OKTAY EROL
Narin’e yaşatılanlar “insanlıksa” eğer…
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde 21 Ağustos'ta ortadan kaybolan sekiz yaşındaki Narin Güran'ın yirmi gün sonra şüpheli N.B., Eğertutmaz Deresi’ne kendisinin gömdüğünü söylerken, “Narin’in amcası olan muhtar Salim Güran, bana eliyle göstererek aracın ön yolcu koltuğunda bulunan battaniyeye sarılı bir şeyi göstererek ‘bunu yok edeceksin’ dedi. ‘İyi düşün, sana 200 bin TL para veririm’ dedi. Battaniyeye sarılı çocuğu alıp çuvalın içerisine birlikte koyduk” dedi.
Okullar açılmıştı. Kitabını, kalemini, defterini alıp okula gidecekti daha Narin; dağdan çiçek toplayacaktı, avlusundaki tavuklara yem verecekti, evin kedisini kucağına alacak sevecekti, “bugün yorgun değilim, arkadaşlarımla oynayabilirim” diyecekti! Şüpheli N.B.’nin, Narin’in amcasının “battaniyeye sarılı” şeyi göstererek “bunu yok edeceksin, iyi düşün, sana 200 bin TL para veririm” sözleri okul yolunu da, “o” köyün tümünü de, “o” köyün tüm yaşayanını da yirmi gün boyunca susmaları/ olanları gizleme çabaları nedeniyle herkesi düşündürdü!
***
Amcası, köyün muhtarı Salim Güran, N. B ile birlikte battaniyeye sarılı Narin’in cansız bedenini çuvala koyuyor. Narin’in üzerinde siyah tişört ile şort olduğunu, omzuna asılı küçük bir çantayı da çuvala koyduklarını, çocuğun sağ kulak arkasında bir kızarıklık olduğunu, oradan amcanın gösterdiği Eğertutmaz Deresi’ne gittiğini anlatıyor! Bunların “yirmi gün boyunca” neden gizlendiğinin, üzerinde hangi baskılar olduğunun, bugün “neden” açıklanma gereği duyulduğunun “açıklaması” yok!
Şüpheli N.B. anlatıyor: “Çuval birisi tarafından bulunur diye düşünerek üzerine bir taş koydum. Taşın büyüklüğü yaklaşık 15-20 kg civarındaydı. Yanında da birer taş vardı. Üzerine çalı koymadım. Çünkü üzeri kapanmıştı. Daha sonra buradan aracıma bindim ve baldızımın evine gittim. Narin’i dere yatağına bıraktıktan sonra da eve dönüp namaz kıldım, aramalara katıldım!”
***
Ne güzel değil mi? Daha kırdan çiçek toplayacak, akranlarıyla dağların doruklarına koşacak, “evcilik” oynayacak, bugün açılan okula cıvıldaşan kuşlar gibi uçarak gidecek yaşta katledilen Narin’in cansız bedenini, amca şüpheliye “yok etmesi” karşılığında ikiyüzbin lira vereceğinin sözünü veriyor, sonra da nereye götürmesi gerektiğini söylüyor! Şüpheli, Narin’in cansız bedeninin bulunduğu çuvalı derenin içine gömüyor, sonra da “birisi tarafından bulunmasın” diye üzerine 15- 20 kg ağırlığında taş koyuyor! İşi bitince aracına binip baldızının evine gidiyor, evine dönüyor, namaz kılıyor, üzerine taşları koyan “kendi” değilmiş gibi “aramalara” katılıyor!
Son yıllarda “inancın” nasıl bir şey olduğunu sorgulayanlardanım! Hem “inancın” ret ettiği olguları acımasızca yapacak, insanları “kendi yapmamış” gibi kandıracak/ algı yapacak, o da yetmeyecek “her şeyden önce” yapılması gerektiğinin altını çizdikleri “namazla” yaptıklarının üzerini köreltecek!
***
Artık toplumda “bu” ya da “benzeri” inanç biçimleri “inandırıcılığa” destek bulamıyor! Bugüne dek kaç kişi oldu ne bilmek istiyorum, ne de saymak… Çocukların şiddete uğradığı, katledildiği hiçbir ortamın ya da koşulun “inançlarda” yer aldığını düşünemem! Hangi çocuğu ya da çocukları sayayım ki; bir kereden ne olacak denilmesini mi, “rızası varmış” savunmasını mı, mavi gözlüsünü mü, daha su üzerindeki izi geçmeyen “bugün yorgunum, oynayamam” sözlerini mi? Tüm dinler, tüm inançlar çocukların, savunmasızların katledilmesini ret eder; topluma içinde barındırmayacağının sözünü verir! Bunu yapmayı “insan olmakla” özdeşleştiren varsa eğer, o “insan olmayı” ret edenlerdenim!