Keçi-orman ve insan ilişkileri

Orman, ağaç, bitki, böcek, kuş ve hayvanları, en iyi şekilde barındırıp yaşatan, zengin bir doğal kaynaktır. Gelişmekte olan ülkemizde Orman ve Orman ürünlerine duyulan ihtiyaç ve buna ek olarak milli ekonomiye ve tarıma katkısı yadsınamaz. Türkiye’de nüfus ve endüstrinin hızla artması sonucu, hayvansal protein ihtiyacı yükselmiş ve hayvansal üretim, ilkel sistemden, daha yoğun ve teknik, modern sisteme yönelmiştir. Endüstride gelişmiş ve teknolojide ileri gitmiş ülkelerde hayvansal protein ihtiyacı, kanatlı, sığır ve do muzdan, geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerde ise, çoğunlukla küçükbaş hayvanlardan (keçiden) sağlanmaktadır. Varolan 18-20 milyon keçi ve 50 milyon koyunun büyük bir bölümü, Türkiye’de Orman, Orman içi mer’a ve yaylalarda yerleşik ve göçer bir sistem içinde üretilmektedir. Özellikle Kıl Keçiler, yaşamlarının büyük bir dilimini ormanda geçirdiklerinden, ormanı tahrip ederek ormana büyük zarar verebilmektedir. Ormana, yalnız Kıl keçiler zarar vermemektedir. Keçinin bu zararına ek olarak, belki daha önemlisi, tarım arazisi elde etmek için köylünün kasıtlı çıkardığı orman yangınları ve kaçak orman kesimleri de sayılabilir. Ormanlarda otlatılan hayvanlar ve özellikle keçiler, besinlerini sağlarken orman ağaçlarının ve dolayısıyla ormanın gelişmesine büyük oranda engel olmaktadırlar. Konuyu objektif olarak ortaya koyabilmek için Kıl keçinin milli ekonomiye ve tarıma sağladığı faydalar yanında, ormanda otlarken ormana verdiği zararları da ortaya koymak zorunludur. Bu açıdan ülkemiz için alınması gerekli olan önlemler, burada ortaya konmaya çalışılacaktır. Keçinin ormana yaptığı zararlar, ACATAY ve ark. (1973) tarafından güzel bir şekil de ortaya konulmuştur. Burada ilk önce keçinin olumlu yönleri ele alınacaktır. Keçi Yetiştiriciliğinin Ulus ve Tarım Ekonomisindeki Yeri ve Önemi: Keçi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde masrafsız hayvansal ürün elde etmede akla gelen yegane hayvandır. Özellikle kırsal ve ormanlık bölgelerimizde keçi, dar gelirli ailenin sosyo-ekonomik yapısına perçinleşmiştir. Orman ve orman kenarında oturanlar, genellikle kıraç, az verimli topraklara sahiptir. Bu topraklar üzerinde hemen hemen hiçbir masraf yapmaksızın, kıl keçi, ekonomik olarak çok iyi yetiştirilebilmektedir. Orman ve orman kenarında varolan makilikler, masrafsız ürün elde etmede ideal bitki (orman) örtüsüne sahiptir. Özellikle Kıl keçiler, bu makiliklerde yetişen, meşe, pınar, köknar, sedir, karaağaç ve akça ağacı severek yer. Türkiye’nin sahil kesimi iyice incelenirse, benzer makiliklere bazı istisnalar dışında sık sık rastlanır. Ormancılar, mevcut kanun ve yönetmeliklerin uygulanarak ormandan keçinin uzaklaştırılmasını; Tarımcılar ise, bu makiliklerde, ancak keçinin yetiştirilebileceğini savunmaktadır. Aslına bakılırsa, her iki görüşün de haklı ve haksız yönleri bulunmaktadır. Konu olumlu ve olumsuz yönleri ile burada ortaya konacaktır. Süt Keçilerinin Aile