“Cumhuriyet”, korunarak anlam bulmaz!
“Cumhuriyet” korunarak değil, geliştirilerek anlamlanır! Siz hiç Atatürk’ten “yaptıklarımı koruyun” dediğini duydunuz mu? Ancak “yaptıklarımızla yetinmeyin, ilerleyin” dediğini, “bilimden, sanattan, üretimden uzak durmayın” dediğini duymayan kalmadı! Daha bir kaç gün önce gerçekleşen yüzüncü yıl kutlamalarında “korumaktan” söz etti birçok isim! “Cumhuriyetin” değerlerini koruyacaklarını bastrıra bastıra anlattılar! Belli ki, bırakın üstüne “yenilerinin” konulmasını yitirilenler vardı! Sümerbank, şeker fabrikaları, uçak fabrikası… Sistem olarak eğitimdeki değişim, güçlendirilen kadın hakları, laiklik, devrimler, ulusal onur…
Bunlar nasıl yitirildi ki? Bugün, bir başlarına karar veremeyecek denli “omurga” sorunu olanlardan duyduklarımız bunun baş nedeni! Daha düne değin neredeydiniz ki? Neden daha önce sesiniz çıkmazken bugün “çığlık” perdeleriniz yırtılmış gibisiniz! Biri yazmış, “Atatürk olmasaydı da cumhuriyet kurulurdu” diyor, yüzüncü yılı kirletmek için! Bir başkası “bu denli kutlamaya da gerek yok” diyor! Bir başkası “Filistinli kardeşlerimiz acı yaşarken kutlamam” diyor! Bu yitikler nasıl oluştu acaba, kimler bunların varlık nedeni oldu, kimler bunların “ulusal bilinçten” yoksunlaşmasını istedi?
***
Demek ki “cumhuriyet gençliği” oluşturulamamış, demek ki “cumhuriyet eğitimi verilememiş”, demek ki “cumhuriyet kadını” olmak özendirilememiş! Karşısındaki her ne denli oyunbozan, her ne denli kalleş, her ne denli fırsat düşkünü olsa da halkımızın “insan yanı” her zaman kabarır, kol kanat olur, tarih benzeri birçok olayla doludur! Bunu Yahudiler de bilir, Araplar da bilir, başkaları da! Ancak bu “insan yanımız” hiçbir zaman yüzyıllık bir cumhuriyetin kutlamasına “engel” olmamalıydı, bu çabayı gösterenler desteklenmemeliydi, “gerici/ hilafet” çığlıklarına ödün verilmemeliydi!
***
Bu dağınıklığı, bu boş vermişliği, bu yitirişliği “cumhuriyetin” bilinmeyişine/ anlaşılmayışına/ öğrenmek için uğraş verilmeyişine, “en önemlisi de” böyle olmasını isteyen güçlerin varlığına bağlıyorum! Bununla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Özal döneminde Japon pedagogların “gençlerinizde ulusal bilinç eksik” sözünü değerlendirdiklerini “hiç” duyan oldu mu bilmiyorum! Bunun sonucunu “Cumhuriyet’in 100. Yıl” kutlamasında tanık olmayan kalmadı sanırım! Daha da görmeyen varsa “iktidara” yakın olan gazetelerin sayfalarını karıştırsın, televizyon kanallarını zapinglesin; görecektir!
***
“Cumhuriyet” konusunda üzerine en büyük ödev düşen yapı; CHP’dir! Çünkü kuruluşa tanık etmiş bir siyasi parti olmaktan öte “izler” taşımış olmasıdır! Bu öyle, cumhuriyetin ilk yıllarında yapılanları anlatmakla olmuyor; o “korumacılıktır”! Asıl çaba, “var olan değerlerin” üzerine konulmasıyla olur! Bir yandan cumhuriyeti savunurken, bir yandan da “cumhuriyetin devrimlerini” yok sayarak, kaldırılan hilafeti, getirilen hakları, özgür düşünceyi, birey olmayı rafa kaldıracak ne söylem, ne eylem içinde olmazsınız!
Örneğin, bugün çıkıp “bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata genel başkanlığı devredeceğim” sözünü hiç kullanamazsınız! Bu, yurttaşın istemini tanımamak olur! İçinde bulunduğunuz yapıyı bilmemek olur! Bugün, yapının “inandırıcılığının” olmaması, bu çarpık anlayışın sonucudur! Anlayın artık!