“Muhalefet” adaylarını açıklamış olmalıydı!

OKTAY EROL

Tamam, “acele giden ecele gider” biçiminde tartıp/ biçmeden olmasın, ancak “sabreden derviş, muradına ermiş” miskinliğinde de olmasın! Her şey yerli/ yerinde/ kararında olsun! Olur/ olmaz yere, işin aslıyla ilgisi olmayan söylemler içinde yitip gidilmesin! Demirel’in sıkça yinelediği “torba değil ki büzesin, ağzı olan konuşur” sözünden birazcık ders alınsın! Dinleyen yok ki! Yurttaşın sorunları boylarını aşmış, gelecek için “minik bir ışık” yakacak kim var diye çırpınıyor, aç kalıyor/ susuz kalıyor/ uykusuz kalıyor ancak anlayan yok! Biraz anlaşıldığı bilince, biraz umut belirse, biraz ışık vereceği öngörülebilse insanlar koşmaya hazır da; bir tutukluk var, bir edilgenlik, bir umursamazlık, bir kendindenleşme egemen her yerde! Yok diyebilir misiniz, halkın sorunları çözülmek isteniyor, iyi yaşaması için projeler üretiliyor, hepsi “içten” diyebilir misiniz? *** “Muhalefet”, özellikle güçlü olduğu yerlerde “neden” aday açıklamayı geciktirir? Bakın İzmir’de öyle bir suçlama ortaya atıldı ki “akılları” durduracak biçimde! Sözde Tunç Soyer’in yerine, Kaşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay getirilecekmiş! Tugay, “…anasını…” diyen yüklenicinin “çok yakınında” olan bir isimmiş! Bu sözleri ortaya atan, Kılıçdaroğlu’na yakınlığı ile bilinen Eren Erdem! Bunu Erdem’e, “bu ismi Karşıya’ya başkan yapan kim” diye sormalı aslında! Sonra da bugün için önlemi alınmalı! Görüldüğü gibi ağzı olan konuşacak, kimsenin ağzını büzemezsin! Dikkatimi çekiyor! Neden Chp’nin güçlü olduğu yerler genellikle bekletiliyor! İşin “doğru yanı”, aylar öncesinden açıklanması, genel merkezin çalışmalarını başka alanlarda yoğunlaştırması gerekmez miydi? İşin içine politika girdiğinde öyle olmuyor demek ki; hesaplar uzayıp gidiyor! *** “Eğilim” ya da “ön seçim” tüm partilerin güvencesi bir anlamda! İsteyen herkes aday adayı olabilecek, herkes kendilerini tanıttıkları oranda partilinin karşısına çıkacak, kimsenin tartışamayacağı sonuç gerçekleşecek! Kazanan kazandığını, yitiren yitirdiğini bilecek! Partili “en çok” kimin “aday” olmasını istemişse, partiyi “o isim” temsil edecek! “O isim” başta partilisine hesap verebilecek! “O isim” partiliye hesap versin istenmiyor, “o isim” kendini “aday” yapana hesap versin isteniyor! Bugüne değin yazdıklarımızın, sürekli yinelediklerimizin “anlamı” bu! Kavga da bunun için, tüm anlaşmazlıklarda! Siz bakmayın “muhalefetin” etkili isimlerinin yer yer “tek adam anlayışı” diyerek “iktidarı” sıkıştırmaya çalışmalarına… “Tek adam” anlayışı, “iktidar” kadar “muhalefetin” de gönlünde yatan güçlü aslan! Dinleyip karar vermek yerine, akşam yatıp/ sabah kalkıp düşlerinde gördüklerini yaşama geçirmeye çalışıyorlar! “İktidar” konusunda olmasa da, “muhalefet” için bunun yanlış bir bakış biçimi olduğunu söylenmemin o denli çok nedeni var ki; say say bitmez! *** Bu “acele giden ecele gider” denilerek “sabreden derviş, muradına ermiş” üşengeçliğini yaşatanların gösterdikleri varlık bugünkü “iktidarı” yirmiiki yıl yerinde tuttu! “Muhalefetin”, halkın sorunlarına/ kaygılarına eğilmek yerine “iktidara” benzeme tutumu bir “arpa boyu” yol gidememesine neden oldu! Bugün yaşananlar yadsınır gibi değil, görmezden gelinir gibi değil! Ancak “muhalefet” tedirgin, “muhalefet” korkak, “muhalefet” miskin, “muhalefet” edilgen! Oysa günler öncesinden adaylarını açıklayabilmiş, seçmenin ikircikleneceği konuları çözmüş olmalıydı “muhalefet”! Geleceğin kararmasında “öyle” kalıcı izler bıraktılar ki; kızıyorum!
Benzer Videolar