Türkiye’yi sarsan Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerde havalimanının hasar alarak kullanılamaz hale gelmesi uzmanları bir kez daha haklı çıkardı.
Doç. Dr. Emre Özşahin’in havaalanı açıldıktan sonra 2010 yılında yayımladığı “Hatay Havaalanı’nın jeomorfolojik özellikler ve doğal risk açısından değerlendirmesi” başlıklı çalışması depremle birlikte tekrar gündeme geldi.
Özşahin çalışmasında havaalanı daha inşa edilmeden önceki süreçte, yer seçimi konusunda yaşanan tartışmalara işaret ederek özellikle havaalanının eski Amik Gölü aynasına yakın olması sebebiyle sel ve deprem riski taşıdığına vurgu yaptı.
1.DERECE DEPREM RİSKİ
Özşahin’in bilimsel çalışmasında havaalanının; tektonik açıdan Ölü Deniz Fayı, Karasu Fayı ve Kıbrıs-Antakya Fayı’nın karşılaştığı noktada bulunduğu vurgulanarak “Alanın coğrafi konumunun ortaya çıkardığı bu durum, deprem riskini arttırmaktadır. Bu nedenle havaalanı 1. dereceden deprem riski olan bir bölgede yer almaktadır” tespiti yapıldı.
“ISRARLA BU BÖLGEYE YAPILDI”
Yapılan uyarılar, açıklamalar dikkate alınmadan havaalanının ısrarla bu bölgeye yapıldığı belirtilerek bölgede tarih boyunca can ve mal kayıplarına neden olan depremler yaşandığı vurgulandı.
Çalışmada “Aletsel dönemde oluşan depremler içerisinde en çok dikkati çekeni, 22 Ocak 1997 tarihindeki (M=5,5) depremdir. Karasu Fayı’nın güneyinde gerçekleşen bu deprem, herhangi bir yüzey kırığı oluşturmamasına rağmen, alüvyal zeminlerde önemli ölçüde zarara neden olmuştur” denildi.
“ÇÖKME VE YIKILMALAR GERÇEKLEŞİR, KAZIKLARLA GÜÇLENDİRİLSİN”
Deprem riski ile ilgili şu uyarılar yapıldı:
*İnceleme alanının, özellikle coğrafi konumu gereği Ölü Deniz Fayı, Karasu Fayı ve Kıbrıs-Antakya Fayı’nın karşılaştığı bir noktada yer alması ve tarih boyunca çok sayıda depremin gerçekleştiği bir bölgede olması, tıpkı geçmişte olduğu gibi gelecekte de birtakım sorunlar doğmasına neden olacaktır.
*Bu alanda yaşanacak bir depremde, özellikle kuvaternere ait formasyonların oluşturduğu zayıf zeminlerde depremin etkisi daha etkili bir şekilde hissedilecektir. Bu tür zeminlerde olası bir deprem anında zeminde büyüme, zemin sıvılaşmasına bağlı olarak oturma, çökme ve yıkılma olayları görülebilir.
*Günümüzde sürekli bir şekilde faaliyette olan Hatay Havaalanı, gerekli önlemler alınmazsa daha ciddi doğal risk problemleriyle karşı karşıya kalacaktır.
*Bundan sonra havaalanı yerinin değiştirilmesi de kolay olmayacağı için öncelikle; havaalanının bulunduğu alanın derin çelik veya beton kazıklarla depreme ve etkilerine karşı güçlendirilmesi, uçakların iniş ve kalkışlarının neden olduğu titreşimin engellenmesi için havalanma pistinin sağlam ve derin kazıklarla desteklenmesi, olası bir afet anının her safhasında görev alabilecek personelin bulunması gerekmektedir.
UZMANLAR UYARMIŞTI
Çalışmada havaalanın inşaatı sırasında Hatay Jeoloji Mühendisleri Odası’nın yaptığı açıklamaya da yer verildi.
Odanın açıklamasında “Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Dairesi, Devlet Su İşleri, Kandilli Rasathanesi ile Fırat Üniversitesi işbirliği ile bu alanla ilgili hazırlanan raporlarda havaalanı pistinin fay hattı ve kurutulan Amik gölü üzerinde olduğu ve bu alanda havaalanı yapmanın mümkün olmadığı belirtilmektedir. Ayrıca, havaalanı yapılacak sahanın eski Amik gölünün merkezinde bulunması zemininin balçıklı durumda olmasına ve taşkın sonrası bu sahada 10 günden daha fazla süre zarfında su kalmasına neden olduğu ve bu şartlar altında havaalanı yer seçiminin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği” belirtiliyordu.
2007’DE AÇILDI
1975 yılında Amik gölünün kurutulup, haritadan silinmesi üzerine buradan kazanılan arazilerin bir kısmı tarım alanı olarak kullanılırken, bir kısmının üzerine de Hatay Havaalanı inşa edildi.
2001 yılında inşaatına başlanan havaalanı 9 Aralık 2007 tarihinde tamamlanarak hizmete girdi. 6 Şubat günü meydana gelen depremlerde hasar gören havalimanı onarılarak tekrar uçuşlara açıldı.