1942 yılında Ankara’da doğdu. Barlas, Hukuk Fakültesi mezunu. Ismail Cem’in TRT Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde iç ve dış haberler danışmanlığı yapan Barlas’ın Türkiye Üzerine Pazarlıklar adlı kitabı bulunuyor. Barlas, 1968 yılında Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada, inceleme dalında birincilik ödülü aldı.
Türkiye’de yayınlanan büyük gazetelerin hepsinde çalışan; Cumhuriyet, Günaydın, Milliyet, Güneş, Tercüman ,Hürriyet, Sabah, ve Zaman gazetelerinde yöneticilik ve yazarlık yaptı bilahare TGRT’de günlük haber yorumculuğu yaptı.Yeni Şafak gazetesi köşe yazarı.
ESERLERİ
Türkiye’de Darbeler ve Kavgalar Dönemi
Mehmet Barlas
Birey Yayıncılık
Elinizdeki kitap, Cumhuriyet dönemine damgasını vuran liderlerin, düşüncelerin ve kavgaların özlü bir panoramasını sunuyor. Atatürk’ten İnönü’ye Bayar’dan Menderes’e… kadar yakın tarihimizin birincil aktörlerinin portrelerini çiziyor, birbirleriyle ilişkilerini çeşitli yönleriyle resmediyor.
Bu kitap kuru bir tarih kitabı değil. “Tarihin kaynağı ve yapıcısı insandır” ilkesinden hareketle kaleme alınan kitapta, hem Cumhuriyet öncesinin, hem de Cumhuriyet öncesinin, hem de Cumhuriyet döneminin önemli olayları, tartışmaları ve kavgaları birincil aktörlerin ağzından canlı bir dille aktarılıyor.
Ülkemizin en yakın gazetecilerinden Mehmet Barlas’ın yakın tarihimize damgasını vuran önemli liderlerle yaptığı röportajları eksene alarak ve arşivleri konuşturarak yazdığı bu kitap, okuyucuyu aydınlatıcı, heyecanlı ve zaman zaman da hüzünlü bir yolculuğa çıkarıyor.
Yayınevimiz bu kitabı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, tek parti döneminden çok partili demokratik hayata geçerken yaşanan olayları, farklı bir dille, bugün aynen yaşıyormuş/uz gibi anlamak isteyen herkes için yayımlıyor.
Turgut Özal’ın Anıları
Mehmet Barlas
Sabah Kitapları / Olaylar-İnsanlar Dizisi
Bu kitapta Özal’ın kişiliğini, felsefesini, döneminin çarpıcı olaylarını; Özal felsefesinin bu olaylara nasıl yansıdığın; Özal’ın yapılandırdığı ekonomik modelde krizden çıkış yollarının ipuçlarını; ve ilerisi için tasarladığı programın ana hatlarını bulacaksınız. O’nun icraatına ve düşüncelerine ışık tutan ve çarpıcı çözümler içeren “Özal”ın Temel Metinleri’ni öğreneceksiniz.
Bilimsel çevrelerde ve kamuoyunda daha yıllarca sürecek “Özal” tartışmalarına ve incelemelerine önemli bir katkı oluşturan “Turgut Özal’ın Anıları”, Türk toplumuna, onun geleceğe yönelik icraatını ve vizyonunu topluca bir kez daha hatırlatıyor.
(Arka Kapak)
HAKKINDA YAZILANLAR
Mauritius’lu Memet
Toktamış Ateş
Cumhuriyet 28 Şubat 1996
. . .Öğrencilik günlerimden kalma, eski bir gazeteci arkadaşım vardır. Tabii o zamanlar gazeteci değil, “solcu” bir öğrenciydi. Daha doğrusu o zamanlar “sağ-sol” ayrımı olmadığı için, “ilerici” bir öğrenciydi. Gericilere de müthiş kızardı.
Zaman içinde, fazla ilerlemenin bir yarar getirmeyeceğini anladı! Uzun boylu insanlar için kimi yakışıksız uydurmalar yaparlar. Benim bu eski arkadaşım, bu uydurmaların geçersizliğini tek başına ispatladı. Zira bizler o günlerde Devlet Planlama Teşkilatı’nı ele geçiren “takunyalılara” çok kızardık. Sonra gitti o takunyalıların lideri Özal’ın “sırdaşı” oldu. (Bu kendi ifadesi. Bilmem yalan – bilmem doğru. )
GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM
Korkma, kendine güven ve “değişim”i başlat!..
Mehmet Barlas
Yeni Şafak 11 Nisan 2001
Bu krizi, kökten reformlar yaparak bir “yeniden-yapılanma” ile sona erdirirsek, Türkiye’nin önü açılır..
“Yeniden-yapılanma” ile ifade etmek istediğimiz şey, bir “topyekûn değişim”dir..
Sade ekonominin değil, “devlet”in de, “resmi ideoloji”nin de, çağa uyarlanmasıdır.
