OKTAY EROL
Şöyle bir soru sorsam: ülkede “iyi” giden bir şey söyleyin! Doğal olarak hemen etrafınıza bakınsanız, mahalle komşunuzu düşünceniz, pazar fiyatlarını anımsasanız, üreticileri/ emeklileri dinleseniz “bir tane” iyi giden bir şey bulamayacağınız konusunda kuşkum olmaz! Ancak, özellikle “iktidara” yakın medyayı, sokaktaki kavgaları/ anlaşmazlıkları/ şiddet olaylarını/ trafik kazalarını/ sığınmacı bolluğunu/ din simsarlarını “ayrıntısına” bakmadan izliyorsanız; gözünüzde “muhalefetten” başka yanlış, “iktidardan” başka doğru görmeniz olanaksız!
Şu soruyu sıkça yineliyorum; dünden kaygısız mısınız, dünden daha iyi doyuyor musunuz, dünden daha iyi gereksinmelerinizi karşılayabiliyor musunuz, dünden daha iyi sosyalleşebiliyor musunuz, dünden daha iyi uyuyabiliyor musunuz? Bu soruları yanıtlarken “evet” diyebiliyorsanız sorun yok, ancak “tümünden” daha çoğuna “hayır” diyorsanız ortada büyük bir sorun var demektir, onun sorumlusu da yirmiiki yıldır “iktidar” koltuklarında oturanlardır; unutmayın!
***
Sorunlar içinde yaşayanlara “birini söyle” deseniz, hangi birini söyleyeceğini/ hangisini-hangisinden ayıracağını, hangisine öncelik vereceğini bilemeyeceği için “apışıp” kalacaktır! Benim bildiklerim var! Çiftçilik yapıyor örneğin bir tanıdığım! Girdi ederlerine/ tohuma/ akaryakıta/ tarımsal ilaca gelen üst-üste zamlardan tutun, hasat döneminde düşürüldükleri durumlar gün gibi açık olmasına, sorduğumda “sıkıntım büyük” demesine karşın, “birini söyle” dediğimde bir süre gözlerimin içine bakıyor!
Ya da bildiğim emeklilerden günlük belediye ekmek büfeleri önünde saatlerce beklemesine, sorduğumda mevsimsel meyvelerden birçoğunun tadına bakamadığını şöylemesine, pazar alışverişini son anlara bırakarak “ucuz/ ezik” demeden filesine doldurmasına karşın sıkıntılardan “birini” söylemesini istediğimde durup kalıyor!
Üretici de, emekli de “birini” diğerinden ayıramama olgusuyla karşı-karşıya…
***
Siz “iktidara” yakın olan medyada emeklinin, üreticinin sorunlarına “elle tutulur” yer ayrıldığını gördünüz mü hiç! Adana da üretici derken günümüzün buğday ya da mısır hasadı gelir akla! “İktidara” yakın olan medyaya kalmışsa eğer, TMO üreticinin ürününü açıkta bırakmadı, üretici ürününü değerinde TMO’ya verdi, mısır da sevindirdi! işin doğrusu “o” mu, yoksa üreticinin “randevu sistemi” adı oluşan anlaşılmazlık nedeniyle ürününü yarı ederine tüccara satmak sorunda kaldığı mıdır?
Uygun olduğunuzda herhangi bir “iktidara” yakın televizyon kanalını ya da gazetesini açın! Ekranını ya da sayfalarını karıştırın! Eşini katleden koca, cinnet geçiren eş, trafikte olay çıkaran sürücü, hastanede doktor döven hasta yakını, ev sahibi/ kiracı kavgası, aile içinde büyüyen uyumsuzluk… bunların daha çok benzerlerini saymak olası! Peki, bunların nedeni ne olabilir? Ekonominin bozduğu psikoloji, sığınmacıya sağlanan olanaklar, din simsarlarının akıllara durgunluk getiren açıklamaları, doyumsuzluk, işsizlik, gelirle geçinememe “kimim” ülkenin yurttaşlarına uygun bulduğu bir yaşam?
***
Herkes bir şeyler söyleyecek, yaşadıklarını/ gördüklerini ortaya koyacak elbette! Bastırılmış duygularla “kaygıların/ sorunların” çoğaldığını görmemek doğru olmaz! Kendi kendime “iyi giden bir şey söyle” diyorum!
Fransız düşünür Descartes'in dediği gibi, "düşünüyorum, öyleyse varım" ya; bulamıyorum!