Eleusis Gizemleri (Ceres ve Persephone)

Eleusis Gizemleri (Ceres ve Persephone)

ABONE OL
Ağustos 22, 2023 05:45
Eleusis Gizemleri (Ceres ve Persephone)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kadim dini gizemler arasında en meşhuru, Eleusis şehrinde Ceres ve kızı Persephone onuruna beş yılda bir kutlanan Eleusis Gizemleri’dir. Eleusis kültü, Küçük ve Büyük Gizemler olarak ikiye ayrılırdı. Küçük Gizemler Persephone’ye adanmıştı.

Küçük Gizemler, saf olmayan ruhun yersel bir bedenle sarmalanmış, maddi ve fiziksel doğayla
kuşatılmış durumunu göstermek için kurulmuştur. Efsanede, Ceres’in kızı Persephone yeraltı tanrısı Plüton veya Hades(1) tarafından kaçırılır. Persephone güzel bir korulukta çiçekler toplarken yer birdenbire açılır, ölümün karanlık efendisi muhteşem savaş arabasıyla kasvetli derinliklerden çıkar ve çığlıklar atıp çırpınan tanrıçayı yeraltı alemine götürerek kraliçesi olmaya zorlar. Gizemlerde genellikle Psyche denilen ve Persephone ile sembolize edilen insan ruhu, esasında maddi olmayan, ruhani bir şeydir. Onun gerçek evi, yüksek alemlerdir. Burada maddi form ve maddi kavramların bağlarından özgür olarak tümüyle canlıdır ve kendini eksiksiz ifade eder.

Bu öğretiye göre insanın fiziksel, beşeri doğası ve bedeni bir mezar, bir bataklık, bütün hüzün ve ıstırabın kaynağı olan sahte bir şeydir. Platon, bedeni ruhun tabutu olarak tarif eder ve bununla yalnızca insanın cismini değil, aynı zamanda beşeri doğayı kasteder. Bu efsanede, yeraltı aleminin hükümdarı Plüton, insanın bedensel aklını temsil eder. Persephone’ye tecavüz, hayvani nefsin saldırıp kirleterek Hades’in kasvetli karanlıklarına doğru çektiği ilahi doğayı sembolize eder. Hades maddi, nesnel bilinç seviyesinin hakim olduğu alemin sembolüdür.

Küçük Gizemlerin kasveti ve sıkıntısı, beşeri ortamın sınırlarını ve yanılsamalarını kabul ettiği için kendini dışa vuramayan ruhun ıstırabını temsil eder. Eleusisçi savın özü, insanın ölümden sonra hayatta olduğundan ne daha iyi ne de daha akıllı olmasıdır. Buradaki geçici misafirliği sırasında cehaletin üzerine yükselmezse, ölünce, sonsuza kadar amaçsız dolaştığı, bu yaşamda yapmış olduğu hataları sonsuza kadar yaptığı ebediyete gider. Fiziksel hayatlarında kendilerini geliştirmek için bir şey yapmayan, ruhları uyku halinde olanlar, ölümde Hades’e giderler ve burada hayat boyunca uyudukları gibi sonsuza kadar uyurlar.

Eleusis filozoflarına göre fiziksel dünyaya doğmak kelimenin tam anlamıyla ölümdür; ruhani anlamda tek gerçek doğum, insanın spiritüel doğasının kendi etsel doğasının rahminden çıkmasıdır. Tıpkı suda (kadimlere göre yanılsamalı ve geçici bir element olan su, maddi evreni temsil ederdi) kendine bakan Narcissus’un bir yansımayı kucaklayabilme uğruna hayatını kaybetmesi gibi, insan da doğanın aynasına bakıp yansımasını gördüğü cansız toprağı kendi gerçek benliği kabul ederek, fiziksel hayatın ona sunduğu kendi ölümsüz görünmez benliğini gerçekleştirme şansını yitirir. Kadim inisiyelere göre, insanların çoğu yaşayan ruhları tarafından değil, akılsız (dolayısıyla ölü) hayvani kişilikleri tarafından yönetilirdi.

Büyük Gizemler ise Persephone’nin annesi Ceres’e aitti. Ceres, kaçırılan kızını bulmak için dünyayı dolaşırken temsil edilir. Ceres, kayıp çocuğunu (ruh) bulmak için yanında iki meşale -sezgi ve akıl- taşır. Sonunda Persephone’yi Eleusis’ten çok uzak omayan bir noktada bulur ve minnettarlığı için oradaki halka buğday ekimini öğretir.

