Lüferlerin Dansı (İstanbul lüfersiz kalmasın)
Lüfer’in Dansını Durdurmayın (İstanbul Lüfer’e Hasret Kalmasın)
İnsanlar sanatta ,edebiyatta ,sinemada ,güzel sanatların her dalında bir güzellik ararlar. Sanatçılarda insana hoş gelen güzelliği eserlerine yansıtırlar. Bazan o yansıtmayı kendi için yaratmaya çalıştığında << sanat sanat içindir >> , halka sevdirmek beğendirmek amacı taşıdığında da << sanat halk içindir >> ekolünden sayılırlar.
İnsanların bazen içinden gelen coşkuyu dışa vurmak ,bazan da toplumsal törenlerde gelenekselleşmişlikten yaptıkları dans hem kendi ruhunun ,bedeninin enerjisini dışa vururken hem de insanların beğenisine mahzar olabilmede amatör de olsa bir sanat icra ettikleri kesindir. Kendi cinslerimizin yürüşlerine baktığımızda bizler alışık olduğumuzdan mı nedir çoğu zaman bir sanat görememekteyiz, veya farkına varamamaktayız.
Peki bizim dışımızdaki var olduğuna inandığımız Uzaylı yaratıklar biz insanların yürüyüşlerinde bir estetik, güzellik görebiliyorlarmı ? Şu ana kadar Uzaylılar herhangi bir gazeteciye mülakaat yapma fırsatı vermedikleri için kendimizin dans dışında doğal yürüme ,ayakta durma ,koşma hareketlerimizde kendi dışımızdaki varlıkların bir estetik bulup bulamadıklarını öğrenemedik.
Ama balıklar ,hele de bizim Boğaziçi’ mizin Lüferleri ! Her balığın kendine özgün hareketlerin bir dansa dönüştüğü kesin. Boğaziçi’nin şu baharda, serin sularında bir dalsak o suların içine!Lüferlerin her bir kıvrımlarında ülkemizin herbir yöresinin folklorik oyun havalarına uyum içinde oynadığını görürüz. Kimi zaman çayda çırayı ,kimi zaman kafkas oyununu şahit oluruz. Kimi zaman Onların dansına kendimizi kaptırır ,oksijen tüpünün alarmı bizi o sanatsal faaliyeti izlemekten alıkoyar. Asıl yaşam alanımıza, su yüzüne çıkarız.
En ilginci büyümüş serpilmiş lüferler, avcıların oltasını hissettiklerinde Kırıkhan oyun havası ile kaçmaya çalışırken o bebek lüferlerimizin Sarı Gelin Türküsü’nün ritmi ile dans ettiklerini görürüz.
Lüfer daha minnacık bir bebekken avcılarımızn oltalarına kurban ediliyor. Dünya’ daki tüm cansız ve canlı varlıkların insan için olduğunu biliyoruz. Her canlılın soyunu devam ettirme hakkı kendi için değil insanlık içindir. Soyu tüketilen canlıların insanlık için tehlike yaratmakta olduğu gerçeği , o << insanlık>> kavramının artık soyutluktan çıkıp somutluğa ulaştığını gösteriyor.
12-13 santim büyüklüğünde ,ergenliğine kavuşamadan ,anne ve baba olabilip biz insanlara birer yavru daha verme fırsatını göremeden katledilmesine sessiz kalınmadığını duymak işitmek ise bizleri memnun ediyor.
İstanbulda Fikir Sahibi Damaklar grub üyeleri bir kampanya başlattılar. Lüferin avlanma tarihinin daha ileriye alınması için Tarım Bakanı’ Sayın Mehdi Eker’e faks ve mail göndermekteler. Bunlar da << Ne güzel hareketler değil mi ? >> . Sorumsuz sorumluluk duymak ! Her canlının neslinin tüketilmesi ,insanlığın neslinin tüketilmesi ile eşdeğer buluyorum. Çünkü tüm canlılar ,insanlığın yaşam alanıdır. Her canlının Dünya’ da neslinin tüketilmesi insanlığın yaşam alanının daraltılmasında birer kilometre taşıdır.
Lüferle insanlığın yok oluşunu durduralım.Bir Veteriner Hekim olan Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker’in harekete geçmesini bekliyoruz.