Enflasyon düşerken alım gücü arttı mı?

OKTAY EROL

Enflasyon düşerken alım gücü arttı mı?

Yılın başından bu yana “asgari ücreti” yerinde bırakıp, geçtiğimiz ay enflasyonun 71,60, temmuz ayı için de 61,78 olmasını “sevinç” çığlıklarıyla karşılamak hangi akla payanda olmak anlamıyorum! İnsanların gereksinmelerini sağlamasını geçtiğimiz aydan daha kolay duruma getirirsiniz, alım gücünü daha özgürleştirirsiniz, sokakta yürüyen insanın yüzünde “portakal çiçeği” açmasına neden olursunuz da; yaptıklarınız için, eyleme geçtiklerinizi için, çabalarınız için sevinirsiniz! Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan emekli Ayşe teyzeyle eşi, emekçi Ahmet’le eşi/ çocukları neye sevinecek? Televizyonların algı/yayar, her şeyi bilen, inanmayanları azarlayan yüzleri “enflasyon haziran ayının yıllık bazda yüzde on düştü, bu iyi bir gelişme, gelecek için umut verici, hükümetin çabalarına destek vermek hepimizin ödevi” demeye başladılar! Biz de inandık! *** Önce şunun altını çizelim: ülkenin gereksindiği alanlarda veriler/ bilgiler derleyen, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını, dağıtımını sağlayan, kamu tüzel kişiliği bulunan, özel bütçeli Hazine- Maliye Bakanlığı ile ilişkili kurum olarak tanımlanır Tüik… Son yıllarda hangi veriyi/ nasıl topladığı tartışma konusu olmaktan bir türlü kurtulamayan kurum, Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) hesaplamalarıyla ilişkisi bile yok! Tüik’in aylık enflasyonu 3,23 göstermesine karşın, ENAG 5,91 saptadığını söylüyor; üstelik Tüik’in yıllık 61,78 olarak açıkladığı enflasyonu da yüzde 100,88 olarak açıklıyor! Her ikisinin de verilerini bir yana bırakacağız, sokağa çıkacağız, market rafları ile pazar tezgahındaki fiyatlara bakacağız; bir de geçen ay aldığınız “açlık sınırı” altındaki aylığınızın fiyatlar karşısındaki “alım gücüne” bakacaksınız! Bakalım doğrusunu Tüik mi söylüyor, yoksa ENAG mı? *** Asıl iki konuyu öne çıkarmak istiyorum: İlki, enflasyon Tüik’e göre geçen ayın altına düşünce, herkeste “acaba fiyatlara” nasıl yansıyacak düşüncesi oluştu! Öyle ya yetmişten altmışa inmişti; bir şeyler olması gerekmiyor muydu, yoka böyle sevindirik olunur muydu? Buna “algı” deniyor işte! En yakınınızdaki “üç harfli” marketlerden aldığınız ürünlerin geçtiğimiz ay olan fiyatı ile bugünkü fiyatını karşılaştırın, siz anımsayamıyorsanız bile market görevlisine/ kasiyere sorun bakalım ne diyecek! Bir “tane”, geçen ay fiyatlarının altında ürün gösterebilecek mi? Tarlada kalan, yollara dökülen ürünler için de bu dediklerim geçerli; karpuzu, kavunu, domatesi sorun… İkinci konu: insanları “alım gücü” geçen ay gibi olmayınca, zorunlu olarak “alış listesini” de azaltıyor! Et alamıyor, peyniri gramla tarttırıyor, domatesi taneyle paketlettiriyor, karpuzu dilimlettiriyor! Bu da hem piyasaya daha az ürünün girmesine neden oluyor, hem de tüketimi azaltıyor! Pazar esnafından “geçtiğimiz ay” satabildiği ürünle bu ay sattığını bir sorun; size tezgahını daralttığını söyleyecektir! Marketler de aynı… Geçtiğimiz yıl beş/ on liranın bile altında olan çikolataların bugün otuz/ kırk lira aralığında olduğunu, bunu hangi dargelirlinin tüketebileceğini düşünün… *** İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için tüketmek zorunda olduğu ürünler vardır; bunları tüketmeden ne insanlar sağlıklı olabilir, ne de yaşadıkları toplumun “sağlığından” söz edilebilir! Dargelirli/ emekli doğanın ergisi mevsimsel ürünlerden incirin kilosuna yüzelli lira vererek yiyemiyor, verip yese akşam eve ekmek götüremiyor! Dargelirli/ emekli alamadıkça, tüketemedikçe “ürün alıcı bulamadığı” için “enflasyon” adını verdikleri olgu düşüyor! Altını çiziyorum; bu gidişle bir ekmek tüketecek insanlar, ekmek arasına “katık” koymakta zorlanacak, insanlar bugünkünden daha da hantallaşacak, bağışıklık sistemleri zayıflayacak, marketler salt varsıllara kapısını aralayacak, birçok fabrika dışsatım yapamıyorsa iş pazarda ürettiğini satamayacak, fabrikalar daralmaya gitmek zorunda kalacak, işçi çıkarmalar başlayacak… Sonra mı? Maymun çiçeği virüsü her an yayılabilir, medyaya dikkat edin; unutmayın
Benzer Videolar