OKTAY EROL
Günün belirli zamanları dışında bile, karmaşık trafiğiyle Mücahitler Caddesi Adanalıda iz bırakmıştır kanımca! Yolun genişliği ortada; “tek yön” yapma konusunda da elverişli bir yol olmadığı bilinmekte, “karşıt yönün” bugün için seçeneksiz oluşu nedeniyle…
“Tek yön” olmasının olumsuzluğu da var; yol üzerindeki işyerlerine gelecek olanların yaşayacağı zorluklar... Çarşı yönü açık olsa, çarşıdan buraya ulaşacak olanların yaşayacağı zorluk, tersi de aynı…
Geliş-gidişin olması gerekiyorsa da, yolun düzenli kullanılması zorunluluğu var demektir! Yol üzerinde geçici ya da “sürekli” park durumundaki araçlar için bir düzenleme gerekir…
Günün herhangi bir saatinde Mücahitler Caddesi’ne girin; çoğu yerde karşılıklı park etmiş araçları göreceksiniz! Durum öyle olunca da, yolun kalan bölümünden iki aracın kolayca geçmesi zorlaşıyor! Araçlar “o” zorluğu yaşamamak için kimin zaman uzayıp giden kuyrukların oluşmasına neden oluyor! Bazen ara yollardan çıkan aracın da araya girdiğini düşünün; Adana’nın “yaman sıcağı” altında sinir katsayınızın çıktığına bile tanık olabiliyorsunuz!
Sorun “iki aracın” karşılıklı durması… Mücahitler Caddesi’nde, yaşanan sorunların nedeni bu! Araç sürücülerinin, yolun bir yönüne park yapması benimsetilebilirse bu sorun çözülecek! Bunu geçmiş yıllarda Kozan’da yaşamıştık! Başlarda her ne denli tartışma konusu da olsa, trafiğin zorlanmasını ortadan kaldırması nedeniyle, bir de “ceza yaptırımlarının” caydırıcı gücüyle zorluklar biraz düştü!
Mücahitler Caddesi’nde, “tek yön park” uygulaması denenmeye değmez mi?
Belediyelerden, vekillerden gelen bültenlerin dili…
Cumhuriyet karşıtlarının yer yer çırpınışlarının nedeni, dil devrimiyle oraya konan Türkçe’yi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarma istencidir! Özellikle sosyal medyada çokça karşılaşmak olası; konuştuklarını/ yazdıklarını anlamak için Osmanlı Sözlüğünü yanı başınızda taşımanız gerekir! Denilenleri anlamış gibi yapıp, başınızı aşağı/ yukarı sallamak alışkanlığı bıraktığı acı izdir!
Anlamadığınız, içinizde kıvılcımlar oluşturmayan sözcükler bir zaman sonra yaşamınızın da bir parçası olur! Bir tarih yaşanmıştır, yerine yepyeni bir cumhuriyet kurularak, dili/ yasası/ sistemi belirlenmiştir! Bugünü yaşayan, özellikle bu yurdun kuruluş öyküsü içinde yer alan başta CHP, yöneticileri, ardından oluşturulan sistemin sürekliliğini isteyen herkesin “Türk diline” ayrı bir özen göstermesi gerekir!
Chp’nin kazandığı yerel yönetimlerden ya da Chp’li vekillerden her gün olmasa da, haftada üç/ beş bülten adresime gelir! Kimi bültenleri yayına koymadan önce tek tek sözcüklerini tararım! Ahmet Davutoğlu dili gibi… Bir tümce içerisinde, Türkçe karşılığı çok kolay biçimde bulunacak olmasına karşın birçok Arapça/ Farsça/ İngilizce sözcüğe denk gelmek olası! Biri “azami seviyede tedbir alındı” demiş, bir diğeri “hummalı çalışma” demiş, bir diğeri “yapılan istişareler neticesinde” demiş, bir diğeri bir başka “muvaffakiyetten” söz etmiş… “Temayül” yerine “eğilim” dememek için diretenler bile var!
Hiçbir belediye bülteninden, Bülent Ecevit Türkçesini beklemiyorum, ancak “Türkçe’yi iyi kullanmalarını” istemek kanımca bu yurdun yurttaşının hakkı. Chp’li belediyelerin, onun birimlerinin, “halkın dilini” konuşmalarının zorunluluğunu Atatürk şöyle özetlemiş: “Ülkesinin yüksek geleceğini korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Anlaşıldı kanımca…