OKTAY EROL
Kemal Sunal’ın komedi filmlerinde sıkça karşılaşırız! Çelimsiz, salpa görünüşlü oyuncu mafya yapılı isimler üzerine gönderilirken “sen yaparsın, sendeki bu güç onları yenmeye yeter, bunu yapmak zorundasın, insanlar senden bunu bekliyor, ancak bunu sen yaparsın” sözleri sıralanır!
Oyuncu ayağa kalkar, omuzlardan birini düşürür, göğsünü dışarı çıkarır, omzuna aldığı uzun siyah paltosunun içerisinde, gözleri bir noktaya odaklayarak yürür…
Mafya yapılı adamların elinde basket topu gibi oynayacağı gücüyle, üflesen savrulacak ağırlığıyla “her şey” yapmaya hazırdır artık!
Karşımızda “gaza gelmiş” bir karakter, söylenenlerin hepsine “inanmaya” hazır!
Film komedi, oyuncu da Kemal Sunal olunca; birçok “rastlantısal” olaylar çelimsiz/ salpa karakterin mafya yapılı adamları kimi zaman nasırına basarak, kimi zaman sabun üzerinde kaydırarak, kimi zaman olağan dışı yapılan bir hareketin oluşturduğu avantajla oyunun kazananı oluyor!
Her biri izlenme rekoru kıran filmler, “yaşamda” örneği olmadığı için insanları hep güldürdü!
***
14 Mayıs seçimlerinin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin, geçtiğimiz seçimlerde, seçmenle oluşturduğu öykü unutulamaz! Çocukluğumuzda, sosyal medya denilen bir olgunun daha imleri bile bile konuşulmayan yıllarda, Babıali gazetelerinde gördüğümüz Bülent Ecevit fotoğraflarını aratmayacak görseller özellikle ilk kez “oy kullanacak” kuşağı heyecanlandırmıştı!
“Oy kullanacak” kuşak ne AKP’den başka iktidar, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başka görmediler! Üstelik parti genel başkanlarının bir arada olduğu bir tartışmaya hiç tanık olmadılar! Cumhurbaşkanının etrafında, ülkenin “önemli konularını” konuşmak için genel başkanlar hiçbir araya gelmedi!
Ancak İnce’nin adaylığı sürecinde halkta oluşturduğu “birlikte yürümek” toplumun bazı katmanlarında önemsenirken, büyük bir bölüm/ şu an bile karanlıkta olan bazı olgular nedeniyle önemsenmedi! Konuşma kürsüsünde, tarlada traktör üzerinde sıcak buluşmalar olmasına karşın “bir şeylerin olmaması” üzerine yapılan kurgular İnce’nin kazanmasını engelledi!
Kopuşlar, uzaklaşmalar, suçlamalar, yeni bir oluşum içine girmeler, 14 Mayıs seçimlerinde yeniden cumhurbaşkanlığı adaylığı…
***
Başta şunu belirtmem gerek: İnce’nin yaşadıkları kimin başına gelse “daha fazlasını” yapardı! Anımsayın, karanlıkta kalan ne geçmiş seçim öncesi yaşananları, ne de seçim gecesi olanları “daha tam” olarak, halkı “rahatlatacak” biçimde anlatan olmadı; anlatıldığı ileri sürülüyorsa da, örneğin ben ya da yakından tanıdığım bir çokları için konuşulanlar yeterli gelmedi!
Aynı çatı altında “küs kardeşler” gibi birbiriyle atışan, birbirini suçlayan, bazı olguların karartıldığı günleri de unutmayalım!
Sürecek…