İşletmesindeki Önemi Süt keçisi, Afrika, Asya ve Akdeniz ülkelerinde yalnız sütü için değil eti ve kılı için de yetiştirilir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, keçi sütü ve eti yöre halkının beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Kırsal yörede oturan ve keçi yetiştiriciliği yapan küçük aile işletmeleri, ürettikleri keçi sütünü, genellikle ya yoğurt, peynir ve tereyağı, ya da içerek taze olarak değerlendirir. Keçi sütü ve mamülleri çoğu kez büyük pazarlara intikal etmez. Bunun yerine üretildiği bölgede, yetiştiricinin kendi ihtiyacı için tüketilir. Bu nedenle benzer ekolojik ve ekonomik yapıya sahip ülkelerde, keçi yetiştiriciliği, aile ekonomisinde ve insan beslenmesinde, kanatlı hayvan, sığır, koyun, tavşan ve arı kadar üstün bir yere sahiptir. Keçiyi genel olarak fakir aileler yetiştirir. İşçi, emekli memur ve küçük iş sahibi esnaflar, ailede günlük süt, yoğurt ve peyniri temin etmek için keçi yetiştirirler. Bunlar için keçi, yaşamın gereği ve hayatın sigortasıdır. Bunlar, anılan besin maddelerini, diğer hayvanlara oranla masraf sız, az bir emekle keçiden karşılayabilirler. Masraf hemen hemen yoktur. özellikle Toroslarda oturan aileler masrafsız üretilen keçi sütü ve etini, sığır ve koyuna tercih ederler. Bu ailelerde keçi demek, yaşam ve hayat demektir. Kısaca besin kaynağı demektir. Keçi, onların hayat sigortasıdır. Toroslarda oturan bu aileler yalnız keçi eti (seyis, öveç ve erkeç eti) yerler. Bölge kasaplarında yalnız keçi etine, nadiren koyun ve sığır etine rastlanır. Aileler sonbahara kadar, kendi hayatlarında besledikleri seyis, öveç ve erkeçi keserek kışlık kavurma ve sucuğu keçi etinden yaparlar. Bunlar, kaldı ki Kurban Bayramında kurbanlarını da keçilerden seçerler. Süt Keçisinin Diğer Hayvan Türleri İle Karşılaştırılması: Süt Keçisinin diğer hayvan türlerine göre avantajları aşağıda özetlenmiştir. 1) Süt keçisi, diğer hayvanlara oranla daha az bir para ile satın alınabilir. İnekle karşılaştırılırsa 1:20’dir. Kısaca keçi, inekten 20 kat daha ucuzdur. Bu nedenle, fakirler kolayca satın alabilirler. 2) Oransal süt verimi (canlı ağırlığa göre), çok yüksektir. 50 kg gelen bir süt keçisi, kendi ağırlığının en az 10- 15 katında bir süt verimine sahiptir. Normal beslenme koşullarında Saanen gibi sütçü keçiler, 700 - 1000 kg süt verirken, çok iyi koşullarda iyi fertler, 2 ton süt verebilmektedir. 3) Süt keçisi, her türlü ekonomik ve ekolojik koşulda, evde, ovada, bahçede, çölde ve tropikte yetiştirilebilir. Tropik ve subtropik bölgenin aranılan hayvanıdır. Adaptasyon yeteneği, her türlü iklimde verim verme yeteneği çok üstündür. Fazla sıcak ve soğukta, kimi ırklar sıcağı iletme ve sıcağı soğutma özelliğine sahiptir. Tropik bölgelerin fazla yağmurlu yerlerinde, küçük vücut yapısı ve ince kıl örtüsü ile bunu kolayca sağlarlar. Step bölgelerde ise, siyah pigmentli uzun kıl örtüsü ile güneş ışınlarının zararlarından kendilerini, kolayca koruyabilirler. 