Ceres, ölülerin ruhlarının tanrısı olan Plüton’un önüne çıkar ve ondan Persephone’nin evine dönmesine izin vermesini ister. Tanrı, Persephone ölümlülük meyvesi olan nardan yediği için, önce bunu yapmayı reddeder, sonra uzlaşmaya yanaşarak Persephone’nin, yarım yıl Hades’in karanlığında onunla birlikte yaşamayı kabul etmesi şartıyla yılın geri kalan yarısında yukarı dünyada yaşamasına izin verir.

Yunanlılar Persephone’nin solar enerjinin tezahürü olduğuna inanıyorlardı. O, kış ayları boyunca Plüton’la birlikte yer altında yaşıyor, fakat yazın bereket tanrıçasıyla birlikte geri dönüyordu. Bu durum, karanlık doğa (beden) ve aydınlanmış doğa (ruh) ikiliğine sahip insanın temsiliydi.

Baküs/Dionisos
Baküs kültü, Baküs’ün Titanlarca parçalara ayrılması metaforu üzerine biçimlenir. Bu devler, Baküs’ün bir aynada kendi imgesiyle büyülenmesine neden olarak onu parçalarlar. Sonra da parçalarını önce suda haşlar, ardından pişirirler. Pallas, öldürülen tanrının kalbini kurtarır ve bu sayede Baküs’ün eski ihtiş******* hiçbir şey yitirmeden yeniden dirilmesi sağlanır. Titanların işlediği suçları gören Zeus, [Gnostik inanca göre fiziksel evrenin yaratıcısı olan Demiurge(2)] Titanların bedenlerini göksel ateşle yakarak onları yok eder. Baküs’ün etinden yemiş olan Titanların küllerinden insan ırkı yaratılır.

 

Baküs, aşağı dünyanın rasyonel ruhunu temsil eder. Titanların, yani dünyevi kürelerin lideridir. Baküs hali, rasyonel ruhun kendini bilme hali içindeki birliğini işaret eder; Titan hali ise rasyonel ruhun evrene dağılmış, dolayısıyla kendi özsel birliğine dair bilincini yitirmiş çeşitliliğini gösterir.

Baküs’ün baktığı ve düşüşüne neden olan ayna, büyük yanılsamalar denizi, Titanların yarattığı aşağı dünyadır. Baküs, önünde gördüğü imgeyi kendi sureti kabul eder ve kendi benzerliğine ruh verir. Baküs kendi yansımasını ve yaratısını gördükten sonra, dünyanın rasyonel ruhu parçalara ayrılır ve Titanlar tarafından özsel doğasını oluşturan dünyevi küreye dağıtılır. Ancak onun kalbi ya da kaynağını dağıtamazlar. Titanlar, Baküs’ün parçalanmış bedenini alıp suda kaynatmışlardır: Maddi evrene gömülme sembolü. Parçaların bundan sonra pişirilmesi ruhani doğanın formdan çıkıp yükselmesini gösterir.

Baküs’ün babası ve evrenin Demiurge’ı Zeus Titanların rasyonel ve ilahi fikri sürekli olarak aşağı dünyayı oluşturan parçalara ayırdığını görünce, ilahi fikrin tamamen yok olmaması için Titanları yok etti. Titanların küllerinden insanlığı yarattı. İnsanlığın amacı, Baküsçü fikri, yani rasyonel ruhu Titanların müdahelesinden korumak ve sonunda ortaya çıkarmaktır. Ölüm sadece bu aşağı evrende mevcuttur: Dağılma meydana gelir ki daha yüksek bir form veya akıl düzeyinde yeniden birleşme gerçekleşsin. Zeus’un şimşekleri onun dağıtıcı gücünün sembolüdür; ölümün amacını, yani rasyonel ruhu irrasyonel doğanın obur kuvvetinden kurtarmayı gösterir. İnsan bileşik bir yaratıktır: Aşağı doğası Titanların parçalarından ve üst doğasıysa Baküs’ün kutsal, ölümsüz etinden (hayatından) oluşur. Dolayısıyla insanda hem Titansı hem de Baküsçü varoluş mevcuttur. Baküs’ün 12 Titanca öldürülmesi ve parçalanmasıysa, Titanların dünyevi hayat meşguliyetleriyle çarpıtılmış olan Zodyak güçlerini temsil ediyordu. Bu bedenin çeşitli kısımlarından dünyevi formlar yaratıldığı zaman bütünlük duygusu yok olmuş, yerine ayrılık duygusu geçmiştir. Pallas tarafından kurtarılan Baküs’ün kalbi, rasyonel ruhun ölümsüz merkezidir. Rasyonel ruh, bütün yaratım ve insan doğasına dağıtıldıktan sonra, onu irrasyonel Titansı doğadan ayırmak amacıyla Baküs Gizemleri kurulmuştur. Bu ayırma, ruhu ayrılık halinden birlik haline yükseltme sürecidir.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP