Bir Nesil ve Yeni Jenerasyon

ADNAN DENİZ EĞİTİMCİ/YAZAR

Geçmişimize dönüp bir baktığımızda nelerin değişip, ne hal aldığını görmemiz mümkündür. Değişmez dediğimiz kurallar ya da bende asla olmaz dediğimiz davranışlar zamanın çarkında eriyip gittiler. Nasıl ki her yeninin bir gün eski olacağı gibi her dönemin anlayışının ve davranışının oluşmasına tanıklık etti zaman. 

Herkes bizim jenerasyon çok başkaydı der. Çünkü yaşanılan zaman mefhumu oluşan şartlar ve öğrenilen doğrular çerçevesinde oluşmuştur. Onun için geçmişte yaşanılan olayları veya davranışları yorumlarken o günkü şartlar dâhilinde değerlendirmemiz gerekir. Ama asıl olan şudur ki iletişim çağı insanlardaki kültürel ve bilgisel gelişmeyi çok ileri safhaya taşımıştır. Çocuklarımız daha okula gitmeden çoğu bilgileri öğrenmişler ve hatta çoğu olaylar hakkında yorum dahi yapabilmektedirler. İnsanların hareket kabiliyetleri artmış, yaşam standartları yükselmiş, bilişim hareketleri hızlanmış, yaşam süresi dahi uzamıştır. Bütün bunlar aslında bize gelişmenin çağımızda ne denli hızlı olduğunu gösterir. Artık çağa ayak uydurabilenler ayakta kalmaktadır. Hiç kimse bir olayı değerlendirirken kestirip atamamaktadır. Özgür düşüncenin palazlanıp ortaya çıktığı aydınlanma çağından bu yana insanlar hep sorgulayarak yeniliklere imza atmışlardır. Bu gün dün ne kadar güzeldi dediğimiz gelişmeleri ancak tebessümle anabiliyoruz. Yalnız geçmişteki bu gelişmeler günümüzdeki teknolojik, bilimsel ve sanayi alanındaki gelişmelerin ana kaynağını oluşturmaktadır. Geçmişten gelenler bizlere geleceğin en ileri seviyesi olarak geri dönmüştür. Alt yapı dediğimiz bu birikim insanlığın gelişim kaynağıdır. Ortaöğretim yıllarındaki yaşadığımız yerleri ve yaşam şartlarını göz önüne alarak bir değerlendirme yapacak olursak, hem görsel hem sosyal ve ekonomik açıdan ne kadar yol aldığımızı görmemiz mümkündür. Hayatı alabildiğine ciddiye alan ve tahammül sınırının azami derecede olduğu yıllardır jenerasyonlarımız. Bağlandığımız doğruları hiç değiştirmeyecek kadar tutucu ve eleştirilere kapalı bir hayat tarzından birbirlerini anlayan ve birbirlerine tahammül edebilen insanlar haline dönüşebilmek büyük bir gelişimin ve özgür düşüncenin ürünüdür. Duygularımızı dışa vurmaktan dolayısıyla paylaşmaktan çok uzakta olan nesillerden çok rahat bir şekilde karşılıklı konuşarak açıkça paylaşıla bilen kişiler olabilmek için geçmiş kuşaklar çok emek harcamadılar mı? Çok zaman gerekiyor değişimin oluşmasına ve de toplumda kabul görmesine. Bu değişimler bazen çok olumsuz tezahürler halini almadı da değil hani. Mesela bizim nesillerin doğruluğu ve canı pahasına arkadaşlığı sanırım ekonomik nedenlerle erozyona uğradı. Benimsediğini ve değer verdiğini hiçbir zaman yolda bırakmayan bir kuşaktan daha faydacı ve çıkarcı insanlar haline geldiğimiz sanırım yalan değil. Ama her yeni gelişimin yanında çeşitli olumsuzlukların olacağını kabul etmemiz lazım diye düşünüyorum. Yalnız bütün gelişmelerin nimetlerinden faydalanırken bunların insanlar için olduğunu ve insana değer vermenin yaratana değer vermek olduğunu unutmamamız gerekir. Bütün gelişme ve rahatlık insan için üretiliyorsa, o zaman insanların birbirine değer vermesi ve değerleri karşılıklı olarak paylaşmaları gerekmiyor mu? Bizler hala geçmişteki güzellikleri içimizde büyütürken yeni nesilden güzelliklerle yaşamalarını istemek çok fazla cüretkâr olmaz sanırım. Geriye dönüp baktıklarında iyi eserler bırakan olmak ya da iyi insanlar yetiştiren olmak bizim için en değerli bir sıfat olacaktır. Bilinsin ki hiç kimse kişileri sıfatına bakarak değerlendirmez. Değerlendirmeler her zaman davranışlarda gizlidir. Kişilerin iyiliğini ve kötülüğünü ancak davranış hanelerinin toplanmasıyla bulabiliriz. Bizi alıp götüren ve bizi biz olmaktan çıkaran gelişmelere karşı kendi kimliklerimizi ve iradelerimizi set yapıp ama bütün insanlığın faydasına olan gelişmelerden faydalanmak gerekir. Bizim gereksiz tahammülsüzlüklerimizin yerini hoşgörünün alması hepimizin dileğidir sanırım.
Benzer Videolar