OKTAY EROL
Yurttaş “enflasyona ezilmedi” mi?
“İktidarın” ne büyük tutarsızlığı, üstelik “söz hakkı” olan hepsinin sıkça yinelediği “emekliyi, dargelirliyi enflasyona ezdirmedik” yalanı! Aslında şu beni düşündürmüyor değil; bu sözü emeklilerin, dargelirlilerin, asgari ücretlilerin yanında da söyleyebiliyorlar mı, söylüyorlarsa orada bulunanların eli/ yüzü/ duruşu nasıl bir durum alıyor! Başka konularda olduğu gibi, aralarından “emekliyim, enflasyon altında ezilmiyorum” diyenler çıkıyor mu? Yoksa başlarını eğip, “iki söz” söyleme cesaretleri “sabredin/ şükredin” denilerek “sınama” çemberine tutsak mı bırakılıyor?
Bunu “iktidar” değil, kim söylerse söylesin “inandırıcılığı” olmadığı gibi, “algı” yüklemekten başka bir şey değil! Ülkemizde yaşayan emeklinin de, dargelirlinin de, asgari ücretlinin durumunu herkesten çok kendileri biliyor! Yaşamı biliyor, temel gereksinmelere ulaşımın zorluklarını biliyor, aldıkları aylıkların “ev kirasına” yetmeyeceğini biliyor, çocuklarının okul masraflarını karşılamayacağını biliyor, pazar/ market ürüne yetmeyeceğini biliyor! Bilmiyorlar mı yoksa, ya da biliyorlarsa neden “enflasyon altında ezdirmedik” diyorlar öyleyse?
***
İleri sürdüklerinin tersine, “Akp iktidarı” yurttaştan çok şeyler aldı götürdü; yok, demeyin! Örneğin öncelikle “bilgilenme” hevesini aldı! İnsan, bir şeyler “bilmek” için yarıştıkça yaşam güzelleşir, anlam kazanır! “Bilmek” merak edilmedikçe, “hep” eskinin kokuşmuşluğu geleceği egemenliği altına alır! “Korkutun” dendi; unutmayın! Şu an orta/ lise öğretimi gören birçoklarında görmek olası; salt “o anı”, salt “o anda kalma” düşüncesinde olanlar o kadar çok ki! “Bu meraksızlığın neden” diye sorduğum biri, “yaşama bir daha mı geleceğim” yanıtın verdi! “Yarın bu anı nasıl anımsayacaksın” dediğimde de “unuturum” dedi!
Geçmişte “temel besinleri alamayan insan gelişmez, cılız, salpa kalır, aptallaşır” dediği için, “sen halkımıza nasıl aptal dersin” diyerek üstüne yürümüşlerdi ya A. Nesin’in; bunun sonucu olabilir mi ki yaşananlar! Enflasyon altında inim inim ezilen yurttaşların gözünü içine bakarak “biz sizi enflasyon altında ezdirmedik” denildiğinde bir tepki oluşması gerekmez miydi yoksa, “açız, yaşayamıyoruz, gereksinmelerimizi karşılayamıyoruz, çocuklarımızın yüzüne doyarak bakamıyoruz, doyamıyoruz” demeleri gerekmez miydi? Diyemiyorlar ama, çocukları “temel gereksinmelerini” yeterince alamadığından dolayı “iyi” düşünemiyorlar, “o anı” yaşamayı yeğliyorlardı işte!
***
Adana’nın, diğer anakentlerin “ünlü” caddelerindeki cafeleri görüyorsunuz! Mahalle bakkalının beş liraya sattığı suyu kırk/ elli liraya, mahalle çay ocaklarının on/ onbeş liraya sattığı kahveyi seksen/ yüz liraya satmalarına karşın boş yer olmadığı söyleniyor! Toplasanız Adana’daki gençliğin onbinde/biri etmez, ancak yine de kimi doymaz/ boş boğaz, insanların yaşadığı “açlığı” bilmek/ görmek/ anlamak istemeyenler “hani ülkede yoksul vardı, hani ülkede emekli/ dargelirli enflasyon altında eziliyordu; işte görün, hepsi yalan” demekten de geri durmuyorlar!
Aslında gördükleri cafeleri dolduranların “şımarık” patron çocukları olduklarını, emeğin, üretimin, bilmenin, özün içinde yer almadıklarını “bal gibi” bilmelerine karşın, sanki emeklinin/ emekçinin çocukları “oralarda” varlar gibi “algı psikolojisi” yapmayı sürdürüyorlar!
***
Ne yapılırsa yapılsın “gerçek” olan şey emeklinin onikibinbeşyüz lirayla, asgari ücretlinin onyedibin lirayla “bir ayın sonunu” getirmeye çalıştığıdır! Bir kişinin temel gereksinmelerini, çocuklarını, kullandıkları elektriği/ suyu/ doğalgazı/ ev kirasını, varsa okula giden çocuğunun masraflarını, sağduyuya inancımı yitirdiğimden dolayı solduyuyla ölçüp/ tartın! Haftalık ürün ederleri değişen marketlerden gereksinmelerini sağlarken “emeklinin/ dargelinin” hangi cendereden geçtiklerini kendinize/ yakınınıza/ eşinize/ çocuğuna sorun, bir de en önemlisi “duygudaşlık” kurmaya çalışın; bakalım “emekliyi enflasyon altında ezdirmedik” demeyi sürdürecek misiniz?