Şeffaflıktır, hukukun üstünlüğüdür, serbest rekabettir, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasidir, dünyayla entegrasyondur..
Bizim, yerli malı Berlin Duvarları’nın yıkılmasıdır, beklediğimiz değişim!..
Bunları yapamayabiliriz de..
Eskisi gibi, “tabular ve sloganlar” arasında, sanal bir ortamda yaşayabiliriz..
Geçmiş dönemde bunu yaptık..
“Kökten-devletçi” bir düzen içinde, ne ekonomiye, ne Güneydoğu sorununa, ne “laiklik meselesi”ne, ne Türk-Yunan ilişkilerine ve Kıbrıs’a, kalıcı çözümler üretebildik..
“Türkiye ile dünya”nın ve “devlet ile halk”ın arasında, hep problemli ilişkiler yaşandı..
En yakın müttefiklerimizi ve tarih ile coğrafyanın bizi birlikte yaşamaya mahkûm ettiği “tüm komşular”ı, “dış düşmanlar” olarak gördük..
Değişen zamanlara göre de, halkın değişik kesimleri, “iç düşmanlar” listelerine girip çıktı..
Türkiye, bu “son kriz”i bir fırsat bilip, radikal bir “değişim projesi”ni uygulamaya koymalıdır..
Aksi halde, bundan sonraki yaşamımızı da, “kriz-kolik” bir ülke ve toplum olarak, sürdüreceğiz..
Çağımızda “zaman” çok hızlandı..
Geçmişte yüzlerce yıl süren aşamalar, bugün birkaç yılda tamamlanıyor.. “Değişim”in gereklerine uymayan devletler parçalanıyor, bir anda haritalar değişiyor..
Düşünün ki, 20’nci yüzyılı derinine etkileyen Marx’lar, Lenin’ler ve onların “komünist ideoloji”leri, bir anda müzelik oldular..
Hitler’ler, Mussolini’ler, bir kuşak dayanamadı..
1870-1939 arasında üç büyük savaşın tarafları olan Fransız ve Almanya, şimdi Avrupa Birliği içinde, “tek hükûmet-tek para” sürecinde..
Yapılması gerekenleri biliyoruz..
Avrupa’nın “Kopenhag Kriterleri”ni siyasete ve devlete, “Maasricht Kriterleri”ni ekonomiye uyarladığımız takdirde, yepyeni ve ümit dolu bir ülke olabiliriz..
Bunu yapabilecek kadrolarımız da var, bilgi ve deney birikimimiz de var.
Bütün mesele, işi, askeri darbelere, sokak ayaklanmalarına, anarşiye ve “örtülü iç savaş”lara bırakmadan yapmamıza bağlı..
Dünyanın çeşitli ülkeleri, “siyasi tıkanmışlık”, “ekonomik kriz” ve “kararsızlık” nedeniyle, yukarıda sözünü ettiğimiz, felaketli alternatif yollara da girdiler.
Kriz labirentlerinden, yıllardır çıkamamış ülkeler de var dünyada..
Mevcut siyasi kadrolara ve parlamentodaki milletvekillerine, büyük sorumluluklar düşüyor.
DSP’den 20, ANAP’tan 20 milletvekili “artık yeter” diyerek, liderler oligarşisine başkaldırsalar, Türkiye’nin kaderi değişebilir.
“TÜSİAD”lar, “TOBB”ler, Ankara’daki iktidara endeksli yaşamayı bırakıp, dünyaya kulak verseler, bu “hasta yapı”, değişim sürecine girebilir.
“Tekelci medya”, kamu malına ve iktidar tutkunluğuna olan bağımlılığını bırakıp, topluma (veya okurlarına) biraz antenlerini açsa, “değişim” inanılmaz ölçüde hızlanır..
Çeşitli kesimlere, biraz “akıl”, biraz “vicdan”, biraz “hesap” ve biraz “ahlak” enjekte edilebilse, Türkiye’nin kaderi değişebilir.
Göz göre-göre, batağa, kargaşaya, çamura ve sürekli krizlere gömülmek, gerçekten bize yakışmıyor..
21’inci yüzyılı da, Türkiye’nin “hasta adam” kimliği içinde geçirmesine razı olmamalıyız..
Bilelim ki, Amerika da, Avrupa da, bizim düşmanımız değildir. “IMF”, Türkiye’nin batmasını isteyen bir komplonun adı hiç değildir..
Türkiye, anti-emperyalist bir savaşın tarafı, eski bir sömürge, çaresiz bir 3’üncü Dünya ülkesi değildir..
“Globalleşme”, devlet için de halk için de, “dünyalı olmak” için bir fırsattır..
Nasıl anlatsak ki?
Türkiye’yi iflas ettirirsek, bizim yeteneksizliğimiz sonucu olur bu..
Türkiye bölünürse, bunun sorumlusu bizlerin beceriksizliği olur..
Korkmayalım, kendimize güvenelim ve düğmeye biz basıp, “değişim”i biz başlatalım.