4) Keçi ağız yapısının özelliği ile de tanınır. Ağzı, fazla sivri ve fazla hareketli olduğundan kolayca yem yiyebilir. Fundalık, makilik ve çalılıktan en iyi şekilde yararlanarak karnını doyurabilir. İnsan gibi iki arka ayağı üzerine kalkarak, ağaçlardan gıdasını temin edebilir. 5) Ham selülozlu yemleri, çok iyi hazmeder. Bu özelliği, koyun ve sığırdan 3 defa daha fazladır. 6) Sığıra karşın üremesi kolay, gebelik müddeti kısa ve döl verimi çok yüksektir. Generasyonlar arası çok kısadır. Bu durum, ıslahta çok önemli avantaj sağlar. Optimal çevre koşullarında dünyaca tanınmış Saanen, Nubya, Maltız, Damascus ve Tatou gibi keçi ırkları, bir oğlaklama da yılda yaklaşık 2 oğlak, bunlardan Matou ise yılda 2 oğlaklamada 4.48, yani 100 keçi 448 oğlak vermektedir. 7) Diğer çiftlik hayvanlarına oranla hastalıklara ve kötü çevre koşullarına daha dayanıklıdır 8) Keçi, süt, et, döl, deri, kıl, tiftik ve gübre gibi çok yönlü verimi ile tanınır. 9) Sevk ve idaresi, bakılıp beslenmesi, sağılması çok kolaydır. Yaşlılar, kadın ve gençler, keçiye bakabilirler. Bağ - bahçe artıkları, mutfak artıkları keçinin önemli ve ucuz gıda kaynağını teşkil eder. Özellikle sahil kuşağında ve Çukurova’da yılın en az 8 ayında yeşil ve taze ot bulunduğundan bakımları çok kolaydır. Portakal ağacının altına bağlanmış bir sütçü keçi, ağaca zarar vermeden karnını doyurabilir. Ağaç dibine dökülmüş portakallar, toplanıp yıkandıktan sonra, keçiye yedirilirse süt verimi, ertesi günü büyük oranda artacaktır. Bu husus pratikte deneysel olarak kanıtlanmıştır. 10) Keçi sütü, ihtiva ettiği besin maddeleri bakımından inek sütüyle büyük oranda eşdeğerdir. Hatta keçi sütü, inek sütüne oranla daha beyaz, sütteki yağ küreciklerinin (granülleri) daha küçük olması, kaynatma anında çok geç kaymak bağlaması gibi nedenlerle taze süt olarak içmede inek sütüne tercih edilmektedir. Keçi sütünün inek sütüne tercih edilmesinin diğer önemli bir nedeni de, keçi sütünün Tüberküloz mikrobunu (basillerini) daha az taşıması, daha doğrusu keçilerin verem hastalığına daha az yakalanmasıdır. Bu nedenle keçi sütü, çocuk beslenmesinde önemli bir yere sahiptir ve güvenle tavsiye edilebilir. Taze olarak içmede güzel bir koku ve aromaya sahiptir. İnek sütü gibi ağır değildir. 11) Süt keçilerinin önemli diğer bir özelliği de erken gelişmeleridir. Entansif bakım ve beslenme koşullarında, daha doğrusu ailede çok ihtimamlı bakımda ilk yavrusunu 12. ayda yapabilir. Diğer bir deyişle keçi, 7. ayda teke katımında kullanılabilir. Kıl Keçisinin Ormana Zararları Kıl keçisi, milattan 7 ile 9 bin yıl önce evcilleştirilmiştir. Tarihten günümüze kadar geçen süre içinde keçiler medeniyetlerin yükselmesi ve yıkılmasında önemli rol oynamışlardır. Memleketimizde Kıl keçisi yetiştiriciliği bugün için tamamen Orman ve Orman içi mer’aya dayanmaktadır. Keçiye ormanda hemen hemen hiç masraf yapılmaz. Dağlık bölgelerde keçiler, yaz, kış, sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde yaşamlarını ormanda geçirir ve ormanda buldukları bitki, yaprak ve yapraklı dalı yerler. Keçi, hemen