OKTAY EROL
“Perşembe gününün gelişi, çarşambadan belliydi” özlü sözle öyle bir örtüşüyor ki yaşananlar… Bir eylem için bulunmuşsun, yanlış kararlar almışsın, tüm uyarılara karşın yanlış gidişten ödün vermemişsin… Sonunun bunalım olacağını “bilim” tüm ayrıntıları koyuyor, “yarın geç olur” deniyor, ancak “yanlıştan” dönmüyorsun!
Mehmet Şimşek Başbakan Yardımcısı olduğu dönmede “Hava güneşliyken çatıyı onarmak gerekir. Gelecek günler belirsiz. Özellikle reel sektör borçluluk düzeyi yüksek, döviz borçlarının yönetiminde zorlanıyor. Buna yönelik tedbirler alacağız” bile demişti!
“Gelecek günlerin belirsizliği”, beş yılı aşkın süre önce belli olmasına karşın, “güneşli havada çatının onarılması” yerine, “çatının” daha çok parçalanması için her şey yapılmıştı!
***
Yıllardır ekonomistlerle süren “inatlaşma” ile bir yere varılmadığı gibi, bugünlerde yaşananlar öngörülüyordu! Ülkenin üretim yapacak kanalları tıkanmış, yabancı yatırımcı “güven” konusundaki kaygılarından dolayı uzak duruyor, tarıma dayalı bir ülke olmamıza karşın tüm dünyada “temel besin” ederleri gerilerken bizde ikiye/ üçe katlanıyor, eğitim görenler yurtdışına çıkışın yollarını arıyor, yurdun her yerinde sığınmacılar “el üstünde” tutuluyor, sınırlardan giren kaçakların sayısı bile bilinmiyor…
Bunca olumsuzluklar sürerken, daha düne değin, “nas gücüyle”, “faizle bizim işimiz olmaz” denerek Merkez Bankası’nın politika faizinde yaptığı indirimin, tersine/ üstelik katlanarak/ iki ayda üç katını aşması balkan nasıl tanımlanabilir ki?
***
Bakan Şimşek’in, beş yıl önceki uyarısı dinlenilmiş, sonrasında Kur Korumalı Mevduat gibi bir “patron soygunu” uygulamaya konulmamış, çatının onarılmış olsaydı, bugün hiçbir şey bugünkü gibi olmazdı!
Şunu da söylemek olası: patronlara akan mevduat üretime kaydırılsaydı, üreticinin girdileri bu denli artmasaydı, üreticini işini döndüreceği taban fiyatlar verilseydi; ne ulusal para bu denli değer yitirirdi, ne emekliler açlıkla sınanırdı, ne dargelirli “açız, doymuyoruz, yaşayamıyoruz” demeyeceklerdi!
Şimdi sorulan şu: Merkez Bankası’nın politika faizini, geçen aya göre yüzde otuz dolayında artırması kimin ekmeğini büyültecek, kimi etkilemeyecek, kiminkini küçültecek! Yanıtı şöyle: ekonomik durumu orta düzeyde olanlarla alt grupta olanlar, sözüm ona işini/ geçimini kredi kartıyla, banka kredisiyle döndürenlerin yükü ağırlaşacak, yılbaşından bu yana küçülen ekmekleri daha da küçülecek! Ülkenin kur kumalı patronları ile “sabret, şükret” diyenler tarihin her döneminde olduğu gibi “etkilenmeyeni”, üstelik “büyüyeni” olacaklar!
Peki, ülkenin kurumlarının başında “bilene” yer verilseydi, kurumların “başında” bulunanlar özgür istençlerine göre gerekeni yapsalardı, yakın/ tanıdık/ bildik hesapları yapılmamış olsaydı, bilim insanları/ ekonomistler göz ardı edilmemiş olsaydı, yurttaşın bugün yaşadıkları yaşatılmasaydı daha iyi olmaz mıydı?
Tüm uyarılara karşın geldik bugüne; hoşnut musunuz?