İBRAHİM FAİK BAYAV
Araf Suresi 158: ''Göklerin ve Yerin Mülkü Allah'ındır'' Ne Demek?
Araf Suresinin 158'nci ayetinde, Medine ve Mekke ahalisine, zor anlayacakları bilgilendirme yapılıyor. Anlamışlar mıdır?.. Ya da ayet ifadesini kimler anlamıştır?.. Bilemiyoruz. Bilgilendirme, yüzyıllar ilerisinde yaşayan bizim için de olabilir.
Ayet
''Kul... Ya eyyüha'n-nas'' emir ifadesiyle başlıyor. Bu, ayetin birinci kalimesidir. Emredilen, Hz. Muhammed'dir. Muhatap alınanlar ise 'nas' terimiyle işaret edilen insanlardır. Yer ve zaman dikkate alındığında, muhatap alınan insanların, Medine, Mekke ve havalisinde Hz. Muhammed vesilesiyle 'Müslüman' olanlar bilinir. Lakin, o insanlar 'ümmet' vasfı aldıklarından sonraki yıllardaki ve yüzyıllardaki her Müslüman toplum veya millet
''Ya eyyüha'n-nas'' kelimesinin kapsamına girecektir.
İkinci kelime:
''İnni resulullahi ileyküm, cemian''. Hz. Muhammed'e verilen emir, Müslüman olmuş topluma, kendisinin Allah'ın resulü olduğunu bildirmesidir. O da emre uymuş, Allah'ın resulü olduğunu Müslüman topluma bildirmiştir.
Akla gelen soru şu: Sonraki zamanlarda, hangi Müslüman halklar veya milletler içinde hangi şahıs veya şahıslar 'resul' olarak ortaya çıkmış acaba?
Günümüzdeki Müslüman ulema, öyle bir şey olmayacağı şeklinde inanç belirtiyor. Müslümanlar da bu inançla yaşıyorlar.
Peki... Ayet ifadesinin tahliline devam edelim:
Araf Suresi 158'in üçüncü kelimesi:
''Ellezi, lehü mülkü's-semavati ve'l-arz''. Yani, Hz. Muhammed'e ''kul'' / ''söyle'' diye emreden zat, Müslüman topluma ya da halka ya da millete, göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunun bildirilmesini istiyor.
Yerin ne olduğu ve yer üstünde nelerin bulunduğu bellidir. Semavat nedir?.. Semavat içinde neler var?
Altı yüz'lü yıllarda yaşayanlar, yer sathından yukarı yükselen alanı 'sema' biliyorlarsa, orada var olanın bulutlar, yağmurlar ve bulutların çakışmasıyla meydana gelen şimşekler olarak bilebilirlerdi. Bir de yer sathından yukarı doğru oluşmuş dağları... Gündüzün görülen Güneş, gece parıldayan yıldızlar ve ay 'mülk' iseler de bunlar semavat bünyesinde değildir.
1400 yıl sonrasında yaşayan biz Müslümanlar, Kur'an ayetlerinin her zamana hitap ediyor inancına sahibiz. Öyleyse,
''Ellezi, lehü mülkü's-semavati ve'l-arz'' ifadesi, bu zamanda yaşayan biz müslümanlara da hem hatırlatma hem uyarı yapmış oluyor.
Hatırlatma ve uyarı, bakalım, nasıl bir anlam ortaya çıkarıyor:
a) Mülk sizin değil. Sizin olmayan mülke canınızın istediği gibi giremezsiniz.
b) Sizin olmayan mülkte var edilmişseniz, bulunduğunuz mülk içinde keyfi tasarruf yapamazsınız.
Uyarı anlamı taşıyan ''
lehü mülkü's-semavati ve'l-arz'' ifadesini idrak edebiliyor muyuz?
Sizin olmayan mülke girmek istediğinizde, ya da mülk içinde var edilmişseniz, bulunduğunuz mülkte tasarruf amacınız belirdiğinde, mülkün sahibini hatırlatacak bir kişi veya kişiler, mülkün sahibi tarafından 'şak' diye karşınıza çıkarılır. O kişiler ne olarak tanımlanacak?
Dördüncü kelime:
''La ilahe illa hüve yuhyi ve yümit''. Yani, mülk kimin ise, hükmüne razı olunacak zat ondan başkası değildir. Onun koyduğu kanuna aykırı hareket edilemez. O, ihya eder; O, mevte düşürür.
Yüzyıllar sonrasındaki Müslümanlar bu uyarıya muhatap olabilmesi için onlara bu uyarıyı duyuracak ve anlatacak birinin veya birilerinin ortaya çıkması gerekir.
Soru: Çıkmış mı?.. Çıkıyor mu?..
Cevap: Mutlaka çıkmıştır ve çıkıyordur. Hz. Muhammed uyarı yaptığı Müslümanlar içinde inanmayan ve inanmış görünenler olduğu gibi, bu zamanda da öyle uyarı yapan kişileri önemsemeyenler oluyordur. Uyarı fazlalaşırsa güç kullanıyorlardır. Türkiye'de, yer sathını, menfaat ve çıkar için gelişigüzel ırgalayan müslümanlara dikkat ediliyor mu? Onlar yüzünden afetler, yıkımlar ve toplu ölümler meydana geliyor.
Bu dördüncü kelimede mülkün sahibine ait iki fiil var: YUHYİ ve YÜMİT.
Yuhyi: يُحْيى Bu fiil, mana ismi olan 'hayy'i ortaya çıkarır. Fakat biyolojik değildir. Bu fiil ile hem arz'da (yeryüzü) hem semavatta (gökler) durgunluk bozulur.
Kuraklık zamanında, araziye çıkılıp, eller açılıp,, boyunlar bükülüp yağmur gelsin diye dua edilmesinin sebebi budur. Tabi, mülkün sahibi Zat kabul eder mi, bilinmez.
Yümit: يُميتُ Bu fiil, mana ismi olan 'mevt'i ortaya çıkarır. Yani yuhyinin tersisir. Bu fiil ile arzdaki ve semavattaki hareket ve faaliyet azaltılır veya durdurulur.
Zamanımızdaki bazı Müslümanların, içinde yaşadıkları O zat'a ait mülkte, keyfi sasarrufları, ekolojik dengeyi bozuyor ve olağan dışı hareketleri oluşturuyor. Helaket ve telefat meydana geliyor. Düzelmesi için, o zaman, O zat'ın 'yümit' fiili işlemeye başlıyor.
Hz. Muhammed, zamanındaki Müslümanlara ''
lehü mülkü's-semavati ve'l-arz'' demiş. Her zamanda, her yüzyılda da Müslümanlara bunun denmesi gerekiyor. Bu zamanda Müslümanlara öyle diyecek birileri ortaya çıkmazsa, Allah, Müslümanlara layık oldukları yaşamı oluşuyor demektir. Müslümanların yaşadıkları yer cehennem olacaktır.
İbrahim Faik Bayav
(28.09.2024 09:30)