hemen bütün bitkileri severek yer. Avrupa’da yapılan bir araştırmaya göre 576 bitki türünden 449’unu keçi severek yemiştir. Çok iyi yürüme ve tırmanma yeteneğine sahiptir. Tırnağı kaya gibi serttir. En uçtaki tomurcuk ve sürgünleri bulup yer. Sürekli hareket halinde olup, ağaçtan ağaca adeta konar. Yerdeki bitkiyi bırakıp, ayakları üstüne dikilerek büyükçe fidanların dal ve tepelerini yer. Ormanda keçi otlatmasının doğrudan zararları yanında, keçileri özellikle kışın beslemek amacıyla, ormanlardan yemlik yaprak ve yapraklı dal elde etmek için meydana getirilen zararlar daha büyük önem taşır. Her yıl sürekli olarak dalların budanması ve genç sürgünlerin kesilmesi, asimilasyon organlarının kısmen veya tamamen yok edilmesini sağlar. Dolayısıyla boy ve kalınlık artımı, büyük ölçüde azalır. Ağaçlarda deformasyonlar ve odun özelliğinin düşmesi görülür. Ağaçlardan aşırı faydalanma halinde, bu ağaçlar zayıf ve hastalıklı bir hal almakta ve doğrudan kurumaktadır. Bu tür iğne yapraklı ağaçlarda (ormanda) sekonder zararlı böcekler aşırı derecede üreyebilmektedir. Kıl keçiler, hemen hemen bütün ağaç türlerinin yaprak ve ince dallarını yerse de, en sevdikleri ağaç türleri dişbudak, kayak, söğüt, kestane, akasya, ıhlamur, akça ağaç, kayın, karaağaç ve meşedir. Eğer Kıl keçi, aç kalırsa, iğne yapraklı ağaçların yapraklarını, özellikle sedir ağacın, da çok severek yer. Yemlik yaprak ve yapraklı dal toplama (depolama) konusunda Doğu ve Güney - Doğu Anadolu yörelerinde en uygun zaman, eylül ve ekim aylarıdır. Bunun için ya ağaçların genç sürgün ve fidanları, toprak yüzeyine yakın bir yerden tıraşlanarak kesilmekte, ya da ağaçların yalnız dalları kesilmektedir. Kesim, balta veya tahra ile yapılmaktadır. Dallar, aşağıdaki işlemlerin birine göre herhangi bir yerde istif edilmektedir. .1. Kesilen dallar, demet halinde ya sırtta, ya da hayvanla köye taşınır. Bunlar ya taze ya da kuru olarak hayvana ihtiyaç durumlarında yedirilir. .2. Dalların kurutulması ya ormanda, ya da evde avluda yapılır ve uygun bir yere istif edilir. İstifte 50- 120 demet bulunur. Bingöl Orman İşletmesi Merkez Bölgesi Kuruca Köyünde yapılan denemelere göre bir kişi günde 60 - 70 adet demet yapabilmektedir. Havada kurutulmuş bu demetlerin ortalama yapraklı dal ve sürgün ağırlığı 8.614 kg bulunmuştur. Bunların yalnız yaprak ağırlığı ortalama 1.716 kg ve yaprak oranı ise % 20’dir. Bingöl Merkez Bölgesinde yapraklı dal demetlerinde ortalama dal ve sürgün sayısı 35 ve Bingöl Ilıca’ da ise 50 adet bulunmuştur. Bölgelere göre demetlerin ortalama boyu, çapı, ağırlığı, dal ve sürgün sayısı arasında büyük farklar görülmüştür. Kışları karlı ve uzun geçen yörelerde bir Kıl keçinin kışı rahat geçirmesi için gerekli olan yemlik yapraklı demet sayısı 30 - 40 adettir. Bir demetin yaprak ağırlığı ortalama 1.716 kg olduğuna göre, bir keçinin bir kışlık yaprak ihtiyacı 30 x 1.716 kg veya 40 x 1.716 kg’ dır. Bu da ortalama olarak 60.060 kg eder. Ancak bu miktar, 2 ay için yeterlidir.
Benzer Videolar