İBRAHİM FAİK BAYAV
Enam Suresi 17: Tekvini Kanun. Gelen Ayetle Hz. Muhammed Bile Uyarılıyor
571 yılında dünyaya gelen, 40 yaşlarında risalet görevi alan Hz. Muhammed'e ard arda vahiy gelmiş. Gelen ayetlerle içinde yaşadığı toplum uyarılmış. Kendisine inananlar olduysa da genellikle toplumda uyarılar ret edilmiş. Ret eden kişilere, ayetler ile kötü günler geleceği belirtilmiş. Bunun için geçmiş toplumlardan örnekler anlatılmış.
Ret eden kişiler, söylenenleri ve anlatılanları anlamışlar mıydı?.. Anlaşılıyor ki, anlamışlardır... Lakin, ya otoriteye taraftar olduklarından dolayı, ya da otoriteden gelecek baskıdan korktuklarından uyarıları kabul etmemişlerdir. O otorite şediddir; haktan anlamaz, hukuk diye bir şey bilmez ve kabul etmez.
Hz. Muhammed, risalet görevine devam etmiş tabiki. Lakin uğradığı sıkıntılara sabretmek çok zordur. Bazen dışlanmıştır, bazen ölüm tehlikesi atlatmıştır. İnananları başka ülkeye kaçmıştır, kendisi hicret etmek zorunda kalmıştır.
Merak edilen soru şu: Hz. Muhammed'in kendisine de risalet görevi veren tarafından uyarı yapılmış mıdır?
Dikkate değer bir soru da şu: Hz. Muhammed'den sonraki yüzyıllar içinde Müslümanların zihninde bu soru ile ilgili bir merak oluşmuş mudur? Ayete bakalım:
Enam Suresi Ayet 17: '
'Ve in yemseske allahü bizurrin fe la kaşife lehü illa hu''. Yani, Hz. Muhammed uyarılıyor: Diyor ki; Allah sana zararlı bir dokundurma yaparsa, o zararı Allah'tan başka kaldıracak güç bulunmaz.
Risalet görevi alan Hz. Muhammed, Allah tarafından zararlı dokunuşa musallat edilir miydi? Hayır!.. Peki, Allah, dokundurulacak zarar ile Resul'ü neden uyarıyor?
Resul, diğer kullar gibi bir kuldur. Toplum düzeni için olan ve oluşturulacak kurallar onu da bağlar. Belki önce resul uyacaktır kurallara; şahsen topluma örnek olacaktır. Kural dışı davranışla gelecek zarardan, kişi 'resul' bile olsa uzak kalamaz.
Atetteki
''Men yusraf anhü yevmeizin fe kad rahımehü''. ifadesi, istisnası vardır, şeklinde anlaşılabilir. İstisna, zararın kesinleştiği günde, kural içinde kalarak hareket etmiş kimseler içindir.
Kurallar ne ile ilgilidir?
Cevap: Enam Suresi'nin ilk ayetinden itibaren konu edilen semavat ve arz iindeki olaylarla ilgilidir.
'Bizurrin' بِضُرٍّ kelimesi ile geleceği belirtilen zarar, semavat ve arzın normal işleyen hareketlerini önemsemeyerek gelecek zarardır.
Yerden yukarı yükselen dağların, dağları bünyesinde bulunduran atmosferin (semanın), yaşamaya uygun arzın, kendilerine uygun görevleri vardır. İnsanlar, semanın ve arzın tekvini kanununu dikkate almak zorundadırlar. Bu kanuna aykırı davranış, fertlere zarar getireceği gibi maddi kayıplara da sebep olacaktır. Kendine yol bulup akan dere yatağını bozup konut yapanların ve yaptıranların, halka ve ülkeye verdiği zarar, hatırlanıyor mu?
Allah'ın koyduğu tekvini kanun nasıl bir şeydir?..
Tekvini kanun; Güneşin hararetini yere vurması... Suların buharlaşması... Bulutlar meydana gelmesi... Bulutların yağmur olarak düşmesi... Dereler, nehirler oluşması... Oluşan dere ve nehirlerden arazilere dağılması, bitkiler ve ağaçlar ortaya çıkması, beslenen hayvanların çoğalması... için işleyen kanundur.
İnsan haricindeki tüm varlıkların uyacakları kurallar sabittir. Sadece insan adlı varlıklar, tüm varlıkların faydasına veya zararına karşı, kural oluşturmak, oluşturulan kurallara uymakla mükelleftir. O mükellefiyet de, yaratan gücün, seçtiği kullarına ilham vermesiyle ya da layık gördüğü kişileri resul ilan etmesiyle belirtilir. Bilimadamlarının yeryüzünde oluşan sorunlarada sebep-sonuç ilişkilerini tespit etmesi... ilimadamlarının sorunları önleyici fikir beyan etmesi, toplumun ya da ülkenin ileri gelenlerince önemsenmediğinde, ''
yemseske allahü bizurrin'' kelimesi ülke içinde tecelli edecektir. Ondan sonra arasınlar uzak ülkelerde zararı ortadan kaldıracak gücü.
Ayette Hz. Muhammed'e deniyor ki;
''Ve in yemseske bihayrin fe hüve ala külli şeyin kadir''. Yani, deniyor ki; eğer sana hayırla bir dokunma olursa, o, davranışlarının, takdir edilmiş ölçü üzerinde olmasındandır.
Günümüzde, Müslüman toplumların takdir edilmiş ölçüler üzerinde davranması kolay olmuyor. Çoğu kez mümkün olmuyor. Yazık ki, meydana gelen kahredici zarardan uzak kalınamıyor. Bundan sonra takdir edilmiş ölçüler üzerinde davranmak mümkün olsun. Olsun ama iktidarda ölçüyü bilecek, anlayacak ve uygulatacak ehil kimseler bulunsun.
İbrahim Faik Bayav
(17.02.2025 09:16)