Korkuyu yenmenin tek yolu eğitim…
Yirmi gün boyunca süren, onbeşinci gün gün ilk günkü gibi sarsan, tam alışıldı denirken “yeniden” baştaki konuma dönülen bir süreç ne yaşadık şu ana dek, ne de anlatıldığına tanık olduk; belli ki, günü/süresi bilinmeyen bir süreçten geçiyoruz!
“Korku” sarmalına kapılmayan var mı bilmiyorum; canlı yapılan yayınlarda, kimlerin neler söyleyip de nasıl kaçtıklarını, nasıl gözlerinin döndüğü, nasıl seslerinin çatallandığını gördük!
Nazım’ın, Karlı Kayın Ormanı adlı şiirinde “ne ölümden korkmak ayıp/ ne de düşünmek ölümü” dediği gibi; elbet insanlar canlarını korumak için riskli alanlardan kaçacaklar, yapabildiklerince önlemini alacaklar, içlerinin rahatlatacaklar! “Yazgı” sayarak, yıkıntının içine kendini atmayacaklar!
***
Deprem sürecinde yaşanan “korkuyu” yadsımak olanaksız, ancak “yaşam sürüyor” diyerek altı şubat öncesinin kafasıyla fırsatçılığı, yalanı, talanı, algıyı, umursamazlığı, bir kendinin olmasını istemeyi, bir kendinin dinlenmesini diretmeyi, gerçekleri söyleyenleri susturmayı, korku yaymayı, gözdağı vermeyi, “not alıyorum” demeyi sürdürenleri “yaşananlardan hiçbir ders almamış” diye yorumluyorum!
İnsanlar, uyku sersemliğinde yakalandıkları yüzyılın yıkımında yakınlarını, dostlarını, sevdiklerini, eşlerini, çocuklarını, büyüklerini, küçüklerini yitirdi! Aradan yirmi gün geçmesine karşın bulunamayanların olduğu belirtiliyor, yıkık başında bekleyen yakınlarının çığlıkları yükseliyor!
***
Adına sistem mi dersiniz, rejim mi dersiniz, uygulama mı dersiniz, yaşatılan mı dersiniz; günlerce bekleyen, çalışmaları günlerce sonra başlayan moloz yığınları sonrasında “pişkince” yapılan açıklamalar bile insanlara “korku” vermeye yetiyor!
Şu anlaşılıyor: yurttaş eğitimli/ bilgili olacak, ancak yönetenler yurttaşlardan daha çok eğitimli/ bilgili olması gerek! Bilime inanması gerek, yerinde öngörüleri olması gerek, çoklu sesleri dinlemesi gerek, insan psikolojini bilmesi gerek, eşduyu (=empati) kurabilme yeteneği olması gerek…
***
Bilgi olmadan, yaşananların üzerinden aşılabileceğini düşünmek, bir başka “bilgisizlik”! Geçtiğimiz yıl salgın nedeniyle “uzaktan eğitim” denilen içi boş sistemin ardından, depremde “yine” aynısı deneniyor okullarda! Üstelik ipe/ sapa gelmez gerekçeler gösterilerek!
Son yıllarda bitiren ya da birkaç yıl sonra üniversite bitirecek inşaat, mimarlık benzeri uygulamalı eğitimin “gerekli” olduğu bölümlerden mezun olanlara geleceği bırakmanın, geleceğin yapılarını kurdurmanın, geleceğin kentlerini düzenletmenin ne anlam taşıdığı bugünden öngörülemiyorsa, yüzyılın yıkımında canlar yitirmek kadar büyük kayıp!
***
Deprem sonrası yaşanan “korkuları” aşamamanın ilk nedeni olarak “bilgisizliği” gösteriyor bilim insanları…
Anımsayın; geçtiğimiz kasım ayında, “çök/ kapan/ tutun” adı verilen bir uygulama yapılacağını günlerce duyurdular, günlerce anlattılar, deprem anında yapılması gerekenleri sıraladılar… Ne olduğunun biliyorsunuz, “ilgisiz” bir uygulama oldu! Birkaç bakanın çökük fotoğrafları servis edildi, o kadar!
Elbette “korkmak ayıp değil”, ancak korkuyu yenmenin yolu da eğitimden geçiyor; okullar kapatılarak değil!