Ali Kılınç
Allah’ın (c.c) yarattığı varlıklar arasında en üstünü ve en mükemmeli insandır. Bu durumu Allah (c.c) Tin Süresinde “Biz insanları en güzel bir şekilde yarattık”(95/4) buyurarak dile getiriyor. Bu güzellik sadece insanın dış görünüşünde değildir. Güzellik onun
ruhunda, yaptıklarında, yaşadıklarında, düşündüklerinde, ürettiklerinde, hâsılı insan her şeyi ile güzel ve mükemmel yaratılmıştır. Şeyh Galip bu durumu mısralarında şöyle dile
getiriyor.
Hoşca bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen
(Kendine dikkatlice bir bak; sen alemin özüsün/ Sen varlıkların göz bebeği olan insansın)
En güzel bir şekilde yaratılan insan oğluna, adeta bütün varlıklar hizmet etme yarışındadır. Bu konuyu da Yüce Mevla’mız “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır” (45/13) şeklinde dile getiriyor.
Allah’ın insanlara verdiği en değerli varlık olan, aklımızı kullanarak, çevremize bir göz attığımızda, canlı cansız bütün varlıkların, çok büyük bir istekle insana hizmet etme yarışı
içerisinde olduğunu görürüz. Denizlere bir bakalım çeşit çeşit balıklar en güzel en lezzetli etlerini bize sunmak için bir birleriyle yarışıyorlar. Karada küçücük bir arı dahi en güzel balını insanoğluna sunmak için günde kaç çiçek dolaşır kaç kilometre uçar bilemeyiz. Havada oluşan çeşitli rüzgârlar bile insanlar için neler oluşturmakta, düşünürsek yazacaklarımız sayfaları doldurur.
Yukarıda saydığımız nimetler ve değerlerle insanoğlu kâinatın sahibi olan Allah (c.c) tarafından övülmekte ve diğer varlıklar tarafından da hizmet edilen ve mutluluğuna katkı sunulacak bir varlık olarak görülmektedir. Buna karşılık insanlar birbirlerine akıl almaz saldırılar yapabiliyor, şaşkınlık yaratacak tuzaklar kurabiliyor, sadece kendini düşünerek, başka insanların yok edilmesi, çeşitli mağduriyetlere uğraması kendilerine adeta zevk veriyor. Kafamızı kaldırıp ülkemizin çevresinde gelişen olaylara bir baktığımızda aslında insanlığın durumu daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. İnsanlık neyi kaybetti ve neye ihtiyacı var. İnsanlık yaratıcısının nurunu kaybetti ve bu karanlıktan çıkabilmesi için yine
O’nun ışığına ihtiyacı var. Mehmet Akif Ersoy Peygamber Efendimiz gelmeden önceki insanlığın durumunu şöyle mısralarına döküyor.
Bir kere de ma’mure-i dünya o zamanlar
Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi
Fevza bütün afakı sarmıştı zeminin
Salgındı bugün şarkı yıkan tefrika derdi
Çevremizdeki olayları şaşkınlık içinde, yüreklerimiz sızlayarak, gözlerimiz yaşararak, izlerken, hicretinin 1434. Yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu günlerde, peygamberimizin (a.s) rehberliğine, şefkatine ve hoşgörüsüne hava kadar, su kadar ihtiyacımız var.
Kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemeyen gerçek mü’min değildir” hadisi şerifini bile anlayıp, anlatıp yaşayabilseydik dünyada neler değişirdi neler. Herkesi Allah’ın (c.c) kulu olarak görmek ve en az bizim kadar yaşamaya, mutlu olmaya, huzur bulmaya hakkı olduğuna inanmak insana yakışan en değerli süstür. Bu süsü kaybeden insanların düşeceği çirkinliği nasıl tarif etmemizi sizlerin takdirlerine arz ediyorum.
Yeryüzünde, insanlar arasında acı, ızdırab, gözyaşı ve çaresizliğin, mutluluğa, neşeye, sevince ve ümide dönüşmesi dileklerimle.