Hayvanlara yaşatılan çok yorucu!

OKTAY EROL

Başta anlaşığımız gibi, oniki dolayında Çatalan Köprüsü’nden geçerek “kurbanlık” keçi ayırdığımız köye gidiyoruz oğlum Emre’yle… Daha köprünün bitiminden sağa kıvrılan yolun her iki yanındaki yoğunluk gözden kaçmıyor! Üç/ deş dakikalık yoldan sonra, sola/ köye dönmemizle birlikte, dar yolların bir yanında duran araçlar kimi zaman yolculuğumuzu bile zorluyor! Yolun yükseğindeki evlerin “kesim” sonrası sokağa bıraktığı kan karışığı sular arasında yolumuzu sürdürürken, etrafı tutsak alan/ genzi yakıp baş döndüren kokunun varlığı da bir başka durum… Köyün bitiminden sonra, ağaçlık alandan geçiyoruz bir süre, sonra da varacağımız yere ulaşıyoruz. Yolun yüksek olan sol yanında keçiler, koyunlar, danalar; yine “kesim” için gelenlerin araçları… Yolun sağ yanında villaların yapıldığı bir site; duvarları çıkmış, çevre düzeni/ boyası/ ince işleri sırada olmalı! Önünde alabildiğince uzanan Adana Barajı… *** Böylesine “toplu” kesim alanlarını oldu/ bitti sevmedim! Gazetelerden okur, televizyonlardan izlerken bile canım yanardı! Aracı uygun bir yer bırakıp “kesim” yapılan alana yaklaştık! Sesler, koku, bir de Adana’da haziran sonu sıcağı… İki katlı yapının, topraktan yüksek, yüz metre karenin üzerinde bir beton alan… Tavanda döner askı, betonun uç noktasında kesilmiş/ yerde yatan en az yirmi küçükbaş hayvan, hemen yanında sırası gelenlerin şişirilmesi, ardından göğüsten derinin açılması… Tüm bunlar bir yanı donmuş, bir yanı suyun rengine karışmış kanın üzerinde yapılıyor! Göğsü açılan “kurbanlıklar” askıya alınıyor! Askıda, sırası gelenin önce tüm derisi yüzülüyor, ardından karın açılıp/ boşaltılıyor, sonra da parçalanmayı bekliyor! Tüm bunları yapmak için en az onbeş kişi çalışıyor! Hepsi dize/ dirseğe dek kan lekeli, kiminin üstü/ başı her yeri kan, bir de sası kokulu… *** Ayırdığımız “kurbanlık” kesim alanına getirirken, keçinin var gücüyle direnmesini, kan kokusu arasından geçirilmesini, bir yanda kesilmiş yatan onbeş/ yirmi hayvanın üzerime yatırılarak, bir de “vekalet” istenerek yapılan kesim sırasında “o” alandan uzaklaştım… Toplu kesimlerin böyle olduğunu çok duymuştum, ama böylesini düşünmüyordum doğrusu! Onlar da birer canlıydı, yiyeceğini/ yanında olanı/ barınağını bildiği gibi “kesime” gittiğini de biliyor olmalıydılar! Nasıl bir mantık; anlamam zor! Biraz önce, birlikte otlandıkları hayvanın kanının üzerinden geçirilerek, bir de üzerine yatırılarak “kesimin” gerçekleşmesi benim “mantığımın” benimseyeceği bir olgu değil! Öyle kolay yorulanlardan değilim, ancak bu havalar beni yoruyor! Savunmasız, iki/ üç kişi zoruyla istemediği alana sürüklenerek götürülen hayvanlara yaşatılan çok yorucu/ düşündürücü! Bir başka yöntemi olmalı bunun, kesim; tek tek, gözleri bağlanarak, temiz bir ortamda yapılmalı! Hayvan bile olsa “acı” gösterilerek yaşatılmamalı… İşimiz bitip, Emre’yle yeniden Çatalan Köprüsü’nden geçerken saat onbeşi geçiyordu; yorgunduk!
Benzer Videolar