OKTAY EROL
Okul döneminde öğrenciler kuruyemiş tüketmeli!
Bir rahatsızlığınız olduğunda “doktorunuz” konuşur, bir sıkıntınız olduğunuzda “arkadaşınız” konuşur, bazen de toplum üzerinde araştırma yapan “uzmanlar” konuşur! Doktorun salık verdiği “şey” başta “kafanı takma” diye başlar, “arkadaşın” daha çok stresten uzak olmanı ister, “uzman” da tüm bunları bir araya getirerek insanın rahatsızlık/ sıkıntı yaşamaması için neler yapması, nasıl beslenmesi, nasıl dinlenmesi, nasıl uyuması, neleri tüketmesi, nelerden uzak durması konusunda uzun bir listeyi insanların önüne sürer; ülke nüfusunun kaçta/ kaçının gerçekleştirme olanağına bakmaksızın…
Bir gıda firması, belli ki ürettiği/ paketlediği ürünleri “eskisi gibi” satamadığından, uzmanlarının yaptığı bir araştırmayı basına servis ettiler. Uzmanlar, yaptıkları araştırmaların verilerini bir araya getirerek öğrenci velilerine şöyle seslendi: “okul döneminde öğrenciler için kuruyemişle protein, sağlıklı yağlar tüketmenin önemli , çocukların sağlığı ve hücresel beslenmeleri için mutlaka kuruyemiş tüketmelerini öneriyoruz!” Uzmanların hazırladığı öğrencilere yönelik sağlıklı beslenme listesinin ilk sıralarında ceviz, fındık, badem, ay çiçeği, kabak çekirdeği, kaju geliyor.
***
Elbette, insanlar sağlıklı olmak için, bağışıklık sistemlerinin güçlü olması için, “yaşıyorum” diyebilmesi için “beslenmek” zorunda; bunda hiçbir kuşku yok! Ülkede yaşayan nüfusun dört kişiden üçü aldığı aylığı ay sonuna yetiremiyor, buna karşın “iktidar” bıkmadan/ usanmadan “biz dargelirliyi, emekliyi enflasyon altında ezdirmedik/ ezdirmeyeceğiz” yalanıyla algısını sürdürüyor! Sabahın karanlığında, “yaz saati uygulaması” saçmalığıyla evlerinden aç çıkan çocuklar, Milli Eğitim’in okullarında “bir öğün” bile yiyecek verilmeden günü tamamlıyor! Bu çocukların çoğu, dargelirlilerin kuruyemiş tüketemeyen çocukları…
Öğrencilerinin beslenme çantasına “ekmek arası domates, patates, salatalık” koyarak gönderen velilere uyarıda bulunan “uzmanlar”, kuruyemişi eksik etmemeleri, sağlıklı/ hücresel beslenmeleri gerektiğini vurguluyor! Tamam, “uzmanlar” gibi düşünüyorum! Gıda firmasının satış yapıp/ yapmaması değil sorun, sorun çalışanların onbeş/ yirmibin lira aylık aldığı bir ortamda, üstelik emeklinin daha az aylıkla “ay sonunu” getirmesi istenen bir süreçte, bunların çocukları kuruyemişi nasıl tüketebilecek, kuruyemişi alsalar “ekmek arası” yapamayacaklar, çocuklarını doyurabilmenin bir başka yolu/ yöntemi var mı?
***
Sistemi, “doymazlık” üzerine konuşlandırdılar! Ülkenin bir katmanı var ki hiçbir şeye doymuyor! Banka hesapları kabarıyor, beton yapılarının yanına yenilerini dikiyor, onlarca genç işçilikten bunalıma girerken bir yetmiyor/ üç-beş belki de daha çok yerden aylık alıyor, çalışanlarına “açlık sınırı” altında aylık ödemesine karşın “tepeden” bakma alışkanlığına her gün yenisini ekliyor, ürün fiyatlamasını dargelirliye göre değil/ kendi “doymazlığına” göre belirliyor!
Asgari ücretin onyedibin, emekli aylığının onikibinbeşyüz lira olduğu yerde “ev kirasının” onbeşbin lira olmasının “mantığını” biri bana açıklar mı? Ya da etin bin lira dolayında olmasının “açıklamasını” yapabilir mi? Biri, dargelirlilerin çocuklarına “kuruyemiş tüketin” önerisinin “alay” olmadığını söylesin!
Bir firma tesisini kurmuş, çalışanlarını makinelerin başına geçirmiş, kuruyemiş paketleyip satışa sunacak! Önce salgın, ardından yüzyılın yıkımı depremlerin ardından insanların alım gücü de, yaşam biçimi de, geçimi de “doymazların” hışmına uğradı! Tüm dünyada “gıda ürünleri” düşerken, verimli tarımsal toprakları olan ülkemizde “üçe/ beşe/ ona” katlandı! Durum böyle olunca da, tesisler ürünü yüksek fiyattan aldı, satarken de yüksek fiyattan satacaklar; ama kime? Ancak şunu biliyoruz: uzmanlar ne denli uyarsalar da, “sağlıklı olmama” pahasına, bu kuruyemişleri/ istenen biçimde dargelirli velilerin çocukları tüketemeyecek! Şimdi asıl beslenemeyen, gereken besini alamayan, doyamayan öğrencilerin ülke için “gelecekte” ne anlama geldiğini düşünün; ama iyi düşünün…