Sonuç olarak, küresel rekabet deneyimi olan tekstil sektörümüzün, özellikle 2005 yılından sonra
oluşacak olan serbest rekabet ortamına uyum sağlamak için, moda/marka ve dağıtım kanalları
oluşturması, azalması beklenen göreceli iş gücü maliyet avantajını göz önüne alarak katma değeri
yüksek ürün ve yenilik sunumuna önem vermesi, yüksek teknoloji edinim ve kullanımı ile
dünya pazarındaki konumunu güçlendirmesi gerekmektedir