Teknoloji dünyasında her zaman üretici ve tüketici birbirinden memnun kalacak diye bir kural yok. Üreticiler pek çok noktada tüketicilerin istekleri doğrultusunda ürünler üretemedikleri gibi onları memnun etmekte sıkıntı yaşayabiliyorlar. Bu tür memnuniyetsizlik örnekleri dijital çağda çoğunlukla adliye koridorlarında son buluyor.
Bunun için binlerce örnek vermek mümkün ama teknolojik dünyayı şekillendiren 4 önemli dava hepsinin önüne geçiyor. Çünkü bu davalar bugün bile konuşulan, üretici ve tüketicilerin dijital alışkanlıklarını ya da ilkelerini değiştiren “ hukuksal olaylar olarak adliye dosyalarında kalmamış ve hafızalarda yer etmişlerdir.
Microsoft Tekel Davası son yılların en önemli ve en çok tartışılan antitröst davalarından birisi olarak adli tarihte önemli bir yerde duruyor. Yazılım endüstrisinin küresel olması ve dava sonrasında ortaya çıkacak sonuçların gelecek nesil bilgisayar yazılımı ve Internet endüstrilerinin işleyişine yön verecek olması davayı son derece önemli kılmıştı. Microsoft 1995 yılında Windows 95 olarak adlandırılan yazılım paketini piyasaya sürmüş ve bu sistem beklenmeyen bir başarı sağlayınca ardından 1998 yılında yeni sürümü Windows 98 piyasaya sürülmüştü.
Bu kısa kronoloji ile eş zamanlı başka bir durum daha vardı. Netscape Communications Corporation 1994 yılında Navigator adlı Internet tarayıcısını pazarlamaya başlamış ve hakim duruma gelmişti. Bunun üzerine de Microsoft, Temmuz 1995’te Internet Explorer adlı tarayıcısını piyasaya sürmüştü. İşte her şeyin başlangıç noktası ağırlıklı olarak bu iki tarayıcıyla başlar. Ancak 1990 yılına geri gidersek, Amerikan Federal Ticaret Komisyonu ( FTC ), 1990 yılında Microsoft’un işletim sistemleri pazarındaki uygulamaları nedeniyle bir soruşturma açmış ancak bu soruşturmadan herhangi bir sonuç alınamamıştı. Ancak bu sonun başlangıcıydı.
Davanın sonuçlanmaması Microsoft’un işletim sistemiyle bütünlenmiş ürünler pazarlamasını engellemeyince şirket Windows 95 paketi ile birlikte Internet Explorer’ı bedava piyasaya sürüvermişti. Bu davranış Netscape’in biraz midesini bulandırmış ve itirazlar başlamıştı. Bunun sonucu olarak da 1998 yılının Mayıs ayında 20 eyalet savcısı ve ABD Adalet Bakanlığı Microsoft’un antitröst (tekelcilik) maddelerini ihlal ettiğini iddia eden geniş bir şikayet dosyası hazırlayarak dava açtılar. 1998 yılında başlayan bu dava 6 Haziran 2000 tarihinde sonuçlandı. Mahkeme, Microsoft’un Internet Explorer’ı Windows’la beraber satmak suretiyle, “ticareti veya iş hayatını sınırlayan her türlü anlaşma, birliktelik” ve uyumlu eylemi yasaklayan Sherman Kanunu’nun birinci maddesini ihlal ettiği sonucuna vardı. Çünkü Microsoft Internet Explorer’ın Windows’tan kaldırılması imkanını tüketicilerine tanımıyor, tarayıcıyı zorunlu kılıyordu. Bu önemli davanın sonucunda tarayıcının işletim sistemine entegre olmasının zorunlu olmadığı, bu entegrasyonu kullanıcıların inisiyatifine bırakmanın daha doğru olduğuna hükmedildi. Hükmün şartları kayıtlara şöyle geçmişti:
Napster müzik piyasasının uzun süre mücadele ettiği bir oluşum olarak teknoloji tarihinde hak ettiği yeri alır. 2001 yılında internetteki yayını sonlandırmak zorunda kalan Napster, korsan müzik dinleme ve indirme hareketinin ilk örneği olarak da bilinir. Öte yandan Napster’ın kapanmasıyla birlikte iTunes ve Hulu gibi korsan olmayan tamamen yasal müzik servislerinin doğuşuna da tanık oluruz. Napter’ın ipini çeken adalet sistemi ya da savcılar değildi, Napster’in Azrail’i dev Heavy Metal grubu Metallica olmuştu.
