SELMA ERDAL
*Son yılların önemli gündemi “naylon torba çevreciliği” ve “naylon torba gelirleri ile gerçekleşecek yatırımlar” üzerinden yapılan kalkınma planları…
Kuşkusuz petrol yan ürünlerinden ve 1960’larda ülkemize giren NAYLON; çevre için gerçekten de tam bir baş belası… Ne toprak, ne su; yüzlerce yıl geçse de yok edemiyor şu naylonu…
Ama kirlilik yalnızca doğal çevrede mi?… Toplumsal yaşamda yaşanan kirlilikten ne haber?… Özellikle de siyasette yaşanan kirlilik… 500 yıl geçince naylon bile yok oluyor ama Plato’nun DEVLET’inden bugüne binlerce yıl geçmesine karşın, siyasette yaşanan kirlilik bir türlü arındırılmıyor.
Örneğin; siyasette kirlilik olmasaydı… Eğer muhalefet partileri; güçlü bir muhalefet yapsaydı… Yazanı, çizeni, sanal kamusal alanda gezeni… Kurduğu bir tek tümce nedeniyle TCK 299’dan yargılanır mıydı?…
Çünkü muhalefet susuyor. O sustukça, muhalefet partileri işlevlerini yerine getirmeyince; halk öfkesini kusuyor. TBMM’de olanlar; kameraların karşısında rol kesiyor. Bütün dertleri, tasaları, çabaları maaşlarına yapmak zam… Ülkede kalmış mı, kalmamış mı demokrasi, hukuk, adalet, nizam, intizam hiç birinin derdi değil. Kameraların karşısında Karagöz-Hacivat atışmalarıyla muhalefet yaptığını sanan heyecanlı bir gözlüklü adam ki gözlerini de çizdirdi, sanki daha genç bakıyor bu aralar… Sonuç; elde var sıfıra, sıfır. Bu durumda diyebilir miyiz acaba; muhalefet yeterince ülkemize değer vermiyor?…
Bu durumda kulak verelim ORWELL agaya…
Ne demiş George Orwell ?….
Hayvanlar eşittir, ama bazıları daha eşittir.
Ve Fransızlar da bunu kendilerine uyarlamışlar; insanlar eşittir, ama Fransızlar daha eşittir diyerek…
Biz de Orwell’ın bu sözlerini FETÖ, PENGUEN, AK-EGEMEN ya da tarikat Şeyhi bağlamında uyarlasak; hangisi daha eşit sayılacak acaba henüz açıkça bilemiyoruz.
Gün gelir de değişirse düzen; sonrasında vururuz tartıya ve anlarız, hangisinin ederi kaç okka?…
*Bir selam da çaktıralım sana; Ne Mutlu Türküm dese de sağa, sola yalpalayana:
Türk Kardeş, Türk Kardeş;
Poker oyuncusunun sözlerindeki gibi diyorum ki sana
Görüyorum ve gülüyorum…
Evet görüyorum ve gülüyorum;şu senin acınası ahmaklığına…
Hani sen var ya sen;
Şu son yıllarda öykündüğün, özendiğin, imrendiğin Osmanlı zamanında
Değil miydin ki zurnanın zırt deliği makamında?…
Değil miydin ki Osmanlı döneminde reaya ?…
Hey sen reaya !…
İşte o Osmanlı’da sürünürken en alt sırada
Kemal Atatürk’ün yücelttiği Türk Kimliği’nle…
Çıkıp da kulluktan, girmedin mi saygın bir yurttaş sırasına ?…
Bugünse yedi düvel işbirlikçilerinin kandırıkçı diliyle,
Osmanlıcılık düşlerine dalan sen
Türk kimliğinin ayaklar altına alınmasına tepkisiz kalıp,
Senin varlığına yapılan saldırıları görmüyorsun
Seni yok etmek için saldıranlara karşı;
Tek bir yürek olarak kenetlenip de Savunma duvarları örmüyorsun…
Ve NE MUTLU TÜRKÜM diyerek
Atatürk’ün Cumhuriyeti ile var olmayı kıvanç bilen ben;
Senin bu acınası durumunu görüyorum
Ve bu aymazlığına;
İçim burkularak, içim sızlayarak, içim acıyarak gülüyorum…
Yazık, çok yazık Türk Kardeş; çok yazık!…
Hiç yakışmıyor bu aymazlık; birazcık kulak ver Halil İnalcık hocamıza, bak ne diyor sana ?…
Osmanlı torunuyum dedemin mezar taşını bile okuyamıyorum diyen güzel kardeşim;
“Senin köylü dedene mezar taşı dikmek Osmanlı’da kimsenin aklına gelmez idi. O hat işi mezar taşları Saray, çevresi, devşirme paşalar ya da mollalar içindir. Anadolu köylüsünün çoğunun bırakın mezar taşı, mezar yeri dahi bilinmezdi. Kim bilir hangi cephede, hangi siperde can verip kefensiz defnedilirlerdi? İmparatorluğun askeri yükünü çekerdi onlar.”
Prof. Dr. Halil İnalcık
*Usdışı kararlar nedeniyle ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynaklarının sömürülmesine…
Bu sömürünün yanı sıra insan kaynaklarımızın da yitip gitmesine öfkelenmekten, üzülmekten ve ölenlerin ardından rahmet okumaktan bıktık, usandık !…
Küreselleşme budur işte
Küresel efendiler sınırları kaldırdılar ne için?
Dilediklerince dünyamızı sömürebilmek için
Sömürüyorlar da
Ulus Devlet neden önemli?
Onlara direnmek için!
Ama ulus demek, ulusalcılık demek; neredeyse terör suçu, sanki vatana ihanet
Ve meydan onların !…
*Ingiltere; sömürgesi Hindistanda yetiştirdiği uyuşturucuyu Çin’e verip, onların çaylarını alıyordu ve Asya’da sömürgeler oluşturmak için askerlerine içiriyordu. Çünkü İngiliz askeri çay içmeden savaşmıyordu.
Bugün Didim’de yanımız, yöremiz İngiliz işgali altında ve onlar ne veriyorlar bizlere ve nelerimizi alıyorlar acaba?…
Geçmişte yaşanan misyonerlik faaliyetleri düştükçe usumuza???…
Sormadan edemiyor insan…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.