Metallica Napster’ın telif haklarına balta vurduğunu işaret edince, Napster telif ödeyebilmek için paralı yöntemler kullanmaya çalışmış ancak başaralı olamamıştı. Metallica’nın Napster’ın tekerleğine çomak sokmasının ardından Mp3 dosyalarının çevrimiçi paylaşımına dayanan programın firma ve sanatçıların telif haklarını ihlal ettiği kabul edilmiş, Napster’ın rakipleri de bu kararla birlikte derin bir “oh” çekmişlerdi. Federal Mahkeme tarafından telif haklı materyaller üzerindeki yasal olmayan uygulamasını bir an önce durdurması istenen Napster’ın, bu trafiği yasal bir şekilde üyelerine sunan rakiplerini daha ön plana çıkarmıştı.
Napster yetkilisi Hank Barry, bu kararın ardından büyük bir darbe yediklerini kabul ederken, Universal Music, Sony ve EMI gibi davacılar telif hakkına sahip oldukları müziklerle dans ediyorlardı. Napster’ın 67 milyondan fazla aktif kullanıcısı vardı. Bu kullanıcıların doğrudan telif hakkı ödeyerek müzik dinlemelerinin yolu bu davayla açılmıştı. Ancak Napster öldü desek de ardında Kazaa, Cobros, eDonkey, Gnutella, Limewire, Ares gibi pek çok benzeri yapıların doğuna da yol açmış müzik ve film telif hakları davaları yılan hikayesi gibi yıllarca sürmeye devam etti.
Napster’ın mezarı kapatılırken parlayan yıldız Limewire olmuştu. Ancak bir gün bu hizmeti kullanan milyonlar ekranlarında,
“legal notice, this is an official notice that limewire is under a court-ordered injunction to stop distributing and supporting its file-sharing software. downloading or sharing copyrighted content without authorization is illegal.” yazısını unutamazlar.
New York bölge mahkemesi yargıçlarından Kimba Wood, Limewire’ın ipini çeken kanun adamı olarak teknoloji tarihine adını yazdırmıştı. Her ne kadar bu karar 2010 yılında yayınlanmış olsa da Limewire hakkında açılan dava 2006 yılına kadar uzanıyor. Yıllarca süren ve uzayıp sünen bu davada New York mahkemesi elbette Napster davası gibi bir emsal karara dayanan tutanaklarla Limewire’ı kapatmış ve korsan paylaşıma son vermişti. Amerika’daki müzik telif haklarını koruyan RIAA için bu sonuç Napster’ın ardından kazanılan ikinci raunt olarak telif davaları tarihinde yerini aldı. Doğal olarak dava sonucu kapanan Limewire para cezaları yüzünden de iflas bayrağını çekti. Limewire telif ihlali yaptığı her dosya için 150 bin dolar para cezasına çarptırılmıştı. Limewire bir süre bağımsız yapımcılardan gelen şarkıları çevrimiçi üyelik sistemiyle sunan bir yasal mağaza ile tutunmaya çalıştı. Ancak bu noktada da bazı yapımcılarla anlaşamayan Limewire 31 Aralık 2010 tarihinde internet ringine havlu attı.
DVD formatında kayıt edilmiş medya ilk çıktığında CSS (Content Scrabble) Systemadında bir kopya önleme yöntemi kullanıyorlardı. Bu sistem hem DVD’lerin kopyasının çıkarılması, hem de Linux cihazlarda oynatılmasını engeliyordu. Doğal olarak bu durum kullanıcıların CSS sistemini aşırtma yaparak çeşitli yöntemlerle etrafından dolanmaya ve çözümler bulmaya yöneltti. Sonunda DeCSS adında bir sistem geliştirildi. Bunu Norveçli genç bir bilgisayar kullanıcısı geliştirmişti. Jon Lech Johansen sırf bu yüzden DVD John lakabıyla tanınır.
Johansen’in sadece bu girişimi ile Norveç’te 145 kanun ihlaline denk geliyordu. Öte yandan DVD Copy Association (DVD-CCA) ve Motion Picture Association (MPA) tarafından da takibe alınıp aleyhinde davalar açıldı. 2 yıl hapsi ve yüksek para cezası istemiyle mahkemeye sevk edildi.
Ancak yargı Johansen ile ilgili tüm davalara takipsizlik kararı verdi. Çünkü Johansen bu sistemi sadece kendi kişisel kullanımı için kullanmış ve kimseyle paylaşmamıştı. Üstelik kendi parasıyla satın aldığı DVD’leri kopyalıyor ve Linux sisteminde izlemek için kullanıyordu. Diğer yandan, Johansen’in hiçbir kod yazmadan sadece tersine mühendislik yapıp, son derece kötü yazılmış kodları düzelterek kopyalama yapmayı başardığı da ortaya çıktı. Tamamen aklanan Johansen şimdi ABD’de yaşıyor veDouble Twist adında bir akıllı telefonlara medya transfer yazılımı geliştiren bir şirketin CEO’su olarak çalışıyor. Şirketin sahibi de kendisi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.